Yeni Sıla’lar olmasın!

Maslov’un ‘ihtiyaçlar hiyerarşisi’ni biraz mürekkep yalamış herkes bilir. Bu hiyerarşinin ilk basamakları gerçekleşmeden bireyin kendi olması neredeyse imkânsızdır. Bunlar sağlansa bile İçinde bulunulan şartlar izin vermediğinde ise sapmalar görülebilir.

Maddiyat temelli bireysellik ruhsal eksikliği gideremediği için Batı’da tekil tercihler daha çok öne çıkar; intihar eğiliminin artması, seri katillerin çıkması, tekil katliamların yaşanması, cinsel sapkınlıkların görülmesi vb. durumlar.

Bizde ise birey çoğu kez kolektif aidiyetler çarkının dişlileri arasında ezilip kişiliksizleştirildiği, kaderi bile üç aşağı beş yukarı önceden çizildiği için bu çarktan kurtularak kolay kolay birey olamaz. Bireyselleşemediğimiz halde çoğunlukla oportünizmde sınır tanımayan ve amaca giden her yolu mubah gören –paradoksal olarak- bencil bir tip ortaya çıkar. Bizdeki ahlaki bunalımın en büyük sebeplerinden biri de budur. Bazen gençler bu çarkın içinden çıkmak isterken yine ister istemez bu çarkın izin verdiği radikal ve marjinal sapmalara yönelir.

Dünden bugüne Türkiye’deki marjinal sol ve sağ örgütler ile günümüz PKK, DHKP-C, DAEŞ, El-Kaide vb. yapılanmalar çoğunlukla belli bir sosyo-ekonomik-kültürel-dini-etnik tabandan yani kendilerine özel bir “arka bahçe”den beslenir.

17-07/26/asdfr.jpg

Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyecek olursak bu tür sapmaları engellemek adına yapılması gerekenleri az çok bilsek de gerek aileler gerek toplum ve gerekse devlet olarak hiç birimiz üstümüze düşenleri yap(a)mıyoruz.

Çocuklarımızı bilerek-bilmeyerek bu tür etkilere açık ve sempati besleyecek şekilde yetiştiren aile ve mahalle ortamından tutun da, bu gençlerin adım adım bu tür aşırı uçlara savrulmalarını izleyen ve önlem al(a)mayan üniversitelerden STK’lara, durumu sadece kriminal bir vaka olarak gören devlet ve devletin tüm kurumlarına kadar hepimiz bu yönelimde suç ortağıyız ve maalesef bunun acı sonucunu ise çocuklarımız ödüyor…

***

Geçen hafta Habertürk’ten Ümran Avcı’nın 6 Mayıs tarihinde DHKP-C operasyonunda öldürülen 18 yaşındaki Sıla A.’nın babası ile yaptığı röportaj tam da bu açıdan yaramıza parmak basıyor.

Bir baba, kızını kurutabilmek için verdiği -üç yıllık- mücadelede devletten tutun terör örgütüne kadar her yere başvurmak zorunda kalmasına rağmen bu mücadelede yalnız kalmışsa, okulunda “sınıf birincisi” olan bir çocuğun büyük bir ümitsizlik ve öfke içinde bir militana dönüşmesi hikayesini izleyip engel olamamışsak ve ailesini mezarıyla baş başa bırakmışsak bunda hepimizin bir nebze suçu var demektir.

Bu nedenle bu tür olaylara sadece bir terörist öldürüldü gözüyle bakılmamalı… Hele hele devletin bu gözle bakmaya hiç hakkı olmamalı. Bu insanların sonuç itibariyle toplumumuzun bir parçası olduğunu unutmamalıyız çünkü yeni kayıpların yaşanmaması biraz da buna bağlı.

***

Peki, ne yapılabilir? Adı üstünde bu marjinal-radikal örgütleri ortadan kaldırmak kolay olmasa da onların beslendiği kaynakları kesmek sanıldığı kadar güç değildir. Başarının yolu bu örgütlerin beslenmesine sebep olan çarpıklıkların giderilmesi ve insanların geleceklerine ümitle bakabilecekleri bir ortamın sağlanabilmesi iradesinden geçiyor.

Bataklığı kurutmak ve ıslah etmek yerine tek tek üyeleri hedef aldığımızda bu örgütleri bitirmek bir yana daha da güçlenecekleri bir zemin hazırlamış oluruz. Böyle bir mücadelede başarı(?) ancak sayısal verilerle öldürülen ve yakalananlardan öteye geçmeyecektir.

En yakınımızdaki Kürt sorununu yeterince kavrayamadığımız ve dersimize bugüne kadar iyi çalışmadığımız için son otuz yılımız defalarca yenilmesine rağmen PKK’nın tekrar tekrar yeniden güçlendiğine şahit olmakla gelip geçti. Kırk bini aşkın kaybımız ve harcanan milyarlarca dolara gösterdiğimiz ilgiyi bu kayıpları neden azaltamadığımız ve nasıl durdurabileceğimiz üzerine gösterseydik bugün çok daha farklı bir noktada olacağımız bir gerçekti…

Bugün çoğumuzun başarısızlık olarak gördüğü “açılım süreci”ne birazda bu yönü ile bakmakta fayda var. Unutmamalı ki insanlar umut ettikçe sapmalardan ve aşırılıklardan uzaklaşır.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum