Harputlu Hipnozcu, Tiryaki Develer vs...

Ömür der bin yaşadım/ Gönül der bayah geldim.”

Epeydir dillimde bu deyiş. Elimde olmaksızın mırıldanıp duruyorum.

Bu “ileri yaş sendromu” denilen meret bir garip halet-i ruhiye!

İnsanız nihayet... “Hüküm kara tahtada yazılı” ama gel de gönüle laf anlat.

Harputlu musikîşinas dostumuz bugünlerde hipnoza merak salmış. Al sana bir ileri yaş sendromu daha.

“İşi iyice ilerlettim” diyor, “adamı tek bir kelimeyle hipnoza sokar, kırk yıl sonra da aynı kelimeyle uyandırırım.”

İyi edersin!

Be güzel kardeşim, bu yeteneğini hayra vesile işler için kullanmayacaksan, self-hipnoza girip kendi kendini uyut bari. Uyut da kafamızı dinleyelim!

Yine de sağol. Yazımızın konusu çıkıverdi. Kanlıca Yoğurdu’ndan bir kaşık alıp işimize dönelim.

Efendim, radyo denilen büyülü cihazla altı yaşımda tanıştım. Berber Sülüman’ın dükkanında. Sivas’ın ayazında, o buz gibi tıraş makinası kafamda gezinip duruyordu. Ağlamaya başladım. Sesimi bastırmak isteyen berber Sülüman: “Şu radyonun kulağını bük” dedi çırağına. Çırak, kocaman bir tahta kutunun üstündeki düğmeyi çevirdi. Bir türkü:

Varın söylen o serçeye / Konmasın bizim bahçeyee.”

Büyülenmiş gibiydim. Bu ses neyin nesiydi? Türkücü kadın o kutunun içine nasıl sığmıştı?

Uzatmayalım, tıraş eziyetini, Sivas’ın ayazını unutturan o ses, türküleri sevmeme de vesile oldu. Özellikle de “mavilim mavişelim” türküsünü.

Mavilim mavişelim... Bendenizdeki hâtırâsı gönül mâcerasıyla alakalı değil; Bir hipnoz vakasıyla ilgili.

Diyeceksiniz ki bu işle türkünün ne alakası var?

Efendim, 70’ li yılların ikinci yarısında bir hipnoz vakası yaşandı. Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde.

Hasta ameliyat masasında. Operasyon boyunca türkü söyleyip duruyor: “Mavilimmm mavişeliiim, tenhadaaa buluşalııımmm...”

Gerçi bu ameliyat, merhum doktor Hüsnü Öztürk’ün hipnoanestezi altında yaptığı ilk operasyon değildi. Ama hastanın ameliyat boyunca türkü söylemesi hoş bir şeydi doğrusu.

***

Yıl 1988. Akşamleyin bir arkadaşımızın evindeyiz. Misafirlerden biri birkaç gün önce Antalya’nın Kaş ilçesinde bir deve güreşi seyretmiş. Yenileceğini anlayan develerden biri kaçmaya çalışmış. Devenin sahibi öfkeyle bağırıyormuş: “Nâmımı on paralık edive’din ulan! İkram ettiğim export Samsun cigaraları haram olsun! Kendim içmedim sana ikram ettim o gıymetli cigaraları!”

Develerin de sigara denilen merete yakayı kaptırabileceğini bu vesileyle öğrendik. Yalnız değiliz demek ki.

Her neyse, adamcağız daha da ileri gidip hayvancağızı tehdit etmeye başlamış.

“Ulan nankör deve! Eğer seni tosbağalar gibi aç bırakmazsam...”

Arkadaşımız bu hatırasını naklederken ev sahibesi hanımefendi kahve servisi yapmakta idi. Birden sendeledi. Elindeki tepsi kayar gibi oldu.

“Başım falan döndü” deyip geçiştirmeye çalışırken yığılır gibi oturdu. Ellerini yüzüne kapadı... Bir süre öylece kaldı.

Keyfimiz kaçmıştı; ama atmosferi dağıtmak için yine aynı konuya döndük. Arkadaşımız kaldığı yerden devam etmeye başladı. “Nerde kalmıştık... Ulan nankör deve! Eğer seni tosbağalar gibi aç bırakmazsam...”

Daha cümlesini henüz tamamlamıştı ki, kadıncağız yığılıp kaldığı koltuktan amok koşucusu gibi fırladı.

Birkaç gün sonra konuşmakta bozukluk, halüsinasyon gibi şikayetlerin başlaması üzerine hastaneye kaldırıldı. Daha sonra merhum Hüsnü Öztürk’ün psikolog talebelerinden bir dostumuz devreye girdi. Hipnoz metodunu kullandı ve sonuçta rahatsızlığın sebebi anlaşıldı.

Efendim, hastamız ilkokul yıllarındaki bir yaz tatilinde Denizli’nin Çivril ilçesindeki halasına gitmiş. O yıllarda ilçede garip bir gelenek varmış. Bostanlara zarar verdikleri gerekçesiyle kaplumbağalar ters çevrilerek küçük bir kuyuya atılır, aç susuz ölüme terk edilirmiş. Şeker, leblebi vesaire gibi ödüller verilerek çocuklar bu işlere teşvik edilirmiş. Hastamız da o yaz tatilinde birkaç kaplumbağanın aç susuz telefine neden olmuş.

Hulasa, “Ulan eğer seni tosbağalar gibi aç bırakmazsam...” cümlesini duyunca o günleri hatırlayıp krize girmiş.

İleri yaş sendromu falan derken nerelere geldik.

Her neyse, Mübarek Ramazan’da, aç susuz hayvanları hatırlamamıza bir nebze vesile olur belki.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum