Görüşler

Hilmi Ziya Ülken ve kültürel Anadoluculuk

Hilmi Ziya Ülken ve kültürel Anadoluculuk

‘’Hilmi Ziya Ülken bir yönüyle ahlak felsefecisidir. Ahlak kavramını felsefi açıdan incelemiş; çözümleye çalışmıştır. Hilmi Ziya Ülken’in Anadolu’ya bakışı ve yaklaşımı Nurettin Topçu’unkine yakın olduğu kadar oldukça farklıdır da. Keza, Cevat Şakir Kabaağaçlı ’ınkinden de. Genel olarakAnadolu toprağını Türk yurdu ve kültürünün yeşerdiği başlıca coğrafya olarak benimsiyor; fakat kendi içinde farlılıklar taşıyordu.’’

Osmanlı eğitim kurumlarında öğrenim gören Hilmi Ziya Ülken en önemli eserlerini Cumhuriyet döneminde vermiştir. Bu iklimde, bu coğrafyada yetişen has düşünce insanlarımızdan biridir. Başta felsefe olmak üzere birçok konu ve disiplinde dikkat çekici çalışmalar yapmış, eserler vermiştir. Geniş alana yayılan ilginç çalışmalarıyla düşünce dünyamıza benzersiz bir damga vurmuştur. Geniş ilgi alanına sahip olması onun başta gelen meziyetidir. Ortaçağ İslam düşüncesinden Tanzimat ve sonrası evrenimize, oradan yaşadığı dönemin fikir hayatına uzanmıştır. Felsefenin yanısıra sosyoloji, psikolojiye daha başka disiplinler hakkında yetkin yazılar kaleme almıştır. Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kitabı adının da vurguladığı üzere düşünce evrenimizde yeni ufuklar açan ve yeni bakış açıları sunan, her dönemde faydalanabileceğimiz benzersiz bir çalışmadır. Aslında edebiyat türlerini de denemiş, roman yazmıştır.

Hilmi Ziya Ülken bir yönüyle ahlak felsefecisidir. Ahlak kavramını felsefi açıdan incelemiş; çözümleye çalışmıştır. Ahlak kavramıyla ilgili olarak hepimizi ilgilendiren sorular ortaya koymuştur. Ahlakın insanın varlığını biçimlendirdiğini, varlığına yön verdiğini vurgulamıştır. İnsanın ontolojik açıdan ahlaksal bir varlık olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Ona göre toplumda zorunlu ve vazgeçilmez olan ahlak esasen yol gösteren bir degerler sistemidir. Toplum ve bütün bireyler açısından zaruri bir yüksek degerdir. Toplumu oluşturan kişiler arası ilişkiler ahlaka dayanmalı, ahlaktan güç almalıdır.

Anadoluculuk yirminci yüzyıl başlarında taraftar bulmuş ve yaygınlık kazanmış yeni ve alternatif bir düşünce akımıdır. Özel şartlarda gelişmiş, aydınlarca benimsenmiştir. Ancak hemen belirtmek gerekirki birçok ekolü ve eğilime ayrılır. Bunlar bazı noktalarda kesişir, bazı noktalarda ayrışır ve farklılaşırlar. Örnegin aşağıda ayrıntılı olarak ele almaya çalışacağım Hilmi Ziya Ülken’in Anadolu’ya bakışı ve yaklaşımı Nurettin Topçu’unkine yakın olduğu kadar oldukça farklıdır da. Keza, Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı)’ınkinden de. Genel olarakAnadolu toprağını Türk yurdu ve kültürünün yeşerdiği başlıca coğrafya olarak benimsiyor; fakat kendi içinde farlılıklar taşıyordu.

Anadoluculuk yirminci yüzyılın başlarında Anadolu toprakların esas merkez alan yeni bir düşünce akımı ve buna dayanan siyasettir. Esas olarak dönemin bazı aydınlarınca benimsenmiş ve savunulmuş; etkili bir aydınlar hareketi olmuştur. Anadolu’yu Türklerin gerçek vatanı olarak kabul eder. Anadolu Türk kimliğinin kurucusudur. Türk ulusu ile Anadolu toprağı arasında mutlak ve vazgeçilmez bağ kurmuştur. Toprağa dayalı ulusçuluk anlayışına dayanmıştır. Buna göre Anadolu Türk kimliğini biçimlendiren coğrafyadır.

Ancak Anadoluculuk tam ve bütünlüklü yapıya sahip olmaktan uzaktır. Anadoluculuk Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ortaya çıkmış; daha ziyade Turancılığa alternatif olmuştur. Anadolu’yu Türklerin gerçek vatanı olarak kabul eder. Anadolu Türk kimliğinin kurucusudur. Türk ulusu ile Anadolu toprağı arasında mutlak ve vazgeçilmez bağ kurmuştur. Toprağa dayalı ulussuçuluk anlayışına dayanmıştır. Buna göre Anadolu Türk kimliğini biçimlendiren coğrafyadır. Bu bakış Anadolu’yu gerçek Türk yurdu olarak görür. Düşünce evrenimizde çok sayıda taraftar bulan bir görüşe göre Türk milleti ile Anadolu toprağı bir bütünlük içindedir. Anadolu Türkler için gerçek vatan toprağıdır. Anadolu’yu merkeze alan bir söylem Anadoluculuğun bütün gruplarında ortaktır.

Hilmi Ziya Ülken’in çeşitli entellektüel ilgi alanları olmuştur. Düşünsel uğrakları zengindir. Bunlara bağlanmıştır. Kariyeri boyunca değişik fikir akımlarına ilgi duymuş, bu akımlardan beslenmiştir. Bu onun önemli bir özelliğidir. Entelektüel ilgi alanının genişliğini ve zenginliğini gösterir. Bunlar arasında Anadoluculuk da bulunur; onun geniş ilgi alanı içindedir. Anadoluculuk akımının önde gelen temsilcilerinde ve sözcülerinden biridir, en azından yaşamının bir döneminde öyleydi. Yaşamının belirli bir döneminde Anadolu’ya kendince yaklaşmış, yorumlamış, Anadolu toprağını yüceltmiştir. Derin ve benzersiz tarihsel incelemeleri, felsefi araştırmalarıyla Anadoluculuk hareketine, kültürüne büyük katkıda bulunmuştur. Onun Anadolu kültürünü savunması, buradan hareketle Batı karşısında sağlam ve tutarlı bir Türk kimliğini inşa etme çabasını ifade eder. Anadolu’ya kültür açısından yaklaşmış; kültür sorunuyla birlikte ele almış ve tahlil etmiştir. Anadoluculuk onun geniş ve derin ilgi alanının bir evresidir; yaşamının önemli bir dönemine işaret eder.

Çok eski bir tarihe ve geçmişe sahip olan Anadolu değişik halkları ve kültürleri barındırmış; onlara yurt olmuştur. Hilmi Ziya Ülgen, Anadolu coğrafyası üzerinde yaşamış tüm halkları Anadolulu olarak, onların Anadolu kültürüne katkıda bulunduğunu kabul ediyordu. Ama Anadolu’yu uygarlıklar beşiği olmakla birlikte sonuçta Türk yurdu olarak görüyordu Bir başka deyişle, Anadolu’nun özellikle tarih öncesinde önemli uygarlıkların yatağı olduğunu kabul ediyor; fakat bununla beraber sonuçta Türklerin yurdu olduğunu vurguluyordu.

Hilmi Ziya Ülken Anadoluculuğun türü olan kültürel Anadoluculuğu savunmuş ve sözcülüğünü yapmış; Anadolu’nun Türk tarih ve kültürü açısından önemini vurgulamıştır. Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerini, burayı yurt edinmelerini kültürcü bir bakış açısını öne çıkararak degerlendirmiştir. Türkler açısından Anadolu’da yerleşmenin ve bu toprakları yurt edinmenin yeni bir dönemi, yeni bir başlangıç ifade ettiğini belirtmiştir. Kültürel olarak Anadolu’ya yerleşme yepyeni bir dönemi işaret eder.

Ülken, Türk milletinin kültürel kökenlerini titizlikle araştırmış ve ortaya koymuştur Anadolu’ya yerleşmeyi Türkler için yeni bir başlangıç kabul eder. Türklerin burada yeni bir düzen kurdukları görüşündedir. Türkler için her şeyden önce yeni bir tarihsel dönemi ifade eder. Gerçek Türk kültürü burada Oğuzlar arasında doğmuştur. Orta Asya’da atılan temeller Anadolu’da gelişmiştir. Anadolu Türkler için bu açıdan tarihsel dönüm noktasıdır. Anadolu’ya yerleşen Türkler eski geleneleriyle İslam ilkelerinin benzersiz bir sentezini gerçekleştirmişlerdir. Has ve benzersiz Anadolu kültürü böyle bir sentezten doğmuştur.

Destanlar halkın kurucu anlatılarıdır, halkın varlığına hayat veren anlatılardır; “derin ve anlatılmaz vakalar”ı “belagetle” anlatırlar. Destanlar “aynadır” ;onlarda kendi “ruhiyatımızı” görüşürüz. Anadolu halkının yaratılmasında, üretilmesinde rol oynadığı zengin kültürel kaynaklardır. Yalnızca Anadolu’nun “derin mazisi”ne ait olmakla kalmazlar. İçerikleri dönemden döneme değişmekte, yenilenmektedir; bundan dolayı destanlar aynı zamanda “ileriye çevrilmiş bir nazar”dırlar. Hem geçmişe aittirler, hem de “ geleceğin bütün ümitleri ” onlardadır. Değerleri de bu ikili yapılarından dolayıdır. Geçmişten bugüne, oradan geleceğe uzanırlar. Bu yönleriyle toplumun kollektif tarih bilincini geçmişten bugüne taşırlar; toplumun hayatını zenginleştirir ve güçlendirirler. Anadolu halkının yaratıcılığını gösteren tarihsel, kültürel değerlerdir.

Ülgen, Anadolu’yu halk kültürümüzün, destanlarımızın, folklorumuzun merkezi olarak almış ve benimsemiştir. Eski Türk destanlarını yeniden yorumlanmış, yeni anlamlar kazandırmıştır. Destanların halkın ortak ve kollektif hafızası olduğunu vurgulamıştır. Onlar milletin ortak değer ve yaratılarıdır. Türkler bu destanlar etrafında bütünleşmişlerdir. Yüzümüzü Anadolu’ya dönmemiz gerektiğini düşünür. Bizim hakiki varlığımız olan destanlarımızı orada, Anadolu’da bulabileceğimizi hatırlatır. Anadolu’ya dönmek kendimize, özümüze, benliğime dönmektir.

Ülgen’e göre destanlar bu coğrafyada medeniyetin ve kültürün şekillenmesinde başrol oynamışlardır. Destanlar bir kültürü özgün kılan kollektif değerlerdir. Üstelik salt geçmişe ait ölü değerler değildirler. Tam aksine, günümüz kuşaklarınca degerlendirilir ve geleceğe aktarılırlar. Kollektif bilinç ve çabayla yeniden şekillendirilirler. Toplumun temel değerlerini dayanır; bu degerleri asırdan asıra, kuşaktan kuşağa taşırlar. Hayli eski ve köklü edebi tür olan destanlar evrilerek romana varmıştır. Kökenleri ilkel çağlara değin uzanır. Diğer pek çok edebiyat türünün kaynağını oluştururlar. Örneğin, ilk şiirler aslında destanlardan oluşmuş; hatta destanla olan bağlarını korumuşlardır. Keza, trajedinin doğumu destana bağlı olmuştur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir