Görüşler

Liberalizmden önce demokrasi

Liberalizmden önce demokrasi

'Tuhaf Günler Peşimizde' kitabının yazarı Halil Turhanlı, Antik Yunan’dan yola çıkarak geliştirilmiş bir 'düşünce deneyi' olan varsayımsal bir modern devlet olan Demopolis üzerinden değerlendirmede bulunuyor.

Demopolis, antik Yunan tarihçisi ve siyaset kuramcısı Josiah Ober’in aynı adlı kitabında ortaya attığı varsayımsal bir modern devlet. Ober siyaset kuramı açısından etkileyici çabasında, ilginç teorik girişiminde demokrasi konusunda özgün ve çarpıcı tezler geliştiriyor. Onun çabası bir bakıma John Rawls’un bağlı olduğu siyaset felsefesini izliyor ancak Rawls’dan farklı olarak sosyal adaletin koşullarını ayrıntılı olarak ele almıyor, bir adalet teorisi oluşturmaya girişmiyor. Kanımca bundan kaçınması teorik çabasında belki zayıflık değil ama önemli bir eksiklik yaratıyor çünkü toplumsal adaletin demokrasi ile kuvvetli bağları mevcut.

Demopolis gerçek siyasi sistemlerden, bu sistemlerin gözlemlenebilir özelliklerinden soyutlanmış ama bir ütopya değil. Antik Yunan’dan hareketle yola çıkarak geliştirilmiş bir “düşünce deneyi”. Gerçekten, Ober Demopolis’i tanımlarken tarihsel olarak zengin bir örnek olduğunu düşündüğü antik Atina’daki demokrasi pratiğine odaklanıyor. Atina şehir devletindekine benzer bir doğrudan demokrasi, bir özyönetim tasarlıyor.

Amerikalı siyaset kuramcısı Demopolis‘de “temel demokrasi”nin ilk örneğini yaratan antik Atina’nın siyasal yaşamı ile günümüzün liberal demokrasilerini karşılaştırıyor. Çalışma boyunca Atina yurttaşlarının siyasal hayata aktif katılımlarından, kolektif özyönetiminden klasik demokrasinin erdemleri, en yüksek değerleri olarak söz ediyor. Ancak şunu öncelikle belirtmek gerekiyor: Popülizmin yükselişe geçtiği, otoriter liderlerin öne çıktığı günümüz dünyasında sıklıkla demokrasinin krizinden söz ediliyor. Ober’i bir “düşünce deneyi” geliştirmeye yönelten demokrasinin krizi değil. O günümüzde liberalizme ilişkin yaygın ve yanlış bir varsayımı gözden geçirmek gereğini duyuyor. Onun itiraz ettiği liberalizm eşittir demokrasi denklemi. Demokrasi ve liberalizmin birbirine karşıt olmadıklarını; ortak vaatleri, idealleri ve değerleri paylaştıklarını kabul ediyor. Nitekim liberal demokrasi kavramı özellikle ikinci büyük savaş sonrasında Batı ülkelerindeki rejimleri tanımlamak ve nitelemek için kullanıldı.

Ober’in haklı itirazı ise demokrasi ve liberalizmin her koşulda böylesine mutlak biçimde bütünleşmediği, pekâlâ ayrışabildikleri. Daha açık bir ifadeyle liberalizmin günümüzde aldığı bir biçiminin demokrasi ile yer yer gerilim içinde olduğunu düşünüyor. Bu ikisi arasında bir çatışma durumda onun tercihi çok açık .

Bunu kitabının alt başlığında da belirtiyor:

Liberalizmden önce demokrasi. Ama hangi liberalizm? Demokrasiyle kimi zaman, kimi koşullarda gerilim içinde olan hangi liberalizm? John Stuart Mill’in klasik liberalizmi değil, elbette. Kant’ın düşüncelerini güncelleyen ve sosyal adalete odaklanan John Rawls’un liberalizminin de olmadığı gayet açık. O halde?

Klasik biçimiyle Britanya’da ortaya çıkan liberalizm oradan bütün Batıya yayıldı. Batının siyasi geleneğinde güçlü bir düşünce ve eğilim olarak yer edindi. Bu geleneğin odağında birey vardır; ancak özellikle John Stuart Mill gibi en yetkin düşünürü toplumu da dikkate almıştı. Mill’in felsefesinde ve ahlak anlayışında kişilerin yanısıra toplumun mutluluğu da önemlidir. Dahası, o refah devletinin felsefi temellerini atan bir öncü de kabul edilebilir. 'Refah liberali" (welfare liberal) olarak anılması bu nedenledir. Yirminci yüzyılın ortalarında refah toplumunun Keynesçi politikalarla iktisadi olarak inşasından önce Mill bu toplumun felsefi ve siyasi özelliklerini sunmuştu. Toplumun mutluluğunu da gündemine alan Mill’in klasik liberalizmi ile Thatcher’in Friedrich Hayek’den esinlenen “toplum yoktur” anlayışı arasında hayli uzak bir mesafe mevcuttur.

Yirminci yüzyılın en çok tartışılan düşünürlerinden biri olan John Rawls da farklı bir liberalizm teorisi inşa etmişti. Onun liberalizmi toplumsal adaleti öne çıkarır, adil bir topluma odaklanır. Neoliberal politikaların yürürlüğe konulduğu 1970’lerin başında yayımlanan Bir Adalet Teorisi kitabında adil bir toplum ve böyle bir toplumun kurumlarını oluşturmanın koşullarını, ilkelerini ele almıştı. Kantçı geleneğe bağlı olan Rawls adil bir toplumun koşullarının sağlanmasında devleti de yükümlü sayar. Açıktır ki toplumsal adalete odaklanan, bunun gerçekleşmesinde devletin de sorumluluğunu kabul eden bu soy bir liberalizmi neoliberalizmle ilişkilendirmek pek mümkün görünmüyor.

Kısacası adalet, eşitlik, toplumun mutluluğu gibi kavram ve anlayışlar demokrasiyle bağlantılı olduğuna göre Mill’in klasik liberalizminin, Rawls’un toplumsal adaleti amaçlayan düşüncesinin demokrasiyle bir uyuşmazlığının bulunduğu da söylenemez. Beri yandan neoliberalizmin demokrasiyle ciddi gerilim yaşadığı 1970’lerden günümüze uzanan süreçte ortaya çıkmış bulunuyor. 2008’deki kriz sadece neoliberalizmin yol açtığı ekonomik sorunları ortaya koymadı; neoliberalizm ile demokrasi arasındaki gerilimi de bir kez daha açığa çıkardı. Neoliberalizmin demokrasinin esas ilkelerinden biri olan eşitliği önemsemediğini gösterdi. Neoliberalizm için öncelikli hatta biricik özgürlük alanı serbest piyasa. Özgürlük denildiğinde ekonomik insanın bu alandaki etkinliklerini düşünüyor; insanı öncelikle ekonomik varlık olarak tanımlıyor. Siyasi haklar ve özgürlükler ekonomik özgürlüğe bağlı olarak ele alınıyor, onun yanında tali addedilebiliyor.

Neoliberalizmin bireyciliği insanın toplumsal bir varlık olmadığını ileri sürmeye kadar gidiyor. Yurttaşlar topluluğunun yerini kendi çıkarlarını tanıyan, stratejik olarak bu çıkarları takip eden, diğerkâmlığı ve dayanışmayı reddeden ekonomik aktörler alıyor. Neoliberal düşüncenin en önde gelen temsilcisi Friedrich Hayek’in 1944’de yayımlanan Kölelik Yolu başlıklı kitabındaki eleştiriler esas olarak Sovyetler Birliği’ndeki planlamaya dayalı kolektivist uygulamalara yönelik olmakla birlikte bu eleştiriler çok kısa bir süre sonra uygulamaya konulacak Avrupa toplumlarını yeniden yapılandırma politikaları, bu süreçteki devletin ekonomiye müdahaleleri ve nihayet refah devletinin inşası açısından da geçerlik taşıyordu, Nitekim Hayek’in sosyal devlet ile bireyin ekonomik özgürlüğü, ekonomik çıkarları arasında uzlaşmazlık gören düşünceleri yaklaşık otuz yıl sonra refah devletini tasfiye süresinde yol gösterici oldular.

Ober’in de vurguladığı üzere Atina’daki demokrasi öncelikle 'otokrasinin, tiranlığın, oligarşik iktidarın' reddiydi. Atina bütün tarihi boyunca demokrasinin yürürlükte olduğu bir şehir devleti değildi. Ama Atina’nın demokrasiyle özdeşleştirilmesini haklı kılan birçok tarihsel olay ve gelişmeler de mevcuttu.

M.Ö. 6. yüzyılın sonlarından M.Ö. 4. yüzyıl sonlarına kadar uzun süre demokrasi rejimi inşa edilmişti. Kleisthenes’in M.Ö. 508’de yaptığı bir dizi reformla Atina’da demokrasinin yerleşmesini sağladığı kabul edilir. Bu reformların özünde Atina’yı tiranların yönetiminden kurtarmak yatıyordu. Bu amaca yönelik kurumlar yapılandırıldı. Tüm yurttaşlara açık bir yasama meclisi niteliğindeki yurttaş konseyi oluşturuldu. Doğrudan oy kullanıyorlardı, her yurttaşın oyu eşit ağırlıktaydı. Özyönetime dayanan bu rejimde yurttaşlar onlar adına politika yapacak temsilciler seçmiyorlardı. Şehirde yaşayan tüm erkekler katılımcı yurttaşlar haline getirildi. Aynı zamanda yurttaş kimliği güçlendirildi, Ober, Atina’da 'temel demokrasi' konusunu ele alırken kölelerin, kadınların, yabancıların aktif yurttaşlıktan dışlanmışlıklarını gözardı etmiyor. Şu önemli: Yurttaş statüsüne sahip olanlar arasında tam bir eşitlik söz konusuydu. Bir başka ifadeyle kamusal alanda yurttaşlar arasında ayrıcalıklara yer yoktu. Bu açıdan bakıldığında Atina eşit yurttaşlardan oluşan siyasi bir topluluktu.

Ober’e göre temel demokrasinin ana görevlerinden biri insan gelişimi için gerekli ortamı ve koşulları sağlamak. Bu açıdan yurttaşlık eğitiminin önemini vurguluyor. Aslında eğitim konusundaki görüşleri John Dewey’in genç ve yetişkin bütün yurttaşlara demokratik alışkanlıklar kazandırmayı amaçlayan eğitim felsefesiyle benzerlik arz ediyor. Pragmatizme ahlaki bir öz kazandıran Dewey’in eğitimin amacına ve işlevine dair düşüncelerinde demokratik toplum anlayışı öne çıkıyordu. O insanı sürekli gelişime, oluşuma açık bir varlık olarak düşünmüştü. Eğitimi toplumsal bir süreç, davranış geliştirme süreci olarak gördü. Ancak burada antik Atina’daki demokrasiye liberal gelenekten yöneltilen eleştirileri gözardı edemeyiz. Bunlar içinde Isaiah Berlin’inki belki de en dikkate değer olanıdır.

Liberal geleneğin geçtiğimiz yüzyıldaki önde gelen temsilcilerinden Isaiah Berlin Atina’daki siyasi hayatın, demokrasi anlayışının ve pratiğinin keskin bir eleştirmeniydi. Eleştirisinin temelinde “İki Özgürlük Kavramı” başlıklı metninde ortaya koyduğu pozitif özgürlük ve negatif özgürlük ayrımı yer alır. Onun özgürlük konusundaki ikili yaklaşımında pozitif özgürlük bireyin sorumlu davranarak kendi iradesiyle seçimler, tercihler yapılabilmesi ifade eder. Atina’daki siyasi hayat açısından dikkate alındığında pozitif özgürlük vatandaşlık haklarında ifadesini bulur. Negatif özgürlük ise müdahalesizdik anlamına gelir, dayatmalara karşı özgürlüktür. Devletin, kurumların, toplumun bireye müdahale etmemesidir. Bireyin özel hayatının, özel alanının her türlü müdahaleden, kısıtlamalardan korunmasıdır.

Isaiah Berlin temelde Benjamin Constant’ın yapmış olduğu ayrımı benimseyerek ve bu ayrımı geliştirerek antik siyasi dünyanın pozitif özgürlüklerle, modern dünyanın ise negatif özgürlüklerle karakterize olduğunu ileri sürer. Berlin’e göre antik Yunan’da modern özgürlük anlayışının sonucu olan negatif özgürlük mevcut değildi. Dolayısıyla Atina’da devlet müdahalesine, suiistimallerine karşı korunan birey ve özel alan anlayışları gelişmemişti.

Kaynaklar:
Berlin, Isaiah (2002), “Two Concepts of Liberty”, Four Essays on Liberty, OUP
Ober, Joshiah (2017), Demopolis: Democracy before Liberalism in Theory and Practice, Cambridge University Press

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir