Üniversite ve tercih

Yukarıdaki başlığı görünce herhalde tercih ile ilgili yazacağımı düşündünüz, ama tercih yazmayacağım. Size bu yazımda üniversite kavramını ve geçirdiği değişimi anlatmaya çalışacağım. Çünkü üzülerek söylemeliyim ki biz gençlerimizi üniversiteye yerleştirme konusunda oldukça kötü bir performansa sahibiz. İşte bu hafta sonu yine sınavlar vardı, neden yaptığımız, ne işe yaradığını anlamadığımız bir sınav silsilesi sürüp gidiyor.

Gençler üniversiteye girmek için yüksek puan almaya çalışıyor, ama sonuçta üniversite bittiğinde aslında bir kocaman hiçle karşılaşacaklarını bilemeden bu işi yapıyorlar ki işte orası çok acıklı. ABD Çalışma Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırmaya göre, şu anda lisede okuyan gençler üniversiteden mezun olduklarında %65’i şu an var olmayan bir mesleği yapacaklar. Yani biz öğrencilere bilmediğimiz bir geleceği öğrettiğimizi iddia ediyoruz ki zavallı gençler de öğreneceklerini zannediyorlar.

Sonuçta bütün dünya bu küresel hızın gerisinde kalıyor ama biz bırakın geleceği görmeyi daha bugüne bile ulaşamamışız üniversiteler olarak. İşte bu kurumlar gençlere diyor ki, “bizi seçin sizi geleceğe hazırlayalım.” Gençler şunu sorsa, “hangi geleceğe?” O zaman her şey tel tel dökülecek ama soran yok. Bu sorular dünyada soruluyor ve sorulduğu için de üniversiteler değişiyor.

***

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin büyük üniversiteleri bu değişimi tartışıyor ve yönetmeye çalışıyor. Peki, neden bu değişime ihtiyaç duyuluyor? En önemli sebep kuşkusuz internet ve teknoloji devrimi ile ortaya çıkan make-up sistemi, onun doğurduğu insan yapısı ve bu insanın değişen ihtiyaçları. Üçüncü nesil üniversiteler ise birer üretim üssüne dönüşüyor. Artık kapılar açık, teknoloji ve proje peşinde koşan üniversiteler var. ABD’de Stanford Üniversitesi, Harvard, MIT, Avrupa’da ise Cambridge, Leuven ve Münih Üniversitesi bu tip üniversitelerin en iyi örneğini oluşturuyor. Yeni nesil üniversitelerde bilim, üniversite ile yüksek teknoloji şirketlerinin işbirliği, kurumsal araştırma kurumları, ‘tekno-starter’lar için eğitim ve destek programları, teknoparklar, sponsor şirketlerin güç birliğini görüyoruz. Yeni nesil üniversiteler, büyük bir ekonomik değer ve istihdam yaratabiliyor. Örneğin MIT’ten mezun olanlar ve üniversitenin öğrencileri tarafından kurulan şirketler ayrı bir ülke olsaydı, dünyanın 24’üncü büyük ekonomisine denk gelirdi. “Üçüncü Kuşak Üniversitelere Doğru” kitabında Hollandalı akademisyen yazar Prof. Dr. Hans Wissema, 21. yüzyılda üniversitelerin köklü bir değişime uğradığına, bilim temelli, tek disiplinli kurumlar olmaktan çıkarak, global bilgi merkezi olma yolunda ilerlediklerine dikkat çekiyor.

***

İşte bu değişim üniversitelerin öğrencilerine de yeni bir eğitim tanımlaması gerektiğini gösteriyor. Öğrencilerine iyi ders anlatma, daha aydınlık sınıflar, güzel kampüs sunmak günümüzde öğrenci için hiç de cazip değil. Günümüzde üniversiteler, öğrenci adaylarına yurtdışı başlantıları ve yurtdışında sağladıkları avantajları, yabancı dilde eğitimi, transnasyonel olarak tanımlanan çok dilliliği ve çok ulusluluğu sunmak durumundadır. Öğrencilere küresel dünyaya entegre olma, aynı sınıfta yan sırada dünyanın başka ülkesinden birisiyle iş ve proje yapma, birçok dil öğrenme imkanlarını sunması gerekiyor. Ama kuşkusuz en önemlisi, öğrencilerini bir kampüse hapsetmeden dünyanın her tarafını öğrenme alanı olarak sunan üniversiteler, öğrenciler tarafından tercih ediliyor. Sevgili gençler, sadece şunu düşünün: Size sunulan değil, sizin istediğiniz aslolandır. Sadece bunu isteyin, üniversitelere bunu sorun ve isteyin. Başarılar dilerim.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum