Özrü de düşünmeliyiz

Bu, aynı başlıkla yazdığım ikinci yazı. Daha önce de bir başka mecrada, Rus uçağı düşürüldükten kısa bir süre sonra Türkiye’nin Rusya’dan özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi düşünmesi gerektiğini yazmıştım. Şimdi bir kez daha yazıp özür dilemenin, tazminat ödemenin ayıp olmadığını, devletlerin de tıpkı insanlar gibi hata yapabileceğini, yaptıkları hatalarından dolayı ya da bazen durum icabı özür dileyebileceklerini tekrarlamak istiyorum.

Evet, Rusya ile ilişkileri normalleştirmenin bedeli özür dilenmesiyse özür dilenmeli. Özür dilemek bizi ne küçültür, ne de büyütür. Sadece bir formalitenin yerine gelmesini sağlar, Moskova’yı rahatlatır, manevra yapmalarını sağlar. Yeter ki özür özürle kalmasın, ilişkiler normalleşsin, ambargolar kalksın ve iki ülke ilişkileri geren Suriye sorunu üstünde her iki tarafın da çıkarlarını koruyan bir modus vivendi üstünde anlaşsın.

Özür mü önce gelir, yoksa Türkiye’nin pek çok kez dillendirdiği komisyonun kurulması mı şimdiden bir şey söylemek zor. Ama Ankara’nın daha esnek olması gerektiği gerçek. Çünkü unutmayalım ki uçağı biz düşürdük, pilotu da bizim destek olduğumuz bir muhalif grubun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan mensubu vurdu. Hava sahasının ihlali olmuş olsa bile uçak vurma dışında başka bir yöntem bulmamız gerekirdi.

***

Eğer sınır ihlali uçak düşürme anlamına gelseydi, Ege’nin iki yakasında çok az uçak kalırdı. Üstelik Rus uçağının 24 Kasım’da düşürülmesi her açıdan talihsiz bir olaydı. Türkiye güç kullanmakla elde etmeyi amaçlayabileceği hiçbir sonuca ulaşamadı. Tam tersine kendi uçaklarına Suriye hava sahası kapandı, Rusya’nın koyduğu ambargolar yüzünden ağır bir ekonomik bedel ödedi, PKK-Rusya işbirliği canlandı.

Gerilimin sürdürülmesinin her iki tarafa da zararı var. Ancak bize olan zararı kabul edelim ki Rusya’ya verdiği zarardan çok daha fazla. Zararın daha da büyümesinin önüne geçmek için Türkiye’nin de, Rusya’nın da çaba harcaması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Putin Atina’da kendilerinin çaba göstereceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da işbirliğini gerekliliğini vurgulayan şeyler söyledi.

Daha sonra normalleşmenin önkoşullarını hatırlatan Dışişleri Bakanı Lavrov’un sözleri Türkiye’de basın tarafından sanki geri adımmış gibi sunuldu. Ama aslında Lavrov da Putin’den farklı bir şey söylememekte, ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye’nin adım atması gerektiğini vurgulamaktaydı. Ben Türkiye’nin adım atacağını, Rusya ile olan ilişkilerini yeniden rayına oturtmak için çaba harcayacağını düşünüyorum.

***

Umarım Rus tarafı da normalleşmenin ne demek olacağı konusunda Türkiye ile bir şekilde oturur ve konuşur. Türkiye’nin uzun vadede Rusya’ya verebileceği zararları görür, “ben dedim oldu” mantığıyla hareket etmekten kaçınır. Ne de olsa dünya siyasetinde özür bile bir şey için dilenir. O şeyin ne olacağını bilmek özrü dileyecek taraf açısından önemlidir. Özür erdemli olmak kadar pazarlığın da parçasıdır.

Devletler muhataplarından bir şey beklemezse özür dilemezler, karşısının üstündeki yükü karşılığında hiçbir şey almadan hafifletmezler. Moskova belli ki Ankara’dan empati beklemektedir. Ancak benzeri bir beklentinin Ankara’da da olduğu görülmelidir. Kimin ilk adımı atacağı pazarlık edilir, ama adımlar karşılıklı olmak zorundadır. Eğer her şey eskisi gibi olacaksa, özür de bekleyebilir...

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum