Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) Northwestern Üniversitesi'nden araştırmacılar, bilimsel yayıncılığın temellerini sarsan küresel bir sahtekarlık ağını ortaya çıkardı.
Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayımlanan kapsamlı bir çalışmada, sahte bilimsel makalelerin sayısının, meşru araştırmaların artış hızını geride bıraktığı belirtildi.
Bu bulgular, akademik yayıncılık güvenilirliği için ciddi bir tehdit oluştururken, bilim dünyasının kendi denetim mekanizmalarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
Araştırmacılar, bu durumu 'hayatımın en moral bozucu projesi' olarak nitelendirerek, bilimsel bütünlüğün tehlikede olduğu uyarısında bulunuyor.
SAHTECİLİK SİSTEMİ NASIL İŞLİYOR?
Ntv'de yer alan habere göre, daha önce münferit vakalar olarak düşünülen bilimsel sahtekarlıklar aslında organize bir yapı içinde gerçekleşiyor.
Veri uydurma, intihal ve görsel manipülasyon gibi yöntemlerle üretilen sahte makaleler, bu küresel ağ tarafından sistematik olarak yayılıyor.
Araştırmacılar, Elsevier'in Scopus ve ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi'nin PubMed gibi büyük veritabanlarından çekilen makaleleri, editoryal kayıtları ve diğer kanıtları inceleyerek bu ağın varlığını kanıtladı.
Bu durum, bilimsel yayıncılıkta şeffaflık ve denetim mekanizmalarının yetersiz kaldığını gösteriyor.
'MAKALE FABRİKALARI' VE PARAYLA SATILAN YAZARLIK
Bu sahtekarlık ağının en önemli bileşenlerinden biri de 'makale fabrikaları'.
Bu fabrikalar, akademisyenlere para karşılığında düşük kaliteli, uydurma verilerle dolu veya intihal içeren makaleler satıyor.
Araştırmanın yazarlarından Prof. Luís AN Amaral, "Sadece makale değil, aynı zamanda atıf da satın alabiliyorlar. Böylece gerçek bir araştırma yapmadan saygın bir bilim insanı gibi görünebiliyorlar" ifadelerini kullandı.
Bu sistemde, makalelerde yazarlık sıraları bile parayla satılıyor; ilk yazar olmak için binlerce dolar ödenirken, daha alt sıralarda yer almak için daha düşük meblağlar talep ediliyor.
DERGİ KORSANLIĞI VE SAHTE HAKEMLİK
Ağ, aynı zamanda 'dergi korsanlığı' adı verilen bir yöntemle de faaliyet gösteriyor. Faaliyetini durdurmuş veya işlevini kaybetmiş dergilerin alan adlarını ele geçirerek bu isim altında binlerce sahte makale yayımlıyorlar.
Örnek olarak, bir hemşirelik dergisinin alan adının ele geçirilerek hemşirelikle ilgisi olmayan makalelerin yayımlandığı belirtiliyor.
Ayrıca, bazı akademisyenler, makalelerinin yayınlanması için sahte hakemlik süreçlerine para ödüyor.
Bu süreçlerde, kötü niyetli editörler ve hakemler, sahte makalelerin yayınlanmasına olanak tanıyor, bu da bilimsel yayıncılığın temelini oluşturan hakemlik sistemini baltalıyor.
GELECEK İÇİN BÜYÜK TEHLİKE VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Araştırmacılar, bu küresel sahtecilik ağının durdurulması için çok yönlü bir mücadele gerektiğini vurguluyor.
Editoryal süreçlerin sıkılaştırılması, sahte araştırmaları tespit edecek yeni yöntemlerin geliştirilmesi ve akademik teşvik sistemlerinin yeniden yapılandırılması gibi önlemlerin alınması gerektiği belirtiliyor.
Ayrıca, yapay zekanın bilimsel metin üretiminde artan kullanımıyla birlikte, bu sahteciliğin boyutlarının katlanarak artabileceği uyarısı yapılıyor.
Önlem alınmadığı takdirde, sahte bilimsel çalışmalar sadece akademik dünyayı değil, kamuoyunun bilime olan güvenini de ciddi şekilde sarsabilir.
Bu durum, bilimsel ilerlemenin yavaşlamasına ve yanlış bilgilerin yayılmasına yol açabilir.
