Bir uçak gemisi ve harcanan gençliğimiz!

Gazze’deki insanlık dramı ile meşgul olurken kendi dertlerimizi de unutmamamız; gelecek nesillerimizi ilgilendiren adımlar atılırken işi aceleye getirmemek ve dikkatli olmak gerekiyor. Zaten kayıp bir nesil yetiştirdik, bunlara yenilerini eklemeyelim.

Daha önce yazdığım gibi 99 yılını eğitimde milat sayabiliriz. 8 yıllık zorunlu eğitim ile o güne kadar iyi kötü idare eden 5+3+3 sistemini ideolojik kaygılarla mahvettik. İmam Hatip düşmanlığı ile yılların tecrübelerinin bir kısmı bir çırpıda çöpe atılırken maalesef 4+4+4’le de yine diğer bir kısmı çöpe atıldı.
Bir zamanlar Fen Liseleri ve Anadolu Liselerine bugünkü tabirle nitelikli okullara öğrenci alımları 5. Sınıf sonunda yapılır ve bu okulların orta kısımları olurdu. Bu okulların sınavına girmek bile kolay değildi. Belli başlı derslerden yüksek bir ortalama tutturmanız gerekiyordu aksi halde sınava dahi giremiyordunuz. Meslek liselerinde de pek çok bölüme sınavla öğrenci alınırdı.

İmam Hatip düşmanlığı meslek liselerini öldürdü ve bunca yıllık çabaya rağmen hala meslek liselerinin imajı düzeltilebilmiş değil.

Okulun hayatımızdaki yerinin de bu arada değiştiğini gördük. Artık okul bir sınıf atlama aracı olmaktan çıkalı çok oldu ve gidişat içinde okullar çok sevimsiz bir yerde duruyor.

Geçmişte ilkokul müfredatımız bile Batıdaki pek çok ülkeden daha yüklü idi ve öğrencilerimizi bu yük altında ezerken bugün geldiğimiz noktada ise okuduğunu anlamayan ve temel matematik becerilerinin çoğuna sahip olmayan bir nesil yetiştiriyoruz.

Salgın dönemi de bu işin tuzu biberi oldu. Milyonlarca öğrenci bu dönemde tek bir harf dahi öğrenmeden mezun olurken bu iş üniversitelere kadar sıçradı. Çok yakın bir zamanda lise diplomalarımız ve üniversite diplomalarımızın dünyanın pek çok yerinde denkliğinin sayılmayacağını görürsek şaşırmayalım çünkü öyle bir nesil yetiştirdik.

Online sınavlar ile hiç derse girmeden ve de sınavlara yerlerine başkalarını sokarak ya da toplu kopya çekerek mezun olan binlerce lisans ve ön lisans öğrencimiz oldu. Ve şimdi bu gençlerin hemen hepsi ellerindeki diplomalar ile hayattan büyük beklentiler içinde…

Not: Bu arada binlerce ortaokul öğrencisi LGS sınavlarının nasıl bir formatta yapılacağı ile ilgili endişe içinde…

Bu bana bir öğrencimi hatırlattı ama o gerçekten masumdu.

Uzun yıllar önce çalıştığım bir okulda adını soyadını dahi yazamayan, babası olmayan bir öğrencim vardı. Görünüşte hiçbir engeli yoktu tam tersi oldukça da yakışıklı ve boylu boslu bir çocuktu ama akıl yaşı 8 yaş civarında idi. Kaynaştırmalı eğitim adı altında 8. Sınıfa kadar gelmişti. Son sınıfta en azından adını, soyadını, adresini yazabilsin diye bu çocukla özel olarak ilgilenmiş ama bir adım bile yol gidememiştik. Zar zor okuldan mezun ettik.

Durumunu bildiğim için annesini çağırmış ve oğlunu liseye göndermek yerine güvenilir bir yere çırak olarak vermek istemiştim. Durumu annesine anlatmış o da kabul etmişti. Yer ayarladık ama ben yaz tatilinde iken gitmemiş. Okulların açılmasında bir süre sonra bir gün yolda annesi ile birlikte takım elbiseli bir şekilde karşılaştık. “Hayırdır oğlum nereye?” diye sorduğumda “Hocam okula gidiyorum” dedi. Şaşkın bir şekilde annesine dönüp baktığımda annesi: “Hocam, bu çocuk 8 sene okudu ise liseyi de bitirir diye düşündüm” diye cevap verdi.

Annesi olacakları önceden görmüştü sanki. Bir sene sonra 12 yıllık zorunlu eğitim kararı çıktı ve bu tür çocuklar kaynaştırmalı eğitim adı altında 12 yıl okul içinde akranları ile birlikte tutuldu. Bu birlikteliğin artıları ve eksileri maalesef hiçbir zaman sağlıklı bir şekilde tartışılmadı. Hele şu günlerde akran zorbalığı üzerine çokça konuşuluyorken bu tür çocukların maruz kaldıkları akran zorbalıkları nedense hep görmezden gelindi. Daha doğrusu yönetmelikler gereği görmezden gelindi.

Çok üzülerek gördüğüm bir başka şeyi daha yazmak zorundayım. Rehberlik Araştırma Merkezlerinin kaynaştırmalı öğrenci raporu verdikleri bazı öğrencileri gördüğümde “eğer bunlar kaynaştırmalı ise diğerleri ne acaba diye?” kendi kendime sorduğum çok olmuştur.

Maalesef geleceğimiz olacak gençleri harcamak konusunda üstümüze yok. Mesleksiz ve de niteliksiz nesillerin maliyetini hesaplamayı bir türlü beceremiyoruz. Halbuki çevremiz cadı kazanı gibi kaynıyor ve olan bitenler bize tek bir neferimizin dahi harcanamayacak kadar değerli olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Bakınız, Akdeniz’e demirleyen bir uçak gemisi ve üzerindeki teçhizatların bu günkü rayiç bedeli toplamı 90 milyonluk Türkiye’nin ekonomik büyüklüğünün yarısına yakın ise orada durup derin derin düşünmek lazım.

Bir de üstüne üstlük vatanını bırakıp giden yetişmiş gençlerimiz var gözümüzün önünde. Kısır çekişmelerimiz içinde neler kaybettiğimizi anlamak için umarım çok geç kalmayız…

YORUMLAR (32)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
32 Yorum