Ateşe Dayanıklı Kefen” vs...

Efendim, Sultanahmet-Beyazıt-Süleymaniye üçgeninin ünlü siması Rıza Bey tek kelimeyle sıradaşı bir şahsiyet. Oldukça varlıklı bir ağabeyimiz; lâkin bir tutkusu var: İkinci el!

İkinci el pantolon, gömlek, ayakkabı, gözlük çerçevesi... İkinci el kitap, gazete, dergi... Aklınıza ne gelirse!

Geçenlerde bir icad ilişmiş kulağına: Ateşe dayanıklı kefen! Başlangıçta pek inanamamış. Tekstil sektörümüz bu kadar gelişti mi? Bu işin içinde bir numara olmasın?

Biraz da heyecanlanmış haliyle. Eh, ne de olsa yaş doksana doğru. Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor. Pek günahkâr biri de sayılmaz, ama ne olur ne olmaz. İş işten geçmeden ateşe dayanıklı bir kefen edinmeli.

Edinmeli de... İkinci elini nerden bulacak?

Bulur mu, bulamaz mı bilemem... Ama bu haftaki yazımızın konusunu bulduk bile.

Yıl,1988. Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye çıkışı. Tarihî meydan her zamanki gibi; iğne atsan yere düşmüyor. Turistler, hanutçular, yankesiciler, karaborsacılar, dövizciler, seyyar satıcılar... Alanlar, satanlar...

Bendeniz de o hengâmenin içindeyim. Üstad Mustafa Kutlu’nun danışmanlığında yazdığım çizgi film dizisinin ücretini peşin almışım. Çığırtkan karaborsacılarla, kuyumcular arasında kararsız bir şekilde dolaşıp duruyorum. Paracağızımı dövize mi çevirsem, altına mı?

Birden gök gürlemesini andıran bir haykırış!

“Kim ki gelir dünya denen pazara / Bir kefen alır döner mezara!”

Sesin sahibi, Nuruosmaniye mıntıkasının efsânevi meczubu Aydın Efendi. Banklardan birinin üzerine çıkmış, ellerini dizlerine vurarak kalabalığa bakıyor, anlamlı kahkahalar eşliğinde tekrar tekrar haykırıyor!

“Kim ki gelir dünya denen pazara / Bir kefen alır döner mezara!”

Sarsılıyorum bir anda. Dövizi, altını unutup düşünceye dalıyor, ağır adımlarla uzaklaşıyorum.

***

Ertesi gün Sakıp Sabancı’nın Emirgan’daki Atlı Köşk’ündeyiz. “Ünlülerin Çocukluk Anıları” isimli bir TV projesi münasebetiyle. Bendeniz projenin metin yazarı.

Merhum, konuklarıyla hemen diyaloğa geçebilen, hoşsohbet bir zat. Hepimize birer kehribar tesbih hediye ediyor; kendine özgü şivesi ve esprilerle atmosferi ısıtıveriyor. Ardından köşk görevlisi emekli astsubay Ali’nin refakatinde, etrafı gezmeye başlıyoruz. Muhteşem bir Boğaz manzarası... Harika bir bahçe... Paha biçilmez tablolar, çiniler vs..

Bu büyüleyici atmosferde Aydın Efendi’nin nidâsını çoktaaan unutuyorum. Ne kefen kalıyor hatırımda ne mezar!

***

Çekim işi bitiyor. Akşama doğru TRT’ye doğru yol alıyoruz.

Birden trafik sıkışıyor. Can sıkıntısıyla çevreme bakıyorum. Yolun sağ tarafında Zincirlikuyu Mezarlığı! Mezarlığa girmekte olan cenaze arabasında bir tabut!

Bir kez daha sarsılıyorum. Atlı Köşk’ü, o muhteşem bahçeyi, çinileri, tabloları unutuyorum bir anda. Tabuta odaklanıyorum. Dizeler dökülüyor dudaklarımdan:

“Büyük randevu bilmem nerede saat kaçta/ Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.”

***

Yıllar geçiyor bu nevi zikzaklar, tezatlar arasında. Bir gün Cağaloğlu’na düşüyor yolum. Müthiş bir sağanak başlıyor birden. Bir dostumuzun yayınevine zor atıyorum kendimi.

Biraz sonra Aydın Efendi giriyor içeri. Sırılsıklam. Yayınevinin sahibinden birkaç lira istiyor. Parayı alıp giderken birden duruyor. Yüzünde düşünceli bir ifâde beliriyor. Ayakkabılarını çıkarıp masanın üzerine bırakıyor:

“Aldığım paranın karşılığında ayakkabılarımı bırakıyorum. Ölümlü dünya; öbür tarafa kul hakkıyla gitmek istemem.”

Dükkândan çıkarken başını çeviriyor: “Bu parayla da kefen bezimi alacağım zaten.”

Sağanağa aldırmadan, yalınayak hızla çıkıp gidiyor.

Bu son görüşümüz oluyor Aydın Efendi’yi. Kısa bir süre sonra bu fâni âleme veda ettiğini duyuyoruz.

***

Şimdilerde ara sıra yine uğruyorum Nuruosmaniye’ye. Yine aynı pazaryeri, aynı kalabalık, aynı hengâme...

Aydın Efendi’yi hatırlıyorum her defasında.

Kulaklarımda o sözler çınlayıp duruyor. Ama artık haykırış gibi değil, bir hoş sadâ gibi!

“Kim ki gelir dünya denen pazara/ Bir kefen alır döner mezara!”

Bir hoş sadâ gibi... Ne de olsa “dönülmez akşamın ufkundayız.”

Devam Aydın Efendi, devam!

“Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş!”

NOT: Aralık ayından beri gazetemizde yer almakta olan hâtırâ ağırlıklı nâçizâne satırlarım internet sitemizde bir araya getirilmiş bulunmakta. Dostlarımızın imece usulü lütufkâr katkılarıyla. Özellikle çevirmen dostlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkürler.

Adres: www.yusufadidegmez.com

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum