13'üncü Yüzyıl'ın başlarında inşa edilen kilise, Abbot Henry'nin kutsal topraklardan getirdiği toprağı kilisenin bahçesine serpmesi üzerine halkın gözünde daha da kutsal bir yer olarak görülmeye başlanıyor. Bu nedenle Sedlec, bölgedeki her insanın ölünce gömülmek istediği mekan haline geliyor.
1500'lü yıllara gelindiğinde ise Sedlec'in bahçesinde gömülecek yer kalmadığından, yeni cenazelere yer açılabilmesi için ilginç bir uygulamaya gidiliyor.
Eski kemikler mezarlardan çıkarılıp kilisenin süslemelerinde kullanılmaya başlanıyor.
"Kemik Şapel" olarak da bilinen ve Katolik Kilisesi'ne bağlı olan Sedlec'de, yıllar içinde 40 bin insanın iskeleti birikiyor.
Kilisede bir Türk'ün kafatası ve yanında bir kargadan oluşan eser, "Türk'ün gözünü oyan karga" olarak biliniyor.
Şapelin ortasındaki büyük avize, insan vücudunun bütün kemiklerini içeriyor.
On binlerce kemiğin kiliseye nasıl getirildiğine dair çeşitli rivayetler var. İskeletlerin Orta Çağ'da yüzbinleri öldüren kara veba gibi salgın hastalıklar ve savaşlarda ölen kişilere ait olduğu söyleniyor. Ayrıca maden ocaklarında ölen işçilerin kemiklerinin de şapeli süslediği ifade ediliyor.