‘Aradığınız ev kadını artık burada oturmuyor’

Annem Allah iyi ki geceleri yaratmış ta birazcık dinleniyoruz derdi. Gece gündüz çalışan bir kadındı. Üç çocuğunu elinden tutan kimsesi olmadan büyütmüş, okutmuş, evlendirmiş biri. Babamız dışarıda bizim için kurtlar sofrasında mücadele verirken annemiz hayat mücadelesinden azade salınacak değil ya. İstihdam piyasasına giremiyorlar diye kimi kurumlar tarafından atıl kapasiteli kişiler, işe yaramaz kadınlar olarak tescil edilen ev hanımı sınıfında zikredilen annem, sabah uyanıp akşam yatana kadar durmadan çalışırdı kimseden aferin beklemeden. Tokayla tutturulmuş saçlarını gösterip tarayacak vakit bile bulamıyorum derdi, az bir vakti olsa hayat mecmuası okur şiir yazardı bir deftere. Günlük işler arasında illa bir alan açar, herkesin gönlünü yapacak harika elbiseler ceketler abiyeler dikerdi.

***

Eczacılık yaparken etrafımızdaki önemli psikiyatristlerin muayenehanelerine gelen hastaları unutamam. Sıraya giren kadın hastaların ekserisi ev hanımlarıydı; eşlerinin ağır ihmaline uğramış, evde hiçbir şekilde sohbete değer bulunmadıklarından, takdir edilmediklerinden solmuş incinmiş örselenmiş eşler. İş yerinde ya da başka yerlerde kendilerince okumuş ve önemli addettikleri kadınlara saygı duyan, dünya ahvaline dair konuşmalar yapabilen, fakat karısıyla paylaşacak hiçbir mevzu bulamayan adamlara sorsanız, çoğu ‘kadının yeri evidir’ düsturunu savunur.

Bu yazıya ilham veren Fatma Barbarosoğlu, Nazife Şişman ve arkadaşlarının büyük bir özveriyle çıkardıkları Nihayet dergisinden ve Aradığınız Ev Kadını Artık Burada Oturmuyor sayısından söz etmek isterim. Siyasetin aman vermez gündemine teslim olduğumuz bu yıllarda insana, gündelik hayata, ince işlere sahip çıkan, yaşama sanatının inceliklerine eğilen dergi 30. Sayıyla çıktı karşımıza, hem de Meleklere İman gibi zor bir konuyla. Ev kadınlarını gündeme alan bir önceki sayıya dönersek söylenecek ne çok şey var. Kadınların ev dışında istihdam edilmesini ailenin yıkılmasının tek müsebbibi gören kanaat önderleri acaba evde gece gündüz çalışan kadınlara Seyhan Büyükcoşkun’un yazdığı gibi iade-i itibarı gündemlerine aldılar mı hiç. Varlıklarını emeklerini kimliklerini değersizleştiren aşağılayan itibarsızlaştıran söylemlere, sürekli hükümranca rol dağıtarak su mu taşıyorlar acaba?

Günümüzde ev kadını diye bir sabite yok ve sorumluluklar her evde farklı deneyimleniyor. Yaşamın bir döneminde evde kalmayı tercih eden kadın sonra mesleğini yapmak isteyebilir ve önemli olan her tercihin istişareyle saygıyla karşılanması ve seçeneklerin açık tutulması. Avrupa’da çocuklarına bakmak için işinden ayrılan kadınların küçümsenmesini yazmış Emel Topçu. Her kadın mutlaka dışarıda çalışmalı ve üretmeli tezini savunan Betty Fridan kendi yaşam tecrübesi içinde bunun zorunluluk olmadığını fakat hür bir seçim gerektiğini söylemişti ahir ömründe. Kadınlara sürekli ne yapmaları gerektiğini söyleyen ve baskı kuran her söylem zamanın ve hayatın ruhundan hakikatinden uzak.

Türkiye’de ev kadınlığı ağır bir tablo olarak yaşanıyor; asgari işler arasında mutfak alışverişi yapmak, onları mamul madde haline getirmek, evi temizlemek, ütü, çamaşır, bulaşık, yaşlılara hastalara çocuklara bakmak, ders çalıştırmak, çocukları kurslara taşımak, misafir ağırlamak, ayakkabıları boyamak, gelen giden akrabalara hizmet vermek, kızların nakış dikiş çeyiz işlerini kotarmak, ailenin her türden söküklerini dikmek…ilanihaye gider bu liste. Değersiz görünen her bir kalem ücretlendirilse birbirinden paha biçilmez. Oysa beklenen tek şey saygı takdir merhamet ve işlerin hakça paylaşılması.

***

İslam dünyası bu konuda çeşitlilik içinde. Arap Afrika ve Uzak Doğu aleminde genelde, ev işlerini çocuk bakımı da dahil daha düşük statülü başka kadınlara yaptıran milyonlarca kadın var. Ayşe Böhürler’in Duvarların Arkasında belgeseli için dolaştığı geniş İslam dünyasında ev kadını olmaktan, hiçbir işle ilgilenmeksizin eşlerinin servetini harcamaktan hoşnut sayısız kadın da var. Bir de Yemen gibi erkeklerin genelde ne ev içinde ne de ev dışında sorumluluklarını yerine getirmedikleri, gat çiğnedikleri ülkeler var ki, aşırı yoksulluk ve savaşların ortasında kadınların hayatı götürme mücadelesi var.

Artık ev kadını kategorisi kullanışlı değil. Kadınlar para kazanmak için değil, siyasi sosyal toplantılarda, yardım faaliyetlerinde ya da hobilerinin peşinde koşturmak için de evden çıkıyorlar ve sosyal hayatın içindeler. Yaşadıkları topluma hayata siyasete dünyaya sahip çıkmak, varlığını en geniş manada idrak etmek kadın için hem hak hem de sorumluluk. Hayatın müşterekliği içinde karşılıklı anlayış merhamet ve adalet duygusu geliştikçe kabaca rol dağıtmalar, değerlerin, ailenin korunmasını işletilmesini insafsızca sadece kadına yüklemeler son bulacak. Barbarosoğlu’nun giriş yazısında anlattığı kadın çok hoş. Anketçi gençlerin meslek bölümüne ev kadını yazma eğilimlerine karşı ısrarla hayır diyor o, “ben ev kadını değil, çalışkan çilekeş köy kadınıyım.”

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum