Ekonomist Ufuk Akçiğit ve arkadaşlarının yaptığı bir rapor, milli gelir ile bilimsel makale sayısı arasındaki ilişkiyi ve patent sayılarını ele alarak dikkat çekici sonuçlar ortaya koyuyor. Aynı zamanda Türkiye'nin yükseköğretime yeterli para ayırdığı halde, bilimsel üretimde geride olduğunu da gösteriyor.
10 Haber'den İsmet Berkan'ın yazısına göre, Ufuk Akçiğit ve ekibinin Türkiye Bilim Vakfı için hazırladığı raporda, kişi başına düşen bilimsel makale sayısı ile milli gelir arasındaki ilişkiyi gösteren grafikler yer alıyor.
Bu grafikler, ülkelerin bilimsel üretimleri ve ekonomik durumları arasında bir paralellik olduğunu ortaya koyuyor.
İsviçre gibi bilimsel makale sayısı en fazla olan ülkeler, milli gelirlerinin yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Benzer bir şekilde, kişi başına düşen patent sayısı ile milli gelir arasındaki ilişkiyi gösteren başka bir grafik de benzer bir tabloyu açığa çıkarıyor.
Bu verilere göre, bir ülkenin bilimsel çıktıları (makale ve patent sayıları) ne kadar fazlaysa, o kadar zengin olduğu söylenebilir.
Ancak Türkiye'nin neden fakir olduğu ve zengin olmak istiyorsa ne yapması gerektiği konusunda sorular akla geliyor. Bu noktada rapor, ülkenin bilimsel üretiminin neden düşük olduğunu açıklamak için önemli bir kaynak sağlıyor. Türkiye'nin bilimsel makale üretiminde son sıralarda yer aldığı, fakat yükseköğretime önemli miktarda kaynak aktardığı gözlemleniyor.
TÜRKİYE EĞİTİME HARCADIĞI PARANIN KARŞILIĞINI ALAMIYOR
Ancak bu durum verimlilik ve etkinlik açısından ele alındığında, bir çelişki ortaya çıkıyor. Türkiye, diğer zengin ülkelere kıyasla üniversitelere daha fazla kaynak ayırmasına rağmen istenilen bilimsel çıktıyı elde edemiyor. Bu noktada, 2006 yılından sonra kurulan üniversitelerin verimsizliğinin etkisi de gündeme geliyor. Bu yeni üniversitelerin fiziksel altyapılarının yetersiz olduğu ve sınırlı kaynaklara sahip oldukları belirtiliyor. Bunun sonucunda da düşük akademik verimlilik sağlandığı ifade ediliyor.
DÜŞÜK DOKTORA ORANI BİLİMSEL ÜRETİMİ OLUMSUZ ETKİLİYOR
Raporun sonuçlarına göre, Türkiye'nin düşük doktora mezunu oranının bilimsel üretimi olumsuz etkilediği vurgulanıyor. Bu nedenle, ekonomik büyüme için temel bilimleri besleyen, teknolojik gelişmeye katkı sağlayan alanlarda daha fazla nitelikli araştırmacının yetiştirilmesinin önemi vurgulanıyor.
Sonuç olarak, Türkiye'nin bilimsel üretimdeki düşük performansının nedenlerine odaklanarak, temel bilimlere yatırım yapmak ve nitelikli araştırmacı yetiştirmek zenginliğin anahtarı olarak öne çıkıyor.