Görüşler

Dr. Kemal Güner neden hep kaybeder?

Dr. Kemal Güner neden hep kaybeder?

Araştırmacı Emre Erdoğan “Semtinde muteber, sol geçmişe sahip Dr. Kemal Güner partisinin pek de başarılı olmadığı bir ilçede, hangi parti olduğunu kolayca tahmin edebileceğimiz bir partiden belediye başkan aday adayı olmaya ‘hevesleniyor’, film de Dr. Güner’in bir gününü anlatıyor” diyor.

Ercan Kesal’ın hayli otobiyografik romanı “Nasipse Adayız”, basıldıktan -ve itiraf edeyim, benim de gözümden kaçtıktan- beş yıl sonra kısaltılmış bir haliyle filme çekildi ve dijital yayın platformu Netflix’te yayınlanarak izleyicisine kavuştu. Kavuşmasıyla da, bencileyin, aynı platformda yayınlanan “Bir Başkadır!”, izleyicilerine Türkiye “sosyolojisiyle” nasıl karşı karşıya bıraktıysa; “Nasipse Adayız” da bize Türkiye’de siyasetin aslında nasıl gerçekleştiğini gayet güzel hatırlattı. Siyaset dediğimiz şey, bir dizi stratejinin arka arkaya konması değil, bol miktarda ter, tokalaşma ve yalan ile dolu bir yolculuk. 

“Nasipse Adayız”, tabii ki siyasetin pratiğiyle ilgili ilk film değil. Hızlı bir tarama 10 ile 15 filmin “siyasi” olarak tanımlandığı listeler bulabiliyoruz, ancak bu filmlerin çoğunun –“Zincirbozan” hariç- daha çok sol cenahtan, siyasal mesaj veren filmler olduğunu da görüyoruz. Bu listede yer almayan, Aziz Nesin’in romanından “esinlenen” Zübük ve dizileri de dahil edecek olursak “Hatırla Sevgili” biraz daha gündelik siyasetin ve siyasetçinin gündelik yaşamını tasvir eden ender filmler arasında.

Bir açıdan şaşırtıcı, çünkü siyasetin pratiğini anlatan, eleştiren ya da hicveden filmlerin sayısının daha fazla olmasını bekliyor insan. Hollywood bu alanda çok sayıda ürün vermiş durumda, 1939 yapımı “Mr. Smith Washington’a Gidiyor” filminden başlayarak siyasetin ya da siyasetçinin kendisine içkin gerilimini aktarmakta çok başarılı olmuş. Bu başlıkta 40 filmlik bir listeyi hızla oluşturabiliriz, özellikle de 1949 yapımı “All the King’s Men”, 1972 yapımı Aday, ve Sarah Palin’in adaylığını anlatan “Game Change” (2012) mutlaka göz atılması gereken filmler.  

YEREL SİYASETİN HER YERDE GÖREMEYECEĞİNİZ AKTÖRLERİ 

“Nasipse Adayız” bu saydığım büyük yapımlara kıyasla çok daha mütevazi bir iş yapıyor. Âdettendir, plot verelim. Semtinde muteber, sol geçmişe sahip Dr. Kemal Güner nedendir bilinmez partisinin pek de başarılı olmadığı bir ilçede, hangi parti olduğunu kolayca tahmin edebileceğimiz bir partiden belediye başkan aday adayı olmaya “hevesleniyor”, film de Dr. Güner’in bir gününü anlatıyor.

Kitap çok daha fazla detaya yer vermiş olsa da -örneğin nasıl “gaza getirildiğini” kitapta kolayca görüyoruz- film de bizi Türkiye’de, gazeteler, televizyon programları ya da Youtube kanallarında pek de “temsil edilmeyen” bir dizi aktörle; yerel siyasetin gerçek aktörleriyle arka arkaya karşılaştırıp kendimize “sayıyla” gelmemizi sağlıyor. Siyasi hevesleri soğutmak için birebir diyebiliriz. Bu aktörleri bildiğimizce -ve tabii ki filmin sonunu söylemeden- bir gözden geçirmenin gelecek planlarımız açısından yararlı olduğu kanısındayım. 

İlk önce “siyaset esnafından” bahsetmek gerekiyor. Siyaset esnafı, siyasi sınıf ile halk arasında bir tür aracılık rolü oynayan, bu rolden de kendince rant elde eden bir tür girişimcileri anlatıyor. Bu rant, kendi bir oda bir salon televizyonuna ya da gazetesine reklam almak, düzenlediği gecelere bilet satmak, belediyenin küçük-orta boy ihalelerinden nasiplenmek ya da etrafındakilere “hava atmak” kadar geniş bir yelpazeye uzanabilir.

Bu esnafın en büyük özelliği yerelde gerekli gereksiz herkesi tanımaları, her ortama selamsız sabahsız girebilmeleri ve her türlü dedikoduyu hem üretip hem de kolayca yayabilmeleri. Eğer siyaseti bir ağ olarak düşünürsek, en uzak köşelere kadar ulaşılmasını sağlayan kılcal damarlar bu siyaset esnafı. Siyaset esnafını çok da büyük bir kariyer beklemiyor ne yazık ki, kendisini değerli kılan yerel bağlantıları, bir yerde onun önünü de tıkıyor; başka bir aktör sınıfı olan “profesyonel siyasetçiler” kadar sermaye birikimi sağlayamadığından, ömrünü o ölçekte tüketip gidiyor. 

Profesyonel siyasetçilere bu ismin verilmesinin sebebi geçimlerini bu işten sağlamalarından çok, siyasette kariyer yapmayı amaçlamaları. Geçimlerini ya serbest ticaretten sağlıyorlar ya da doktorluk, avukatlık gibi mesleklerden. Profesyonel siyasetçileri her zaman “örgütlü” siyasetin içinde görüyoruz. Parti örgütlerinde en alt basamaktan başlayıp, mümkünse seçilebilecek/atanabilecek her türlü makamı hedefliyorlar.

Sağından solundan bağımsız partinin büyük ölçüde liderin iki dudağının arasından çıkacak sözlerle yönetildiği, dolayısıyla lideri etkileyebilmenin en büyük siyasi güç olduğu sistemimizde, parti eliti arasında karışmak -filmde liderin bir adım gerisinde yürüyen takım elbiseliler olarak temsil edilmişler- hiç de azımsanacak bir rol değil. İktidar sırası bir gün kendilerine gelirse, bakanlıkların da kime gideceğini bu elit içerisindeki yeriniz belirliyor 

Yerel siyasetin olmazsa olmazlarından “dernekçilere” de filmde bol bol rastlıyoruz. Ülkemizde malum sosyal sermayenin önemli unsurlarından olan sivil toplumculuk pek yaygın değil, kişi başına ortalama bir üyelikten daha az düşüyor; bu İskandinav ülkelerinde çok daha fazla.

Buna karşın 122 bin aktif derneğimiz var ülke çapında, bu derneklerin 38 bini hemşeri derneği, ikinci sırada spor dernekleri geliyor (27 bin). İstanbul’a kayıtlı toplam 24 bin derneğin 7 binden fazlası da hemşeri derneği, birinci sırayı 718 dernek ile Sivaslılar alıyormuş. İşte bu dernekler, siyasetçilere hemşerilik ağlarına erişebilmek açısından önemli bir fırsat alanı sağlıyor. Dernekçiler, bir açıdan siyaset esnafına benzeyebilirler, onların da aracılık işlevleri var ama kariyer hedefleri siyaseten yükselmek değil, daha çok kendi cemaatlerinde sözü geçen insan olmak.  

Bir “siyasetin profesyonelleri” var. Aslında bir tür organik intelijansiya da diyebiliriz. Bu tayfa, yerel siyasette karşılaşabileceğiniz en okumuş-yazmış aktör olarak dikkatinizi çeker. Çoğunlukla çok sayıda bulunan başkanların başta iletişim olmak üzere herhangi bir konudaki danışmanlığını üstlenirler ve filmdeki Arzu karakteri gibi kendilerine özgü, bir tür Plaza Türkçesi konuşurlar.

Başkan kadar kudretli bir insana “şunu yap, şunu yapma” diyecek kadar özgüvenleri bulunmasının nedeni de şu ana kadar saydığımız aktörlerin sahip olmadıkları bir bilgiye erişebilmeleri ve başkana kendisini Obama ya da Macron gibi hissettirmeleridir. Geçimlerini bu tür hizmetler vererek sağlarlar, o kampanya ya da bu kampanyada görebilirsiniz.  

Bu da bizi filmde “Bir Numara” kişiliğinde canlandırılan siyaset elitine getiriyor. Ülkemizde siyasi partiler sık sık açılıp kapansa da, karar verici konumunda olanlar pek değişmediğinden -rekabet eden siyasi partilerimizde en son genel başkan değişikliği 2010’da oldu- bu elitin nasıl yetiştiğini, nasıl o noktaya gelebildiğini hepimiz biliyoruz. Ama neden hala orada kalmak istiyorlar, ayrı bir muamma. Tamam, bir açıdan sıradan insanların hayal edemeyeceği bir yaşam sürüyorlar, bizim kaygılarımızdan son derece uzaklar.

Geçimlerini kendileri sağlamayı çoktan bırakmışlar, rahmetli liderlerden biri “bana ağabeyim bakıyor” demişti bir kez. Güzel araçlara binip, özel jetlerde uçuyorlar; ama gittikleri yerde çevreleri bu saydıklarımızla çevrili. Tuttukları takımın maçına gidemiyorlar, Mercan’da kokoreç yiyemiyorlar, bir filme gitmeye kalksalar salon kapatılıyor – Özal döneminde ev sineması vardı Köşk’te, duruyor mu acaba?-. Öte yandan bu iş sevilmek için yapılan bir iş sanırım, çünkü adayken herkes sizi çok seviyor; kazanırsanız daha da çok seviyor. Bu kadar sevilmenin alışkanlık yapmaması çok zor. Faust’un yaptığı anlaşma gibi, ruhunuzdan vazgeçerseniz, sevilirsiniz. 

HEVESLİLER HİÇ Mİ GİRMESİNLER BU İŞE? 

Siyasetin vadettiği güç, itibar ve sıradan bir yaşamda erişilemeyecek kaynaklara erişim olanağı var oldukça, her dönem siyaset yapmaya hevesliler bulunacak. Tabii Dr. Kemal Güner gibi “idealistler” de dünyaya bir nizam vermek için siyasete zaman zaman soyunacaklar -ki kitapta o kadar da idealist gözükmediğini söyleyelim-. Böyle bir tasvir, Dr. Kemal Güner’in sonunda öğrendiği dersi kendilerinin tek başlarına öğrenmelerine engel olmasın, herkesin kendi yanlışlarını yapmaya hakkı var. 

Ama bu ülke bu şekilde yönetiliyorsa, ülkenin yönetim şeklini değiştirmek mümkün olmaz mı? Kötü siyaset, iyi siyaseti kovuyorsa; kötü siyaseti engellemek doğru değil mi? Kurumlar, insanların davranışlarını belirlerler büyük ölçüde; dolayısıyla ülkemizde siyasetin kurumlarını değiştirerek bu mekanizmaları devre dışı bırakabilir miyiz diye düşünmemiz gerekiyor.

Yerelde siyasetin daha kapsayıcı, daha temiz ve daha şeffaf olmasını sağlayabilir miyiz? Aktörler arasında hiç ismi geçmeyen seçmene failliğini geri verebilir miyiz? Oy vermekten oy vermeye gerçekleşen demokrasi tiyatrosunu yaşamın can acıtan sorunlarına çözüm bulacak bir hale getirebilir miyiz? 

Olası bir genel seçimde gerçekleşebilecek muhayyel bir iktidar değişimindeki bakanlıkların kimlere dağıtılması gerektiği ya da ülkenin bütün sorunlarına çözüm bulacak Envervâri “yok kanun, yap kanun” manifestoları kadar; en küçük birimde -apartman yönetimi diyeyim, anlayın siz onu!- gerçek bir demokrasiyi işlevsel kılacak düzenlemelere de kafa yormamız gerekiyor. Yoksa, sahne değişir; oyuncular hep aynı kalır. 

EMRE ERDOĞAN KİMDİR? 

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirip aynı bölümde doktorasını tamamladı. 1996’dan itibaren kamuoyu araştırmaları yapan Erdoğan, 2003 yılında bağımsız araştırma şirketi Infakto RW’yu kurdu.  

Dış politika ve kamuoyu, siyasal katılım, genç ve çocuğun iyi olma hali; gönüllülük, sosyal sermaye ve sosyal gelişim konularında çok sayıda araştırma yürüttü ve yayın yaptı. ‘Biz”liğin Aynasından Yansıyanlar: Türkiye Gençliğinde Kimlikler ve Ötekileştirme’, ‘Fanusta Diyaloglar: Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları’ ve ‘Siyaset’teki Gölge: Korku’ kitaplarını yazdı. 

240620200302384362235.jpg

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir