Görüşler

Helal etiketi mi, zararlı olanın tespiti mi?

Helal etiketi mi, zararlı olanın tespiti mi?

Görevimiz, zanla değil bilgiyle hareket etmektir. “Bir sivil denetim mekanizması olarak yapılması gereken, insana ve tabiata zararlı bir iş, işlem veya katkı varsa bunu tespit edip yargıya teslim etmektir. O kadar.” Bu yaklaşım, İslam hukukunun şeffaf, adil ve sınır bilincine sahip yapısını yansıtır.

Bugün market raflarında, restoran girişlerinde ve ürün ambalajlarında sıklıkla karşılaştığımız “helal” ibaresi, giderek bir inanç göstergesinden çok bir ticari kimlik etiketine, hatta zaman zaman ideolojik bir kontrol aracına dönüşmüş durumda. Oysa İslam fıkhının kadim usûl ilkeleri bize, böyle bir etiketleme sistemine gerek kalmadan, mübahlık esası çerçevesinde bir hayat inşa edilebileceğini açıkça göstermektedir. Ne var ki, günümüzün helal söylemi çoğu zaman bu temel ilkeleri göz ardı etmekte ve şüphe üretimi üzerinden bir tüketici psikolojisi inşa etmektedir.

1. KADİM USÛL: “EŞYADA İBAHA ESASTIR”

İslam hukukunda “el-aslu fi’l-eşyâ el-ibâha” (eşyanın aslı mübahlıktır) ilkesi hem bireysel hem de toplumsal düzeyde dinî, ahlaki ve ekonomik özgürlük alanının sınırlarını tayin eder. Bu ilkeye göre, bir nesne, fiil ya da işlem hakkında açık bir yasaklayıcı delil (ayet, sahih hadis, icma) yoksa, o nesne mübah (serbest ve helal) kabul edilir (Serahsî, n.d.). Dolayısıyla “helallik”, İslam’da ispat gerektiren bir özellik değil, mevcut olanın doğal durumudur. Yani şüphe değil, güven asıldır.

Bu ilke sadece gıda maddeleriyle sınırlı değildir. Sözleşmelerden teknolojiye, giyime kadar hayatın her alanı bu ilkeye tabidir. Bu çerçevede helallik, özel bir “sertifikasyon” konusu değil, zaten istisnalar hariç müminin hayatını kuşatan bir varsayımdır.

“Asıl olan ibahadır; tahrim, ancak delille sabit olur”
(İbn Teymiyye, n.d.; Şâtıbî, 1997)

2. HELAL ENDÜSTRİSİ: GÜVEN Mİ ŞÜPHE Mİ ÜRETİYOR?

Günümüzde “helal gıda” adı altında oluşan sektör, dinî bir bilinçten çok, ticarî, ideolojik ve kimliksel bir ayıklama pratiğine dönüşmüştür. Sertifikasyon kuruluşlarının çoğu, ürünün helalliğini değil, tüketici üzerindeki algı yönetimini hedeflemektedir. Şunu açıkça söylemek gerekir:

  • Helal sertifikası, İslamî bir yükümlülük değildir.
  • Laboratuvar sonuçlarıyla helallik değil; haramlık tespit edilebilir.
  • Şüphe, hüküm belirlemez; delil üretilemeyen şüphe geçersizdir (Şâtıbî, 1997).

Üstelik bu söylem, farkında olmadan, halkın asırlardır helal kabul edip tükettiği ürünleri bile “şüpheli” hâle getirmekte; fıkhî meşruiyet alanını daraltmakta, dinin rahatlatıcı yönünü baskıya dönüştürmektedir. Sertifikalı ürünlerin tercih edilmesi üzerinden oluşan kültür, adeta “helal olmayanla yetinen” müminin dinî bütünlüğünü sorgulayan bir çevrim yaratmaktadır.

Böylesi bir atmosferde “şüpheden kaçınmak” adı altında, delilsiz bir zan kültürü türemekte, bu da hem bireysel takvayı hem de sosyal huzuru zedelemektedir. Halbuki İslam’ın maksadı, kolaylık sağlamak ve hayatı kolaylaştırmaktır (el-Karadâvî, 1999).

3. HELALLİĞİ DEĞİL, ZARARI TESPİT ETMEK

Bu noktada yapılması gereken, her ürünün “helal” olup olmadığını sormak değil; insana, topluma ya da tabiata zarar verip vermediğini sorgulamaktır. Zira zarar ilkesi (darar) İslam hukukunda hem bireysel hem de kamusal düzeyde sınır koyucu bir ilkedir.

  • Zararlıysa, mübaha benzese de yasaktır.
  • Faydalıysa, haram olmadığı sürece serbesttir.

İslam fıkhı, zararın türünü ve delilini esas alır. Gıda, ilaç, üretim yöntemi veya katkı maddesi doğrudan insan sağlığına ya da ekolojik dengeye zarar veriyorsa, onun helalliği değil, zararlılığı belirleyicidir (Hallaq, 2013).

Bu bağlamda gerçek sivil denetim, şirketlere “helal puan” dağıtmak değil, bu zararların tespiti ve kamu otoritesine bildirilmesidir. Görevimiz, zanla değil bilgiyle hareket etmektir.

“Bir sivil denetim mekanizması olarak yapılması gereken, insana ve tabiata zararlı bir iş, işlem veya katkı varsa bunu tespit edip yargıya teslim etmektir. O kadar.”

Bu yaklaşım, İslam hukukunun şeffaf, adil ve sınır bilincine sahip yapısını yansıtır. Herkesin kendini müftü, müfettiş ve müeyyide makamı olarak gördüğü günümüzde bu cümle, bir usûl bildirgesi ve ahlaki ilke olarak anlaşılmalıdır.

4. BİR DİNDARLIK BİÇİMİ OLARAK SERTİFİKALI TÜKETİM

Helal etiketine dayalı dindarlık, modern zamanların ürettiği metalaştırılmış takva biçimlerinden biridir. Bireyin niyetinden çok, tükettiği ürünün etiketine göre dindarlık derecesinin ölçüldüğü bu yapı, fıkhî değil sosyolojik bir fenomendir. Bu da bizi şuna götürür:

  • Takva, belgeye bağlanamaz.
  • İbaha esas haramlık istisnadır.
  • Din ve devlet istisnayı belirler.
  • Haramlık ilim ve bilim temelinde hukukla belirlenir; şirketle değil.

SONUÇ: ŞÜPHE DEĞİL, DELİL ÜRETMELİYİZ

İslam’ın adalet ve kolaylık ilkelerine dayalı yapısı, bize her meselede olduğu gibi helal-haram çizgisinde de şüpheyi değil delili esas almamızı emreder. Din, şüpheyi değil; açık olanı hükme bağlar. Müslüman toplum, gerçeği araştırır, zanla değil, açık delille hüküm verir.

Sivil toplumun ve kamu denetiminin görevi, helal etiketi dağıtmak değil, zararı ve suistimali delillendirmek ve bunu adli otoriteye taşımaktır. Geri kalanı da ibaha kapsamındadır. Vesselam.

KAYNAKÇA

  • el-Karadâvî, Y. (1999). Helal ve Haram. İstanbul: Ensar Yayınları.
  • Hallaq, W. B. (2013). The Impossible State: Islam, Politics, and Modernity’s Moral Predicament. Columbia University Press.
  • İbn Teymiyye. (n.d.). Mecmû‘u’l-Fetâvâ, c.11. Kahire: Mektebetü’l-Maârif.
  • Şâtıbî, İ. (1997). el-Muvâfakât fî Usûli’ş-Şerîa. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye.
  • Serahsî, M. b. Ahmed. (n.d.). el-Mebsût, c.22. Beyrut: Dârü’l-Ma’rifa.
  • Hasan Köse, eğitimci ve araştırmacı yazar.
YORUMLAR (6)
6 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir