İran’daki eylemlerde İslam karşıtı sloganlar ürkütücü

İran’da hayat pahalılığı ve işsizliği protesto olarak başlayan eylemler İslam dünyası açısından ibret verici bir fotoğrafı ortaya çıkarmış bulunuyor. 1979 yılında Şah Rıza Pehlevi’yi göndererek İslam devrimini gerçekleştiren İran halkı, şimdi yeniden özgürlükleri için sokaklarda...

Ancak bu kez insanlar “İslam Cumhuriyeti istemiyoruz” sloganlarıyla yürüyorlar, daha da vahim olanı doğrudan İslam’a muhalif seslerin yükselmesidir.

***

Öyle anlaşılıyor ki devrimden bu yana geçen yaklaşık kırk yıllık sürede kapılarını dünyaya kapatan, insanların özgürlüklerini gasp eden, hayat tarzlarına müdahale eden ceberrut İslam cumhuriyetine karşı artık insanların tahammülü kalmamış. Uğruna devrim yaptıkları değerler adına iktidara gelen mollaların baskı ve zulmün simgesi haline geldiğini gören insanlar bugün derin bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Çünkü iktidarı elinde bulunduranlar 2009’daki kitlesel protesto gösterilerinde bulunan insanlara İslam adına şiddet uygulamışlar, göstericileri İslam adına öldürmüşlerdi. Aynı şekilde yolsuzluklar ve hırsızlıklar da İslam Cumhuriyeti’nin tefessüh etmiş yöneticileri tarafından yapılmaktaydı. Besmele çekip hırsızlık yapmak gibi bir şey yani...

Oysa Şah despotizminden kurtulmak için o gün özgürlük ve demokratik haklar için sokaklara çıkan insanlar devrime büyük umutlarla bağlanmışlardı. Yeni İran anayasası özü itibariyle teokratik temellere dayanmış olmasına rağmen, aynı zamanda demokratik meşruiyet adına, parlamento seçimleri ve bir ölçüde ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibini önemseyen bir özelliğe sahipti. Ancak zamanla Ayetullahlar ve müçtehitler egemenliği, İran’da demokrasiyi ağır bir teokratik vesayete mahkum etmiştir.

Protestolar karşısında itidalli bir tavır sergileyen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin “İranlılar İran hükümetini protesto etmekte ve eleştirmekte özgürdür” sözlerine rağmen, rejimin derin güçlerini temsil eden Ayetullahlar sokağa çıkan insanların özgürlük taleplerini ‘dış güçler’e ve ajanlara bağlayarak teokratik saltanatın arkasında kale gibi durmaya devam etmektedirler.

Ancak tarihi tecrübeler göstermiştir ki, halkın özgürlük ve refah taleplerini baskılayarak despotik yönetimlerin ilanihaye sürmesi mümkün değildir. 2009’da olduğu gibi bugün de İran sokağına taşan eylemler bastırılabilir, insanlar öldürülebilir ama toplumdaki dip dalgayı yok etmek mümkün değildir. Zira çürüyen sistemlerin ölümü mukadderdir. Eğer zulüm çözüm olsaydı, bugün Şah rejimi hala ayakta kalmaya devam ediyor olurdu.

Genelde İslam ülkeleri olarak hepimiz içerideki temel sorunları çözmek yerine, “Dış güçler, yabancı ajanlar ve işbirlikçileri toplumun içine fitne sokarak ülkemizi parçalamak istiyorlar” söylemleriyle kendi kendimizi kandırmaya devam ediyoruz. Oysa, en yakın örnek olarak İran’da yolsuzluklar bu kadar ayyuka çıkmasaydı, Devrim Muhafızları insanların haklarını ve özgürlüklerini gasp eden uygulamalar içinde olmasalardı herhalde kitleler sokaklara çıkmayacaklardı.

***

Maalesef İslam toplumlarının kaderi hiç değişmiyor. Klasik İslam kültürü içinde şekillenen İslam ülkeleri, yönetimsel anlamda sıkıştıkları her dönemde adeta İslam’ı bir sponsor olarak kullanarak despotik yönetimlerini tahkim etmeyi tercih etmişlerdir. Ve ne yazık ki her seferinde fatura despotik yöneticilere değil, mukaddes İslam’a çıkarılmıştır.

Eğer İslam ülkeleri günümüz dünyasında şeffaf, hesap sorulabilir, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir sistem inşa edemezlerse, İslam’ı kirli işlerine alet ederek, halklarını baskı altında tutarak ayakta kalamazlar.

YORUMLAR (77)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
77 Yorum