Siyaset biliminin kadim düsturlarından biri, egemenliğin “bayrak, ordu ve para” üçlüsü üzerinde yükseldiğini vazeder. Afrika ülkeleri, 1960’larda bayraklarını göndere çekip milli marşlarını bestelemiş, ordularını kurmuş olsalar da egemenliğin en hayati sütunu olan “para” bahsinde, sömürgeci efendileri Fransa’nın gölgesinden asla kurtulamamışlardır.
GÖKTUĞ ÇALIŞKAN
Bugün Batı Afrika ve Sahel bölgesinde (Mali, Nijer, Burkina Faso) şahit olduğumuz hadiseler, salt bir askeri darbe silsilesi sanılmamalıdır. Bu, yarım kalmış bir bağımsızlık mücadelesinin, yani “iktisadi istiklal harbinin” nihai perdesidir.
Konunun öznesi, ismi bile sömürgeciliğin itirafı olan CFA Frangı’dır. İlk ihdas edildiğinde “Afrika Fransız Sömürgeleri Frangı” (Colonies Françaises d’Afrique) adını taşıyan, sonraları makyajlanarak “Afrika Finansal Topluluğu” ismini alan bu para birimi, özünde Paris Hazinesi’ne vurulmuş bir mühürden farksızdır. Bugün Sahel Devletleri İttifakı’nın (AES) bu para birimini terk ederek kendi ortak paralarını basacaklarını ilan etmesi, küresel finans sisteminde Bretton Woods’tan bu yana görülen en radikal kopuşlardan birine işaret etmektedir.
GÖRÜNMEZ KELEPÇE: İŞLEYIŞ MEKANIZMASI VE SÖMÜRÜ ÇARKI
CFA sisteminin şeytani zekasını anlamadan, bugünkü öfkeyi idrak etmek imkansızdır. Bu sistemde, üye ülkeler döviz rezervlerinin %50’sini (evvelce bu oran %100 ve %65 idi) Paris’teki Fransız Hazinesi’nde tutmak mecburiyetindedir. Yani Bamako’daki bir pamuk üreticisinin veya Niamey’deki bir uranyum madencisinin alın teriyle kazandığı dövizin yarısı, ülkesine hiç girmeden doğrudan Fransa’ya akmaktadır. Karşılığında Fransa, bu paranın “çevrilebilirliğini” (convertibility) garanti etmekte ve parayı Avro’ya sabitlenmektedir.
Kağıt üzerinde “istikrar” vaat eden bu mekanizma, hakikatte Afrika ekonomilerini felç eden bir cendere vazifesi görmektedir. Sabit kur rejimi ve aşırı değerli para birimi, Afrika’nın sanayileşmesini engellemekte, ihracatı pahalı hale getirirken, Fransa’dan yapılan ithalatı ucuzlatmaktadır. Hülasa; CFA Frangı, Afrika ülkelerini hammadde deposu ve Fransa’nın açık pazarı olarak tutmak üzere dizayn edilmiş kusursuz bir “sömürü algoritması”dır. İşte Sahel devletlerinin itirazı, bu algoritmaya, bu finansal kölelik düzeninedir.
SAHEL’IN YENI PARASI: EGEMENLIĞIN BEDELI VE FIRSATLARI
Mali, Nijer ve Burkina Faso’nun “Sahel” adını vermeyi planladıkları yeni ortak para birimi, şüphesiz ki büyük riskleri de beraberinde getirmektedir. Zira bağımsızlık, bedel ödemeyi gerektirir. Yeni paranın uluslararası piyasalarda kabul görmesi, enflasyonist baskılar ve ilk etapta yaşanabilecek devalüasyon şokları, bu sürecin sancılı geçeceğinin habercisidir. Lakin, bu devletlerin elinde muazzam bir koz bulunmaktadır: Altın.
Siyaset biliminin kadim düsturlarından biri, egemenliğin “bayrak, ordu ve para” üçlüsü üzerinde yükseldiğini vazeder. Afrika ülkeleri, 1960’larda bayraklarını göndere çekip milli marşlarını bestelemiş, ordularını kurmuş olsalar da egemenliğin en hayati sütunu olan “para” bahsinde, sömürgeci efendileri Fransa’nın gölgesinden asla kurtulamamışlardır. Bugün Batı Afrika ve Sahel bölgesinde (Mali, Nijer, Burkina Faso) şahit olduğumuz hadiseler, salt bir askeri darbe silsilesi sanılmamalıdır. Bu, yarım kalmış bir bağımsızlık mücadelesinin, yani “iktisadi istiklal harbinin” nihai perdesidir.
Konunun öznesi, ismi bile sömürgeciliğin itirafı olan CFA Frangı’dır. İlk ihdas edildiğinde “Afrika Fransız Sömürgeleri Frangı” (Colonies Françaises d’Afrique) adını taşıyan, sonraları makyajlanarak “Afrika Finansal Topluluğu” ismini alan bu para birimi, özünde Paris Hazinesi’ne vurulmuş bir mühürden farksızdır. Bugün Sahel Devletleri İttifakı’nın (AES) bu para birimini terk ederek kendi ortak paralarını basacaklarını ilan etmesi, küresel finans sisteminde Bretton Woods’tan bu yana görülen en radikal kopuşlardan birine işaret etmektedir.
GÖRÜNMEZ KELEPÇE: İŞLEYIŞ MEKANIZMASI VE SÖMÜRÜ ÇARKI
CFA sisteminin şeytani zekasını anlamadan, bugünkü öfkeyi idrak etmek imkansızdır. Bu sistemde, üye ülkeler döviz rezervlerinin %50’sini (evvelce bu oran %100 ve %65 idi) Paris’teki Fransız Hazinesi’nde tutmak mecburiyetindedir. Yani Bamako’daki bir pamuk üreticisinin veya Niamey’deki bir uranyum madencisinin alın teriyle kazandığı dövizin yarısı, ülkesine hiç girmeden doğrudan Fransa’ya akmaktadır. Karşılığında Fransa, bu paranın “çevrilebilirliğini” (convertibility) garanti etmekte ve parayı Avro’ya sabitlenmektedir.
Kağıt üzerinde “istikrar” vaat eden bu mekanizma, hakikatte Afrika ekonomilerini felç eden bir cendere vazifesi görmektedir. Sabit kur rejimi ve aşırı değerli para birimi, Afrika’nın sanayileşmesini engellemekte, ihracatı pahalı hale getirirken, Fransa’dan yapılan ithalatı ucuzlatmaktadır. Hülasa; CFA Frangı, Afrika ülkelerini hammadde deposu ve Fransa’nın açık pazarı olarak tutmak üzere dizayn edilmiş kusursuz bir “sömürü algoritması”dır. İşte Sahel devletlerinin itirazı, bu algoritmaya, bu finansal kölelik düzeninedir.
SAHEL’IN YENI PARASI: EGEMENLIĞIN BEDELI VE FIRSATLARI
Mali, Nijer ve Burkina Faso’nun “Sahel” adını vermeyi planladıkları yeni ortak para birimi, şüphesiz ki büyük riskleri de beraberinde getirmektedir. Zira bağımsızlık, bedel ödemeyi gerektirir. Yeni paranın uluslararası piyasalarda kabul görmesi, enflasyonist baskılar ve ilk etapta yaşanabilecek devalüasyon şokları, bu sürecin sancılı geçeceğinin habercisidir. Lakin, bu devletlerin elinde muazzam bir koz bulunmaktadır: Altın.
Mali ve Burkina Faso, kıtanın en büyük altın üreticileri arasındadır. Eğer bu devletler, yeni para birimlerini “Fiat para” (karşılıksız kağıt para) yerine, yer altındaki altın rezervlerine endeksli bir sistemle kurgulayabilirlerse, bu durum küresel finans tarihinde bir devrim yaratacaktır. Kendi kaynaklarını, Paris’in kasasında faizsiz bekletmek yerine, kendi paralarının teminatı olarak kullanmaları, “reel ekonomiye” dönüşü simgeleyecektir. Parasal egemenlik, bu ülkelere kendi faiz politikalarını belirleme, kredileri yerel kalkınma projelerine yönlendirme ve en mühimi, Fransa’nın “veto yetkisi” olmadan bütçe yapabilme hürriyetini bahşedecektir.
FRANSA EKONOMISINE İNECEK BALYOZ
CFA Frangı’nın tarihe karışmasının, Fransa üzerindeki etkileri “yıkıcı” olacaktır. Cumhurbaşkanı Macron’un ve Fransız elitlerinin yaşadığı panik, sadece “prestij kaybı” ile izah edilemez; mesele tamamen “duygusaldır”, yani maddidir.
Evvele; Fransa Hazinesi, on yıllardır Afrika’nın rezervlerini “bedava likidite” olarak kullanmaktadır. Bu muazzam kaynak, Fransa’nın bütçe açıklarını finanse etmesinde ve borçlanma maliyetlerini düşürmesinde örtülü bir sübvansiyon işlevi görmüştür. Bu musluğun kesilmesi, zaten kırılgan olan Fransız ekonomisi için ciddi bir darbedir.
İkincisi; bölgedeki Fransız şirketleri (Total, Bolloré, Orange vb.), CFA Frangı sayesinde “kur riski” olmadan, karlarını Avro cinsinden ve hiçbir kesintiye uğramadan Paris’e transfer edebilmektedir. Yeni yerel para birimiyle birlikte, bu şirketler “döviz kuru riski” ile tanışacak, para transferlerinde kısıtlamalarla karşılaşacak ve belki de haksız rekabet avantajlarını yitireceklerdir. Bu durum, Fransız sermayesinin Afrika’dan kaçışını hızlandırabilir ki; bu da Paris’in küresel güç statüsünün tabutuna çakılan son çivi olacaktır.
KITASAL DOMINO ETKISI: ECOWAS VE “ECO”NUN ÖLÜMÜ
Sahel’deki bu kopuş, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) içindeki dengeleri de altüst etmiştir. Fildişi Sahili ve Senegal gibi hala Fransa ile “iyi geçinen” kıyı ülkeleri, Sahel’in bu hamlesini korkuyla izlemektedir. Zira Sahel’in başarısı, kendi halklarına “kötü örnek” teşkil edecektir.
Yıllardır konuşulan ancak Fransa’nın manipülasyonlarıyla içi boşaltılan ve bir nevi “CFA 2.0”a dönüştürülmeye çalışılan “Eco” para birimi projesi, Sahel’in ayrılmasıyla fiilen kadük kalmıştır. Bölge artık ikiye bölünmüştür: Fransa’nın finansal yörüngesinde kalmaya devam edenler ve “Parasal İstiklal Savaşı”nı başlatanlar. Bu ayrışma, Afrika’daki entegrasyon hayallerini kısa vadede zora soksa da, uzun vadede “gerçek ve onurlu” bir birliğin zeminini hazırlayacaktır. Çürük temeller (sömürge mirası) üzerine bina inşa edilemeyeceği anlaşılmıştır; şimdi temel yeniden atılmaktadır.
KÜRESEL YANSIMALAR VE “DOLARIZASYON” KARŞITI BLOK
Meseleye küresel ölçekten bakıldığında, Sahel’in bu hamlesi, dünyada yükselen “De-dolarizasyon” (Dolardan kaçış) ve çok kutuplu finansal düzen arayışlarıyla birebir örtüşmektedir. Rusya, Çin ve BRICS ülkelerinin alternatif ödeme sistemleri geliştirme çabaları, Afrika’daki bu yerel para hareketlerine cesaret vermektedir.
Sahel İttifakı’nın, rezervlerini Batı bankalarından çekip belki de Doğu bloku ülkeleriyle “takas” (swap) anlaşmaları yapması veya ticarette yerel paraları kullanması, Bretton Woods sisteminde açılan yeni bir gediktir. Bu durum, sadece Fransa’yı değil, IMF ve Dünya Bankası gibi, kredilerini “siyasi şantaj” aracı olarak kullanan kurumları da endişeye sevk etmektedir. Zira “finansal itaatsizlik”, bulaşıcı bir eylemdir. Bugün Bamako’nun yaktığı ateş, yarın Orta Afrika CFA Bölgesi’ne (Kamerun, Gabon vb.) sıçrayabilir.
NETICE: İKTISADI HÜRRIYETIN ŞAFAĞI
Rabat’tan, hadiselerin merkezine yakın bir noktadan yapılan gözlem şudur: Afrika, artık kendisine biçilen “edilgen” rolü reddetmektedir. CFA Frangı’ndan çıkış, sembolik bir tabela değişikliği olmaktan çok öte, epistemolojik bir kopuştur. Afrikalı, kendi parasına, kendi değerine ve kendi geleceğine sahip çıkma iradesini beyan etmektedir.
Elbette bu yol, güllerle döşeli bir yol olmaktan uzaktır. Ekonomik sabotajlar, spekülatif ataklar ve siyasi baskılar Sahel yönetimlerini beklemektedir. Lakin, bir milletin kendi parasını cebinde taşıması, o paranın üzerinde sömürge valilerinin değil, kendi kahramanlarının resmini görmesi; iktisadi bir mesele olduğu kadar, psikolojik ve onursal bir meseledir.
Fransa için “İmparatorluğun sonu”, Afrika içinse “Gerçek Bağımsızlığın başlangıcı” olan bu süreç, 21. yüzyılın en mühim jeopolitik kırılmalarından biri olarak tarih kitaplarında yerini alacaktır. Para, sadece bir değişim aracı değildir; para, egemenliğin ta kendisidir. Ve Sahel, o egemenliği şimdi söke söke geri almaktadır.
