Yalnızca bir saray darbesi değil

Suudi Arabistan’da yaşanan son siyasi gelişmeleri öncelikle ülkeyi yöneten ailenin kendi içindeki “iktidar ilişkileri” bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Mutlak monarşiyle yönetilen bu ülkede meclis, siyasi partiler ve hatta bağımsız kurumlar mevcut değil. Yani bağımsız yargı, bağımsız medya, üniversite, iş dünyası, sivil toplum vs. yok. Böyle olunca dışarıdan bakanların Suud’da olup bitenleri anlamlandırabilmesi zor oluyor.

Bu ülkede siyasi mücadele denildiğinde akla gelen şey, başka yerlerdeki gibi toplumsal kesimler arasında çıkar çekişmesi veya ülkenin geleceğine ilişkin taleplerin farklılaşması vs. olmadığı için kendi ülkemizde geçerli olan paradigmayla Suud’u anlayamıyoruz.

Burada belirli makamları veya belirli imkanları kontrol eden kişilerin tamamı belirli bir ailenin üyeleri olduğu için siyasi partilerin yerini aile içi gruplaşmalar dolduruyor. “İç siyaset” burada Ahmet’in yerine Mehmet’i -veya Zeyd’in yerine Amr’ı- oturtma çabasından ibaret oluyor.

***

Riyad’da siyasi partiler yok ama hepsi de kurucu hükümdarın soyundan gelen birkaç bin “prens”in mensup oldukları iktidar öbekleri var. Özellikle de geniş ailenin içindeki küçük klanlar. Sözgelimi Sudayri klanı hakkında bilgi sahibi olmaksızın Suudi Arabistan’daki iktidar kavgalarının mahiyeti konusunda fikir sahibi olamazsınız.

Kral Abdülaziz’in Vahhabiliğin merkezi olan Necid’in en güçlü ailelerinden birinin kızıyla yaptığı evlilikten dünyaya gelen yedi prens “Sudayri Klanı” diye anılıyor. Bunlardan Fahd 1982-2005 arasında tahtta oturdu. Sultan ve Nayef ise veliahtlık makamına kadar geldiler ancak krallık sırası kendilerine gelmeden vefat ettiler. Şimdiki kral da Sudayriler’den.

Bir önceki kral döneminde Sudayrilerin etkisi epeyce azaltılmıştı. Hatta Kral Abdullah kendisinden sonra tahtın yine bu klana geçmemesi için bazı önemler almış, en küçük kardeşleri Mukrin’i ülke tarihinde ilk defa tesis edilen “ikinci veliahtlık” makamına getirmişti. Muhtemelen yaşlı veliahdın vefatı ihtimaline karşı yapılan bu hazırlık boşa çıktı, kral veliahttan önce ölünce Sudayriler yeniden iktidara gelmiş oldu.

Kral Selman tahta çıkınca “ikinci veliaht” kurumunu muhafaza ederek Mukrin’i veliaht, “öz yeğeni” Muhammed bin Nayef’i ise ikinci veliaht ilan etti. Bir süre sonra ise şartlar olgunlaştığında Muhammed bin Nayef birinci, Muhammed bin Selman ikinci veliaht oldu. Ardından üçüncü bir hamleyle Muhammed bin Nayef de bertaraf edilerek kralın oğlu veliaht yapıldı.

Son olarak ise veliaht prens Muhammed Bin Selman’a “dikensiz bir gül bahçesi” tanzim etme hamlesine şahit olmaktayız. Yani bir “iktidar konsolidasyonu” girişimine.

***

Ne var ki Suudi Arabistan sarayında gerçekleşen “aile içi darbe”nin her ülkede görülebilen basit iktidar oyunlarının ötesinde bir boyutu daha var:

Şimdiki kralın en küçük oğlu olmasına rağmen siyasi hırsı, kişisel becerileri ve özel ilişkileri sayesinde ülke yönetimini ele almış bulunan Muhammed bin Selman ülkesinin bölgesel hatta küresel rollerini yeniden biçimlendirmeye yönelik oldukça cesur bir vizyona göre hareket ediyor.

Bildiğiniz gibi, başından bu yana ABD’nin bölgedeki en sadık müttefiki olma özelliğini hep korumuş olan Suudi Arabistan bugün özellikle bu ilişkisini yeni bir temele oturtmak zorunluğuyla karşı karşıya.

Zira Riyad yönetiminin geçmişte Sovyet etkisine, daha sonra İran nüfuzunun yayılmasına karşı Washington’la işbirliği içinde sürdürdüğü sert politikalar bugünün şartları çerçevesinde revize edilmek zorunda. Çünkü Suudiler bugün selefi aşırıcılığını hem finansal hem de ideolojik araçlarla destekleyen ve kendi içinde başta kadın hakları konusunda olmak üzere Batı dünyasının “artık” kabul etmekte zorlandığı toplumsal standartlara sahip bir ülke görünümünde. Bu bakımdan geçtiğimiz günlerde “ılımlı İslama geçme” sinyaliyle pek çoklarını şaşırtan veliaht prens, aslında ülkesini Batı dünyasının ittifak edebileceği bir ülke haline getirmek istiyor. Tıpkı Abu Dabi Emirliğinin veliahdıyla birlikte hazırladıkları bir planla tasfiye etmeye çalıştıkları Katar’ın yakın geçmişte yaptığı gibi…

***

Özetle, muhtemel etkileri bakımından mutlaka önemsenmesi, dikkatle izlenmesi gereken bir siyasi gelişmeden söz ediyoruz.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum