Ankara'da gönüllü iyilik hareketi bilimsel araştırma konusu oldu

Ankara'da gönüllü iyilik hareketi bilimsel araştırma konusu oldu

Suriyelilere destek olmak amacıyla bir grup gönüllü kadının ev ziyaretleri ile başlattığı yardımlar, büyük bir iyilik hareketine dönüştü. Bu çabalar, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinde bilimsel araştırmaya konu oldu.

Türkiye'ye sığınan Suriyelilere destek olmak amacıyla bir grup gönüllü kadının ev ziyaretleri ile başlattığı yardımlar, büyük bir iyilik hareketine dönüştü. Aralarında öğretmen, avukat, doktor ve ev hanımlarının bulunduğu 100'ün üzerinde kadın, yüzlerce Suriyeliye okuma-yazma öğretiyor, kalacak evlerini tutuyor, kiralarını karşılıyor ve onlara yol arkadaşlığı yapıyor.

Kadınların karşılık beklemeden ve bir sivil toplum kuruluşuna bağlı olmaksızın kendi aralarında organize olarak gerçekleştirdiği bu çabalar, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinde bilimsel araştırmaya konu oldu. Üniversitede araştırmayı gerçekleştiren Doç. Dr. Emel Topçu, gönüllülük hareketine öncülük eden tarih öğretmeni Nezahat Albay ile gönüllü öğretmenler ve bu yardımların merkezinde bulunan Suriyeli aileler, iyilik hareketini anlattı. Doç. Dr. Topçu, dünyada mültecilere yönelik gönüllü çalışmaların çok az olduğunu, Avrupa ülkelerine özellikle Suriyelilerin gitmeye başlamasıyla gönüllü çalışmaların da oluşmaya başladığını söyledi.

EN ÖZEL TARAFI BİR KADIN GRUBU OLMALARI

Bu çabaların genellikle bireysel faaliyetler olduğunu belirten Topçu, Ankara'da bulunan gönüllü kadınları 1,5 yıl izleyerek gerçekleştirdiği araştırmaya ilişkin şöyle konuştu:

"Ankara'daki gönüllüler grubu üzerine araştırma yaptım. En özel tarafları bir kadın grubu olması. Dünyada mültecilere yönelik çalışan böyle bir kadın grubuna rastlamadık. İkincisi bütüncül hizmet vermeleri. Kendiliğinden bir Türkçe kursu organize etmişler. Bu kursa gelen insanlarla haşır neşir oldukça farklı ihtiyaçları olduğunu da farketmişler. Onlara ev buluyorlar, evlerine eşya düzüyorlar. Kira, elektrik, su paralarını ödüyorlar. Devletle olan işlerini hallediyorlar. Kömür buluyorlar. Daha sonra yeni kişiler gelecekse gidip gardan karşılıyor, evlerini tutuyorlar. Tercümanlık yapıyorlar. Hastaneye beraber gidiyorlar. Yani bütüncül bir hizmet veriyorlar. Bu çok özel. Bu dünyada tek, başka bir örneğine rastlamadım."

Topçu, bir sivil toplum kuruluşuna bağlı olmaksızın, tamamen gönüllü olarak bu şekilde sistematik bir çalışmanın örneğinin olmadığına işaret ederek, "Bu çalışmaların yaygınlaştırılması gerekiyor. Türkiye'de gönüllülük hareketinin kavram olarak karşılığı yok ama insanlar yapıyorlar bunu. Günde 4-5 saat sığınmacılar için gönüllü olarak çalışıyorlar. Bu araştırmayla ben bunu göstermek istedim." ifadelerini kullandı.

TÜRKÇE DERS VERDİLER

Tarih öğretmeni Nezahat Albay da Türkiye'ye sığınan ve Ankara'nın Keçiören ilçesi ve çevre semtlerinde bulunan yüzlerce Suriyeli için ilk olarak 2014'te gönüllük faaliyetine başladıklarını belirtti.Öğretmenlik yaparken civar semtlere yerleşen Suriyelilerin durumunu fark ettiğini anlatan Albay, "Sonrasında onların yaşantılarını merak ettik. Arkadaşlarla beraber ev ziyaretlerimiz başladı. Dersten çıktıktan sonra arkadaşlarla bütün aileleri ziyaret etmeye çalıştık. İhtiyaçları nedir? Bizler de elimizden geldiği kadar yardım edelim diye. Aslında planlı bir programımız yoktu. Gönüllü olarak ziyaretler gerçekleştirdik." dedi.

Türk insanının çok duyarlı olduğunu, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının da Suriyeli sığınmacılara destek verdiğini vurgulayan Albay, Suriyelilerin yaşadığı en büyük problemlerden birinin Türkçe bilmemek olduğunu dile getirdi.

Albay, bu nedenle ilk olarak Türkçe derslerine başladıklarını anlatarak, "Daha önce depo olan küçük yeri, sınıfa dönüştürüp Türkçe derslerini başlattık. Özellikle kadınlar çocuklarıyla birlikte buradaki kurslara gelmeye başladılar. Biz dersten çıkıp mesai saati sonrasında buraya geliyorduk. Önce 15, 20, 30 derken, 100'leri bulduk. Artık burası küçük gelmeye başladı. Sonra Cumhurbaşkanlığının desteğiyle çalışma okula taşındı. Burada başlayan 15 kişilik grup, orada 500'lere ulaştı. Erkekler, çocuklar, kadınlar herkes eğitim aldı." şeklinde konuştu.

