Gece yarısı iki kadın sokakta yürüyoruz. Adımlarımız kararlı, başlarımız dik. Yaptığımız şeyden gurur duyduğumuzu söyleyemem ama utanmıyoruz da, orası kesin.
Oysa henüz birkaç dakika öncesine kadar cumartesi gecesini en sevdiğimiz restoranda keyifli keyifli yemek yiyerek geçiriyorduk. Her şey, arkadaşımın "elimde bir telefon numarası var" demesiyle başladı. Göz göze geldik, numarıyı çevirdik, "tamam" cevabını alır almaz da hesabı istedik.
Ok yaydan çıkmıştı bir kere. O fala bakılacaktı! Üstelik ikimizde biliyorduk ki, bu ilk olmadığı gibi son da değildi. O gece gitmesek başka bir gün mutlaka giderdik. Bir kere aklımıza takıldıysa denemeden olmazdı. Sonunda kendimizi Kadıköy'de bir pastanede bulduk. Falcı belli ki mekanla anlaşmış.
Kimse oraya gidişimizi, tanımadığımız bir adamla buluşmamızı birer kahve içip adamı dinleyip, parayı verip mekandan ayrılışımızı yadırgamıyor. Çıkar çıkmaz birbirimize bakıp "ehh" diyoruz, "daha iyilerini gördüm"
Fal baktırma merakım kaç yaşındayken başladı, ilk kez neden böyle bir şeye ihtiyaç duydum, hatırlamıyorum. İlk aşk acıma denk geliyor desek, en az 15 senesi vardır.
Yani fal baktırıcılık konusunda artık uzman sayılırım, fakat sizde yanlış bir izlenim uyandırmak istemem. Hayatım boyunca umutsuz bir insan olmadım. Aslına bakarsanız fallardan medet de ummadım. Gelin görün ki uzun yıllar süren çok mutlu bir ilişkim varken bile ‘fal’ kelimesinin beni bir mıknatıs gibi kendine çekmesine karşı koyamıyor ve fal baktırmak uğruna mantık dışı hareketler yapıyordum.
Yalnızca gün doğarken bakıyormuş” denilen bir falcı için sabaha karşı yollara düşüp şehrin bir ucuna gitmeler mi dersiniz, “sadece bir gün İstanbul’da kalacak” denilen için üniversitede dönemimin en önemli finallerinden birini kaçırmak mı…
Tükenmek bilmeyen kaynağım elbette falcıların en önemli reklam alanı olan koca fısıltı gazetesi ve “bilmem kimin evleneceği tarihi bilmiş, bütün ünlüler ona gidiyormuş, yurtdışındaki zengin müşterileri ona özel uçak yolluyormuş, insanın aklından geçeni bile söylüyormuş gibi sözlerle ifade edilen referanslar oldu hep.
Elimde hiç yeni telefon numarası olmadığında ya da seyahatteyken birdenbire ‘fal baktırmazsa ölecek’ hastalığına tutulduğumda ise gittiğim yerde yaşayanlara “buralarda iyi bir falcı varmış, siz biliyor musunuz” diye olta attım
Genelde de bu küçük mutluluk avından elim boş dönmedim. Şöyle söyleyeyim, bu yöntemle Meksika’da bile tarot okuyucusu bulmuşluğum var!
Kahve fincanını fotoğraflarını yollayınca fal yollayan aplikasyonlar, kehanet kartları, içinde binbir türlü cevap bulunduran Cevaplar Kitabı... Bunlar gün içinde fal isteğimi tatmin etmenin onlarca yolundan sadece birkaçı.
"Bundan sonraki şarkı benim olsun" diyerek şarkılardan fal tutma oyununu o kadar ilerlettim ki, arkadaşlarımla eğlenmeye gittiğimizde "Bundan sonraki şarkı benim olabilir mi" diye sordukları bile oluyor.
Kendi kendime fal bakma oyunlarımdan biri de elime herhangi bir kitap alıp onun geleceğimle ilgili ipuçları vermesini beklemek.
54'üncü sayfanın 5'inci paragrafı bana hoşlandığım adamın düşünceleriyle ilgili mesaj versin" demek ve sonra da o paragraftan anlam çıkarmaya çalışmak için kara kara düşünmek gündelik hayatımın sıradan bir parçası mesala.
Ya da seviyor sevmiyor oyunu oynarken zavallı bir papatyanın canına kastetmek.
Geleceği ya da şimdiki hayatıyla ipuçları duymak için yanıp tutuşan, bu uğurda paralar döken bir tek ben değilim elbette. Geçtiğimiz yıl Amerika'da kendisini ölen sevgilisiyle konuşturacaklarına inandığı için medyuma 700 bin dolardan fazla para döken Niall Rice'ın hikayesi çok konuşulmuştu.
Zaten Amerikalıların bu işe duyduğu ilgiyi anlamak için Time Out New York'un internet sitesinde New York'taki en iyi falcıların adres ve telefon numaralarını bulabileceğiniz bölüme bakmak yeterli.
İngiliz The Telegraph gazetesinin haberine göre İtalyanlar, 2010'da yaşadıkları büyük ekonomik krizin ardından fal ve astrolojiye yılda 5 milyar eurodan fazla harcamaya başlamış. Brezilya'daki falcı artışı ise ülkede araştırmalar yapılmasına sebep olmuş.
Rio De Janeiro'daki genç kadınların çoğu terapist yerine falcıya gitmeyi tercih ettiğini söylüyor. İşler özellile Akerika'da sokaktan geçerken karşınıza çıkabilecek dükkanların içinde gerçekleştirilen seanslayla, açıkça yürütülüyor.Uzun lafın kısası dünya siyasi ve ekonomik krizlerle , doğal afetlerle sarsıldıkça insarlar çareyi bireysel gelecekleinden güzel haberler alma umudunda buluyor.
Türkiye'de "medyumluk faaliyetlerinden vergi mükellefi" olan falcı sayısı çok az. Bizde falcılığın en açık hali sokaktan geçerdi. "Abe dur bi bakayım falına" deyip durduran teyzelerdi, onlar da yerini yavaş yavaş fal kafelere bıraktı.
Onun dışında, altıncı hissi kuvvetli kişiler kendi evlerinde fal bakmayı tercih ediyor ya da üç beş kişi toplanırsanız sizin belirleyeceğiniz mekana gelmeyi kabul ediyor. Bakla falı ve el falı neredeyse tamamen unutulmaya yüz tutan değerlerimizden.
Su falı demode kabul ediliyor ama retro akımların etkisinden olsa gerek, iskambil son zamanlarda geri döner gibi oldu. Tarot zamansız bir klasik ama kartları insanın kaderine etki ettiğini düşünenler tarota pek sıcak bakmıyor.
Veee tabii ki Anadolu topraklarında fal tahtını kimseye kaptırmayan ve kaptırmayacak olan kahve falı... Türk kahvesi ilk kez Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı sarayına girdiği için, kahve falının da bu dönemde ortaya çıktığına inanılıyor.
Fakat bu geleneğin Çin'de çanakların içinde kalan çay yapraklarının şekillerini yorumlayanlar sayesinde Çin'de ortaya çıktığını düşünenler de var. Kahve içilen her yerde her zaman bakılabildiği için onun üstüne yok.
"Bügüne kadar bunca fal baktırmışsın, bir işe yaradı mı?" diye sorarsanız, cevabım çok net; hayır. Zihin okumak diye bir şey varsa en iyi medyumla hayatımızın o anki durumunu tahmin edebiliyor diyebilirim.
Fakat geleceği dair bir iki isabetli atış yapanlar dışında, şu ana kadar her söylediği gerçekleşen birine rastlamadım. (Gökyüzü olaylarının insan kaderini etkilediği önermesi üzerine çalışan astrolojiyi ayrı bir konu olduğu için tenzih ediyorum)
İşin doğrusu, eğer falcılara harcadığım parayı bir kenara koysaydım belki de kendime daha iyi bir gelecek yaratabilirdim. Fal baktırmayı gelecekte olabileceklerle ilgil bana hayal kurdurduğu için seviyorum evet ama anlaşılan artık fala inanmasam üç vakte kadar falsız kalsam da fena olmaz hani. (Kalamadım)