The New York Times’ın haberine göre, ABD yönetimi 2 Ekim’de yükseköğretim kurumlarının standartlarını ve performansını artırmayı amaçladığını belirttiği “Yükseköğretimde Akademik Mükemmeliyet Sözleşmesi” adlı 10 maddelik belgeyi kamuoyuna sunmuştu.
Bu belgeye göre, üniversitelerin ırk veya cinsiyete dayalı öğrenci kabul uygulamalarını kaldırması, beş yıl boyunca öğrenim ücretlerini sabit tutması, uluslararası lisans öğrenci sayısını sınırlaması, standart sınav şartı getirmesi ve not şişirmelerini önlemeye yönelik adımlar atması gerekiyordu. Bu koşulları kabul eden kurumlara, “önemli federal fonlara öncelikli erişim hakkı” tanınacağı açıklanmıştı.
REDDEDEN ÜNİVERSİTELERİN SAYISI ARTIYOR
Trump yönetimi, sözleşmeyi Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), Vanderbilt, Dartmouth, Pensilvanya, South California (USC), Texas, Arizona, Brown ve Virginia üniversitelerine göndermişti.
MIT yönetimi, 11 Ekim’de sözleşmeyi desteklemeyeceklerini duyurmuş; Brown Üniversitesi ise 15 Ekim’de belgede yer alan şartları kabul etmediğini açıklamıştı.
Son olarak Pensilvanya Üniversitesi ve South California Üniversitesi de sözleşmeyi reddettiklerini bildirdi. Böylece sözleşmeyi imzalamayı reddeden üniversitelerin sayısı 4’e yükseldi.
ÜNİVERSİTELERDEN ÖZERKLİK VURGUSU
Her iki üniversite yönetimi, açıklamalarında akademik özgürlük, çeşitlilik ve özerklik ilkelerine vurgu yaptı.
Pensilvanya Üniversitesi, “üniversitelerin toplumsal kapsayıcılık, fırsat eşitliği ve bilimsel özgürlük ilkelerini korumakla yükümlü olduğunu” belirtirken; South California Üniversitesi de “yükseköğretim kurumlarının siyasi yönlendirmelerden bağımsız karar alması gerektiğini” ifade etti.
ELEŞTİRİLER VE SAVUNMALAR
Trump yönetimi, sözleşmenin “akademik standartları yükseltmeyi ve mali disiplini teşvik etmeyi” amaçladığını savunuyor. Ancak eğitim çevreleri, belgenin “üniversitelerin özerkliğine müdahale” ve “politik bir baskı aracı” olduğu eleştirisini dile getiriyor.
Beyaz Saray kaynakları, programın “gönüllülük esasına dayandığını” belirtirken, bazı akademik birlikler bu sözleşmenin uzun vadede federal fonlara erişim açısından “fiili bir zorunluluğa” dönüşebileceği uyarısında bulundu.