SİVİL TOPLU KURULUŞU DEĞİLİZ

Bu süreçte ücretlerin düşüklüğü ve eğitim verilen yerin uzak olması gibi nedenlerle ders veren öğretmenlerin kısa süre sonra görevlerini bıraktığını aktaran Albay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çevremdeki bütün arkadaşlarıma telefon ettim, 'Gönüllü olur musunuz? Allah rızası için bu çalışmayı yapabilir misiniz?' diye sordum. Sağolsunlar, bütün arkadaşlar 'Biz varız.' dediler. Hiçbir ücret talep etmeden, gönüllü olarak gelmeye başladılar. 100'ün üzerinde kadın gönüllümüz var. Ücret almadıkları gibi para veriyorlar. Bizim gönüllerimiz arasında öncelikle 15 kişilik çekirdek kadromuz var, onlar eğitim ayağımız. Sadece ders vermiyorlar, aynı zamanda aileleri tek tek ziyaret ediyorlar. Tek tek gidip sohbet ediyorlar. Diğer gönüllü arkadaşlarımıza ise telefonlardan ihtiyaçları yolluyoruz, onlar da karşılamaya çalışıyorlar. Aslında üç halkayız. İkinci halkada öğretmenlerimiz, eğiticimlerimiz, ev hanımları, avukatlar var. Burada 50'nin üzerinde bayan var bize destek olan. Üçüncü grubumuzdaki bayanlar hep çalışma hayatındalar. İçerisinde doktorlarımız, avukatlarımız, siyasetçiler var. Onlar da ihtiyaçları gidermeye çalışıyorlar. Biz bir sivil toplum kuruluşu değiliz. Biz gönüllüler olarak Allah rızası için bir araya gelmiş bir grubuz."

170 EV KURDULAR

Albay, kendilerini diğer gönüllü çalışmalardan ayıran noktanın Suriyeli veya diğer ülkelerden sığınmacı aileler için "paket hizmet" vermek olduğunu dile getirerek, "Yani biz ailelere sadece elimizde bir eşyayı götürüp bırakmıyoruz. Öncelikle o aileye ev buluyoruz, içini döşüyoruz. Çalışabilecek erkeği varsa, iş buluyoruz. Sonra o aileye maddi açıdan desteği bırakıyoruz ama sürekli yanlarında oluyoruz. Şu anda 170 evimiz oldu." bilgisini paylaştı.

Gönüllü ailelerin, tutulan evlerin kira, su, elektrik gibi masraflarını da düzenli olarak karşıladığını ifade eden Albay, tüm kadınlara bu tip gönüllülük çalışmalarında yer alma çağrısında bulundu. Albay, hayır amaçlı attıkları adımın böylesine büyük bir yardım organizasyonuna dönüşeceğini asla tahmin etmediklerini belirterek, "İyilik yapmak hem sizin maneviyatınızı daha güzel yapıyor hem insanlar mutlu oldukça siz de mutlu oluyorsunuz. Yardım sadece bir poşet alıp götürmek değil, onlara bir dokunuş lazım. Onları dinlemek lazım. Gidip sohbet etmek, çay içmek lazım. Uzaktan bir şey alıp götürmek bir diyalog değil. Yeter ki birbirimizi tanıyalım, kapılarımızı birbirimize açalım." değerlendirmesinde bulundu.

BİZE EN ÇOK TÜRKİYE YARDIM ETTİ

Ailesiyle Halep'ten kaçarak Türkiye'ye sığınan ve gönüllü öğretmenlerin verdiği derslerle Türkçe konuşmayı öğrenen 15 yaşındaki Rezan Barut, "Halep'te önce kendi evimizden çıktık, başka bir eve gittik. Orada da savaş başlayınca başka bir eve geçtik. Savaşta 2,5 yıl yaşadık. Savaş varken de okula gittim ama çok kötüydü. Sonrasında da buraya geldik. Türkiye bize çok yardım etti. Burada olduğum için çok mutluyum." dedi. Barut, Halep'te yaşanan bombardımana yönelik, "Onlar için çok üzülüyorum. Orada kuzenlerim, komşularımız var. Evler yıkılıyor, insanlar öldürülüyor. Türkiye'ye gelmelerini çok istiyoruz." diyerek, insanların birlik olması ve savaşın sona ermesi temennisinde bulundu Kanser olan eşini kaybetmesinin ardından dört küçük çocuğuyla birlikte yaşam mücadelesi veren Fatma Begum, gönüllü kadınlar tarafından bulunduğu eve yerleştirilinceye kadar aylarca farklı yakınlarının yanında kaldığını anlattı.

Halep'ten Türkiye'ye geldiklerini dile getiren Begum, yapılan gönüllü çalışmalardan büyük mutluluk duyduğunu söyledi.

ANKARA/AA

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN