“Netanyahu’nun İsrail’de uzun yıllar başbakanlık yapmasından dolayı siyasi kimliği, manipülasyon becerisi, muhalefeti ötekileştirme ve düşmanlaştırma stratejisi ile tanınır. Ancak bu suretin altında derin bir korku, kontrol arzusu ve duygusal izolasyon barınmaktadır. Netanyahu’nun kişisel travmalarının İsrail’in güvenlik ve dış politikasına nasıl dönüştüğünü tartışacağız.”
Gazze’de yaşanan katliamı izleyen ve bu olaylar karşısında hiçbir şey yapamayan bir akademisyen olarak, İsrail’i yöneten Benjamin Netanyahu’nun psikolojik profilini ortaya koyarak bir katkı sağlamaya çalışacağım. İşi, bu sorunu çözmek olan diplomatlara ve siyasetçilere perspektif sağlamasını umuyorum. Bu makaleyi yazmak için Netanyahu’nun biyografisini, aile bağlarını, kayıplarını ve erken çocukluk deneyimlerini açık kaynaklardan inceledim. Netanyahu’nun içsel güvensizlik, korku ve kayıp duygusunu politik güce dönüştürdüğünü; korkuyu Yahudi halkı üzerinde birleştirici bir unsur olarak nasıl kullandığını ele alacağım. Ayrıca bireysel psiko-dinamik yapılanmasının İsrail’ın mevcut politikalarında nasıl stratejik bir anlam kazandırdığını tartışacağım.
LİDERLERİ ANLAMAK İÇİN PSİKODİNAMİĞE BAKMAK
Liderlik yapıları yalnızca strateji, ideoloji veya yönetim becerisiyle açıklanamaz. Liderin iç dünyası, çocukluk deneyimleri, korkuları, idealleştirdiği figürler ve bastırılmış duyguları, politik davranış biçimini doğrudan etkilediği söylenebilir. Benjamin Netanyahu örneği, bu gerçeğin en belirgin yansımalarından biri olduğu ileri sürülebilir. Netanyahu’nun İsrail’de uzun yıllar başbakanlık yapmasından dolayı siyasi kimliği, manipülasyon becerisi, muhalefeti ötekileştirme ve düşmanlaştırma stratejisi ile tanınır. Ancak bu suretin altında derin bir korku, kontrol arzusu ve duygusal izolasyon barınmaktadır. Netanyahu’nun kişisel travmalarının İsrail’in güvenlik ve dış politikasına nasıl dönüştüğünü tartışacağız.
BABA BENZİON NETANYAHU’NUN MİRASI
1949 yılında Kudüs’te doğan Benjamin Netanyahu, babası Benzion Netanyahu’nun radikal revizyonist tarih anlayışıyla büyüdüğü bilinmektedir. Babasının mesafeli ve zor onay veren tavrı, Netayahu’da üstün olma ve onay kazanma motivasyonunu pekiştirdiği görülmektedir. Netanyahu için sevgi ve kabulün başarı ile eşdeğer olduğu söylenebilir. Bu bakımdan Netnyahu içinm güç ve kontrol arzusu yalnızca politik araçlar değil, duygusal ihtiyaçların sembolik karşılıkları hâline geldiği de söylenebilir.
AİLEDEKİ SEMBOLİK ROLLER
Netanyahu ailesinde üç erkek kardeş arasında Yoni Netanyahu kahraman figürünü, Benzion Netanyahu ise ideolojik otoriteyi temsil ettiği görülmektedir. Netanyahu , bu iki figür arasında kendi yerini bulmaya çalışan bir ezik , korku dolu ve kaygılı bir çocuk olduğu ileri sürülebilir. Netanyahu açısından Yoni’nin kahramanlığı hem kıskançlık hem de örnek kaynağı olduğu görülmektedir. Bu psikolojik etmenler, Benjamin Netanyahu’nın yönetim anlayışında , babasından devraldığı katı ideolojik entelektüel güç , abisinden miras aldığı “kahramanlık” ve kaygılı ve duygusal olarak mesafeli ve soğuk bir ailede yetişmenin getirmiş olduğu kontrol duygusunun başat unsurlar olduğu görülmektedir.
YONİ NETANYAHU’NUN PSİKOLOJİK MİRASI
1976 yılında Yoni Netanyahu’nun Entebbe Operasyonu sırasında ölümü, Benjamin Netanyahu için bir kırılma anı yaratmış olması güçlü bir olasılıktır. Bu olayın hem travma hem de kimlik kaynağı olduğu söylenebilir. Netanyahu, ağabeyinin ölümünden sonra “Yoni’nin misyonunu sürdürme” fikrine saplandığı görülmektedir. Kendini yalnızca bir siyasetçi değil, Yahudi halkının tarihsel sürekliliğini koruyan bir figür olarak konumlandırdı. Bu, klasik bir “kahramanlaştırılmış kimlik içselleştirmesi” örneğidir. Netanyahu’nun siyasi retoriğinde sürekli tekrarladığı “biz yalnızız ama doğru olanı yapıyoruz” ifadesi, aslında bu içsel misyonun dışavurumudur. Benjamın Netanyahu için abisi Yoni’nin ölümü, hem kişisel hem ulusal düzeyde bir varoluş gerekçesine dönüşmüştür.
TRAVMANIN POLİTİK DİLE DÖNÜŞMESİ
Netanyahu’nun konuşmalarında sıkça “varoluşsal tehdit”, “güvenlik kalesi” ve “yalnız ulus” ifadelerine rastlamak mümkündür. Bu dil yalnızca politik bir araç değil; aynı zamanda içsel travmanın dışa yansımış hâlidir. Ağabeyi Yoni’nin ölümü ve çocuklukta deneyimlediği duygusal mesafe, onun iç dünyasında kalıcı bir kayıp ve güvensizlik duygusu yaratmıştır. Bu duygusal boşluğu doldurmak için Netanyahu, politik söyleminde sürekli bir “tehdit algısı” inşa eder.Netanyahu için tehdit yalnızca düşmanla ilgili değildir; kendi kimliğini ve ulusal varoluşu koruyabilmenin koşuludur. Korku, hem kişisel hem de ulusal düzeyde varoluşun sürekliliğini sağlamanın bir aracına dönüşmüştür. Bu nedenle retoriği sık sık dramatik ve varoluşsal bir ton taşır; “biz yalnızız ama doğru olanı yapıyoruz” gibi ifadeler, hem halkın bilinçaltına hem de kendi psikodinamik motivasyonlarına hitap eder.
KURTARICI LİDERARKETİPİ
Netanyahu, politik olarak kendisini çoğu zaman “tek akıl, tek koruyucu” pozisyonunda konumlandırmaktadır. Bu durum psiko-dinamik açıdan “kurtarıcı kompleksi” olarak tanımlanabilir. Kurtarıcı lider, kolektif korkuyu kendi iç korkularıyla bütünleştirir; halkın kaygılarını sahiplenir ve onları kendi kahramanlık hikâyesine dönüştürür. Netanyahu için bu sadece politik bir strateji değil, psikolojik bir zorunluluktur. Yani,kurtardıkça var olur; tehdit oldukça güçlenir.
NETANYAHU’NUN GÜVENLİK TAKINTISI VE KONTROL İHTİYACI
Netanyahu’nun güvenlik konusundaki aşırı duyarlılığı, kişisel bir düzen arayışını ve içsel bütünlüğü temsil etmektedir. Kontrol altında tuttuğu ölçüde huzurludur. Duygusal belirsizliğe tahammül edemez; karmaşık politik durumları “biz ve onlar” gibi ikili karşıtlıklara indirger.İç kamuoyunda eleştirildiğinde , İsrail’de aşkenaz elitlerden oluşan bir derin devletin olduğunu , bu elitlerin yargının , askeri ve istihbarat bürokrasisinin yönetimini işgal ettiğini ve hükümetini çalıştırmadığını söylemesi ürettiği biz ve onlar karşıtlığına örnek teşkil etmektedir.
KONTROL VE GÜÇ ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ
Netanyahu’nun karar alma tarzında, kontrol kaybına yönelik yoğun bir korku hissettiği söylenebilir. Yakın çevresine karşı bile mesafeli oluşu, kurumlara güvenmemesi( Shin Bet Şefi Ronen Bar ile yaşadığı çatışma ) ve krizleri kendi elleriyle yönetme eğilimi anlayışın göstergesidir. Güç, onun için yalnızca bir yönetim aracı değil, duygusal dengeyi koruma biçimi olduğu iddia edilebilir.
DÜŞMAN İMGESİNİN PSİKOLOJİK İŞLEVİ
Netanyahu’nun politik söyleminde dış düşman imgesi, yalnızca bir güvenlik anlatısı değil, içsel bir düzen aracıdır. Dış tehdit ortadan kalktığında liderlik anlamı zayıflar. Tehdit, korku ve güç birbirini besleyen bir üçgen hâline gelir. Netanyahu korkudan beslenir, korkuyla yönetir; korkuyu yok ettiğinde ise anlam kaybına uğrar.
SİYASAL DİLDEKİ SAVUNMACI TARZ
Netanyahu’nun söylemleri genellikle sert, ama duygusal olarak kapalıdır. Eleştirilere karşı ya inkâr ya da saldırgan savunma refleksi gösterir. Bu, psikanalitik olarak narsisistik savunma biçimidir ve öz değeri korumak için dış dünyayı küçümseme veya suçlama olarak tezahür etmektedir. Bu tarz, hâlen çözülmemiş “değersizlik ve terk edilme korkularını” maskeler.
KORKU SİYASETİ VE KOLEKTİF KAYGI YÖNETİMİ
Netanyahu’nun politik söyleminde korku, sadece bireysel bir psikolojik refleks değil, kolektif bir araçtır. İsrail toplumunu sürekli bir tehdit algısı içinde tutarak, halkın güvenlik endişelerini kendi liderlik kapasitesiyle bütünleştirir. İran, Hamas , Hizbullah ve Türkiye gibi aktörleri varoluşsal tehdit olarak sunması, psiko-dinamik açıdan içsel korkunun dışa yansıtılmasıdır. Krizler, Netanyahu için için bir varoluş alanıdır; hem Yahudi halkının güvenini kazanmakta hem de kendi psikolojik tatminini sağlamaktadır.
BİLİŞSEL YAPISI VE KARAR ALMA TARZI
Netanyahu’nun bilişsel yaklaşımı rasyonel görünen ama duygusal olarak motive edilmiş bir yapıya sahiptir. Kararları analitik verilerle desteklenir ancak içsel korkular ve geçmiş travmalar kararlarını yönlendirir. Riskli politik hamlelerde dahi kriz ve tehdit algısı stratejilerini belirler.
KORKU, GÜÇ VE LİDERLİĞİN SINIRINDA NETANYAHU
Netanyahu’nun liderliği, psikodinamik açıdan korku üzerinden güvenlik inşa etme biçimidir. İçsel güvensizlik ve kayıp duyguları ulusal güvenlik politikalarına yansır. Narsisistik savunmalar, ideolojik katılık ve kontrol takıntısı, hem kişisel hem toplumsal düzeyde otoriter bir liderlik inşa eder. Krizler onun için sadece politik bir araç değil, aynı zamanda psikolojik bir tatmin ve anlam kaynağıdır. Bu örnek, liderlik ve psikoloji arasındaki yakın ilişkiyi göstermektedir. Bireysel travmalar ve içsel çatışmalar, devlet politikalarında stratejik bir biçim kazandırmaktadır.
GAZZE KATLİAMIN PSİKODİNAMİK BOYUTU
Gazze’de yaşanan katliam, Netanyahu’nun psikolojik yapısıyla doğrudan ilişkilendirilebilir. İçsel korku ve kayıp duygusu, onu güvenliği sağlamak için soykırım yapmaya itmektedir. Bu davranış, sadece askeri strateji değil, aynı zamanda kişisel güvensizlik ve varoluşsal tehdit algısının politik dışavurumudur.
Kriz anlarında, özellikle saldırı ve bombardıman dönemlerinde Netanyahu, politik söylem ile askeri eylemi iç içe geçirdiği görülmektedir. Tehdit algısı ne kadar büyütülürse, liderin “kurtarıcı” rolü o kadar pekişir ve şiddet politikaları hem içsel güvensizlik hem de ulusal güvenlik söylemiyle meşrulaştırılır. Bu bağlamda Gazze’deki katliamlar, sadece askeri veya stratejik kararlar değil; kişisel travmalar, kayıp ve korkunun dışa yansımış bir politik pratiği olarak okunabilir.
*Dr. Hasan Mesut Önder, uluslararası ilişkiler, milli güvenlik ve istihbarat uzmanı.
