Henüz çocuk yaşta İsrail polisi tarafından tutuklanan Filistinli Ahmed Manasra, 10 yıl süren esaretin ardından özgürlüğüne kavuştu. 2015 yılında Doğu Kudüs’te bir bıçaklama eylemiyle suçlanan ve vurularak gözaltına alınan Manasra, 13 yaşındayken ağır işkencelere maruz kaldı. Zamanla hafıza kaybı ve ruhsal çöküntü yaşayan Manasra'nın yıllarca tek kişilik hücrede tutulduğu ortaya çıkmıştı.
“AİLEMİ VE EVDEKİ KUŞLARIMI ÖZLÜYORUM”
Duruşma sırasında çekilen görüntülerde Ahmed’in, “10 aydır hücredeyim. Ailemi ve evdeki kuşlarımı özlüyorum” dediği duyulmuştu. Genç yaşta mahkum edilen Manasra’nın tahliye talepleri, İsrail mahkemeleri tarafından “terör yasası” gerekçe gösterilerek yıllarca reddedilmişti.
AVUKATINDAN SERT TEPKİ
Ahmed Manasra'nın avukatı Halid Zeberka, müvekkilinin hiçbir hukuki gerekçe olmadan tecritte tutulduğunu ve bu durumun hem yasal hem insani olarak kabul edilemez olduğunu vurgulayarak defalarca itirazda bulunmuştu.
Ahmed Manasra’nın serbest kaldıktan sonraki görüntüleri, çocuk yaşta yıllarca maruz kaldığı işkence ve izolasyonun ağır izlerini taşıyor. Kamuoyuna yansıyan fotoğraflar, İsrail hapishanelerindeki Filistinli çocuk tutuklulara yönelik sistematik ihlalleri yeniden gündeme taşıdı.
MANASRA'NIN TUTUKLULUK SÜRECİ
12 Ekim 2015’te henüz 13 yaşındayken, Kudüs’ün Beyt Hanina bölgesinde kuzeni Hasan Manasra ile birlikte bıçaklı saldırı girişimi suçlamasıyla tutuklandı. Olay günü kuzeni Hasan, İsrail güçleri tarafından vurularak öldürüldü. Ahmed ise ağır yaralı halde hastaneye kaldırıldı. Uzun süre yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen Manasra, yaşamla ölüm arasında verdiği mücadelenin ardından cezaevine gönderildi.
Manasra tutuklandıktan sonra sert şekilde sorguya alındı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra cezası 9 yıla indirildi. O dönemde İsrail işgal güçleri, Manasra’nın güvenlik sorgusuna ait görüntüleri kasıtlı olarak medyaya sızdırarak kamuoyunu etkilemeye çalıştı.
'YASALARI ÇİĞNEDİLER, 13 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞU HAPSETTİLER'
Ahmed Manasra tutuklandığında, İsrail yasalarına göre 14 yaş altı çocukların hapsedilmesi yasaktı. Ancak bu yasa hiçe sayıldı. Ahmed’e 12 yıl hapis cezası verildi, daha sonra bu ceza 9,5 yıla indirildi. Ayrıca ailesine 180 bin şekel para cezası kesildi.
'BEN SADECE ÖLÜMÜ BEKLİYORUM'
Tutukluluk süresi boyunca maruz kaldığı işkence ve izolasyon, Manasra’nın hem fiziksel hem psikolojik sağlığını tamamen çökertti. "Onu ruhu olmayan bir insan olarak gördüm... Ona çok az zaman kaldığını ve serbest bırakılmasını sağlamak için çalıştığımızı söyleyerek onu rahatlatmaya çalıştım" diye anlatan Avukatı Halid Zabarka, 2023’te yaptığı bir açıklamada, Manasra’yı ziyaretinde onun şöyle dediğini aktardı:
“Ben artık sadece ölümü bekliyorum. Bu hayattan bir beklentim yok... İntihar haram mı, emin misin?”
Avukatı, onun şizofreni ve ağır depresyonla mücadele ettiğini, zaman zaman gerçeklik algısını yitirdiğini ifade etti.
HAKİM ANNESİNE SADECE PARMAĞINA DOKUNMA İZNİ VERDİ
Manasra'nın annesi, yedi yıl sonra oğluna dokunmasına ilk kez izin verildiğinde yaşadığı anı şu sözlerle anlattı:
“Parmağımı tuttu ve bırakmadı. Ben de iki dakikadan fazla onun parmağını bırakamadım... Oğlum titreyerek ve ağlayarak parmağımı öpmeye başladı. O an yaşadığımız yoksunluk ve özlem gözyaşlarına dönüştü.”
Anne Manasra, oğlunun aşırı kilo kaybettiğini, izolasyonunun hayatını tehdit ettiğini söyledi.
“HÜCRESİNDE BÖCEKLER, KEMİRGENLER VARDI”
Manasra'nın tutulduğu Aşkelon Hapishanesi’nde 2023 yılında yaşadığı koşullar dahili raporlara ve avukatlarının açıklamalarına şöyle yansıdı:
45 gündür şiddetli mide ağrısı vardı. Ailesinden kantin için para alması engellenmişti. Verilen yemekler böcekliydi, hücresinde kemirgenler yaşıyordu. Mahkeme, Manasra’nın ciddi psikolojik durumu göz önüne alınmadan, tecrit cezasını altı ay daha uzattı.
ULUSLARARASI TEPKİLERE RAĞMEN ÖZGÜRLÜK ANCAK 13 YIL SONRA GELDİ
Ahmed Manasra’nın davası yıllar boyunca uluslararası kamuoyunun gündeminde kaldı. Aralarında insan hakları örgütlerinin de olduğu çok sayıda kurum, Manasra’nın serbest bırakılması için çağrılarda bulundu. Ancak İsrail mahkemeleri, davayı “terörle mücadele yasası” kapsamında değerlendirerek, tüm tahliye taleplerini reddetti.
