Osman Bey amcasını öldürdü mü?

CUMARTESİ YAZILARI

Neşrî tarihine göre Osman Bey izlediği bazı politikalara karşı çıkan amcası Dündar’ı bir ok atıp öldürmüştür. Bu rivayetin bir problem(atik) oluşturmasının sebebi öncelikle Neşrî’den önceki tarihçilerin hiçbiri tarafından zikredilmemiş olmasıdır. Hatta Osman Bey’in Dündar adında bir amcasının mevcudiyeti bile -bir istisnasıyla- söz konusu değildir önceki metinlerde.

Bu durumda... ilk Osmanlı kaynakları iktidar hırsı taşımayan, hatta gerektiğinde tahttan feragat eden ve tahttaki kardeşlerine ve yeğenlerine fedakârca yardımcı olan şehzade örneklerinden söz ederlerken, nispeten biraz daha geç bir dönemde eser veren Neşrî’nin ve bilahare İbn Kemal’in ise devletin kurucusu Osman’ın bile öz amcasını kendi elleriyle öldürdüğünü anlatma ihtiyacı duymuş olmaları sebepsiz olamaz.

Bunda adı geçen müverrihlerin dünya görüşleri, siyasi angajmanları ve dönemin siyasi şartlarının etkisi olduğu düşünülmeli.

Zaten, yukarıda da ifade ettiğim gibi, Dündar’ın öldürülmesi hikâyesi Ahmedî (1405), Şükrullah (1459), Enverî (1465), Karamanî (1480), Âşıkpaşazâde (1484), Anonimler vb. ilk dönem kaynaklarında hiç yoktur. Bu rivayet ilk olarak Neşrî’nin (1492) eserinde karşımıza çıkar:

“Osman Gazi Bilecuk tekvurının beğlenub kendünin elin öpdürdüğine rencide olup diledi ki heman-dem karvayub tekvurı tuta. Ammusı Tundar’la müşavere itdi. Tundar eytdi. ‘Öte tarafda Germiyan oğlu aduv ve bu etrafun kafirleri bize düşman. Bunı dahi düşman idicek, bize turacak yir kalmaz’ didi. Tundar’un bu sözü Osman’a güç geldi. Kendünin hurucına men anlayup okla Tundar’ı urub öldürdi.”

Gördüğünüz gibi, aslında Neşrî olayı sanki bir tür yanlış anlamadan ve Osman’ın öfkeli mizacından kaynaklanmış fevrî bir eylem gibi anlatır. Tasvip etmediğini, haklı bulmadığını belli eder.

İbn Kemal ise Osman’ın eylemine haklılık kazandıran bir sebep ekleyerek ve hatta felsefi bir izah getirerek aynı rivayete yer verir:

“… Bazı ravi eydür Osman Beg ammusi Dündar’ı ki başında serdarlık sevdası var idi bu seferde helak etti. Zarar-ı ammdan ise zarar-ı has yeğdir diyü urdi öldürdü.”

(İki metin arasındaki bir diğer fark, Osman Bey’in amcasının adını Neşrî’nin “Tundar”, İbn Kemal’in ise “Dündar” diye yazması…)

***

Bu noktada Osmanlı tarihçilerinin önüne çıkan problem şu: Esas olarak kendinden önceki kroniklerin bir derlemesi/düzenlemesi olarak kabul edilen Neşrî Tarihi’nde öncekilerde bulunmayan söz konusu Dündar rivayetinin yer almasının sebebi ne olabilir?

Neşrî ya kullandığını bildiğimiz kaynaklardan başka bilmediğimiz bir (veya birden fazla) kaynak daha kullanmıştır tarihini yazarken; ya da birtakım siyasi mülâhazalarla aslı olmayan bir olaya kitabında yer vermiştir.

İlk ihtimalden başlarsak, Ménage’ın büyük ustalıkla yaptığı gibi, Neşrî’nin metni kaynaklarıyla ilişkisi çerçevesinde izlendiğinde kullandığı metinlerin esas itibarıyla Âşıkpaşazâde başta olmak üzere, Ahmedî, Şükrullah, Karamanî, Ruhi, takvimler ve belirli anonim kroniklerden ibaret olduğu görülebiliyor. Denebilirse, geleneksel anlatıları sistematik şekilde bir araya getirip düzenleyerek kendi metnini oluşturduğu için, kendisinden önce telif edilmiş olan kaynaklardan bizim bildiğimiz hepsiyle bir şekilde ilişkisi izlenebiliyor.

Ancak bu kaynaklarda hiç bulunmayan -Dündar olayı gibi- bazı çok önemli rivayetlerin de mevcudiyeti Neşrî’nin bizim bugün bilmediğimiz başka kaynakları da kullanmış olabileceğini gösteriyor.

Sözgelimi Halil İnalcık, burada tartıştığımız konudan bağımsız olarak, Neşrî Tarihi’nin Fetret dönemine ilişkin bazı bölümlerinin İskendername yazarı Ahmedî’ye ait bir “Gazavatname”den alındığı fikrindedir ki buna bakarak Neşrî’nin bilmediğimiz başka kaynaklarının da olabileceği pekâlâ düşünülebilir.

Dolayısıyla metnin bütününde izlediği veya kullandığı kaynaklar arasında yer almayan ve bugün varlığını bilmediğimiz başka bir kaynaktaki Dündar rivayetini eserinin ilgili bölümünde kullanmış olması imkânsız değil.

Tabii bir ihtimal daha var: Neşrî bu rivayeti kendi çağındaki kardeş katli uygulamasına tarihten bir meşruiyet kaynağı bulmak üzere uydurmuş olabilir.

Ne var ki Osmanlı ailesinde kardeş ve evlat katli en azından I. Murat’tan beri bilinen ve artık kanıksanan işlerdi. Yeni karşılaşılmış bir uygulama olsaydı tarihten bir meşruiyet arama ihtiyacı duyulmuş olabilirdi. Ama böyle bir durum olmadığına göre Neşrî’nin bu rivayeti uydurmasına -veya hatta var olan bir rivayete siyasi bir kasıt gereği yer vermesine- gerek olmadığı da düşünülebilir.

***

Önümüzdeki hafta günümüz Osmanlı tarihçilerinin “Dündar problemi”ni ne şekilde değerlendirdiklerine değinerek ortaya atılan çözüm önerilerini gözden geçirelim…

17-12/02/wwwww.jpg

17-12/02/rrrrr.jpg

Osman Bey’in amcasının adını Neşrî “Tundar”, İbn Kemal ise “Dündar” diye yazıyor.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum