Görüşler

Mevlana İdris’i anlamak ve anlatmak

Mevlana İdris’i anlamak ve anlatmak

Kırklareli Üniversitesi Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Görevlisi Kadir Metin Akbaş, 56 yaşında Hakk’a yürüyen KARAR yazarı Mevlana İdris Zengin’in ‘bereketli ömrünü’ anlatıyor.

Mevlana İdris, 1966, Andırın. Günümüzün bir dervişi. Onunla olmak, dervişliği paylaşmak ve hayatın tenha dehlizlerine sokulmak. İstanbul bir post ve şeyh İdris o posta kurulmuş, bütün şairler ve bütün çocuklar onun müridi. İstanbul onunla, onun şeyhleriyle soluk alıp veriyor Tenha duraklardan nice zengin hayatlar devşiriyor. Karagümrük’te ehl-i tarik çaycı dedenin ufak çayevinden, Kumkapı’da Ermeni Patrikhanesi’ne, oradan yerin bir kat altında yaşayan âşık Enis’e bütün tenhalar onun uğrağı. Yeryüzündeki bütün çocukları tanıyor. Neyzen. Şair. İstanbul Hukuk’u bitirdi. Nedim Ali’nin kardeşi. İki kardeş: Asr-ı Saadetten günümüze iki ışık. Mevlâna: çocukların ve şairlerin şeyhi.”

Bu kısa ama dopdolu biyografi, Mevlana İdris hakkında bilmemiz gereken her şeyi tastamam sunuyor bize. Ne bir eksik ne bir fazla… İlginç olan; bu biyografi Kemal Sayar tarafından, 1990 yılında İkindiyazıları dergisinde kaleme alınmış. Mevlana İdris daha 24 yaşındayken… Gencecik yaşında, böyle imrenilesi bir hayata sahip olmak, herkese nasip olmaz. 24 yaşındayken bu cümlelerle anlatılan Mevlana İdris, 56 yaşında kuş olup uçtuğunda da aynı cümlelerle anılıyor. Ne güzel…

Mevlana İdris’i, Eyüp Sultan Camii’nden son yolculuğuna uğurlarken, orada olan herkesin kalbinde, zihinde, ruhunda onun dostluğuna dair şahitlikler vardı. Herkesi, bir yerinden tutup kavrayan, yanına yoldaş eden dostluğundan nasiplenmişler olarak, her birimize farklı bir yoğunlukta sirayet etmişti Mevlana İdris. Kimilerinin 35 yıllık dostuydu, kimilerinin 20 yıllık, kimileri daha geçen yıl tanışmıştı onunla, kimisi de vefatından sonra haberdar olmuştu ondan. Musalla taşında son şahitliğimizi ederken ona, “bu dünyadan bir Mevlana İdris geçti” demeliydik belki de sadece.

Tanıyan herkesin, bambaşka hikâyeleri vardır onunla. Nice yaşanmışlıklar sığmıştır o hikâyelere. Nice anekdot vardır, hiç duymadığımız. Şükür ki böyle bereketli bir adamı yakından tanımak, onun sohbetinde bulunmak, bana da nasip oldu. Üniversite okumak için İstanbul’dan Konya’ya gelmiş, 19 yaşında, çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisiyken, 2000 yılında yayımlanmaya başlayan “Gerçek Hayat” dergisiyle tanımıştım onu. Yazılarıyla, çizimleriyle, kolajları ve kısa cümleleriyle kendine has bir tarzı olduğunu hemen belli ediyordu. Her sayıda onun ne yazdığını, ne çizdiğini merak ederek alıyorduk Gerçek Hayat’ı. 2002’de Konya’ya söyleşiye geldiğinde de ne mutlu ki yüz yüze tanışmıştım. Ve ne güzel ki “Adalet Zahter” imzasıyla “Teneffüs” sayfasında yazılarını yayımladığı eşimle de o gün tanışmış oldum. Ve sonrasında, 2009’da Aksaray’da nikâh şahitliğimizi yaptı Mevlana İdris. Onun şahitliğinde kıyıldı nikâhımız. Onun şahitliğinde kuruldu yuvamız. Ve 13 yıl sonrasında, dualarla, gözyaşlarıyla, keşkelerle uğurlarken son yolculuğuna, bu kez biz onun şahitliğini yaptık Eyüp Sultan’da.

Yazdığı şiirler, yayımladığı kitaplar, çıkardığı dergilerden daha fazlasıydı Mevlana İdris. Sadece şair değil, şiir gibi bir adamdı. Oturuşu, kalkışı, konuşması, gülüşü, esprileri şiir gibiydi. Çok konuşkan birisi değildi. Konuştuğunda da naif ve kısık sesle konuşurdu. Duymak için çaba sarf etmeniz gerekirdi. Daha çok gülümserdi. Uzun uzun susardı. Onu anlatan dostlarının ortak cümlesi hiç değişmez; “birlikte az konuştuk, çok sustuk” Günümüzde birisine “derviş” diyeceksek, bunu annesinin ak sütü gibi hak eden nadir insanlardan biriydi o. Anne demişken, Eyüp Sultan’da çiçekler içerisine yatırırken Mevlana İdris’i, annesinin vedası yaktı yüreğimizi; “kuzumun kabri nurla dolsun” diyerek uğurladı yavrusunu. Vedalar zordur biliriz, ama bir annenin oğluna vedasının zorluğunu, hiçbir cümle anlatamaz.

Mevlana İdris’ten bahsederken, İkindiyazıları dergisini de mutlaka anmamız gerek. Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde yayımlanan “Andırın Postası” adlı yerel gazetenin sanat eki olarak çıkarılan İkindiyazıları, Türk edebiyatının bereketli bir ocağı olmuştur. Ağabeyi Nedim Ali Zengin tarafından yayımlanan bu dergide kimler yazmamıştır ki; Mevlana İdris başta olmak üzere Ömer Erdem, Kemal Sayar, Erol Göka, Cevdet Karal, Hakan Albayrak, Şaban Abak, Ebubekir Kurban, Hüseyin Akın, M. Ruhi Şirin, İbrahim Kiras, Nurullah Genç, Recep Garip ve daha niceleri… En fazla 6 sayfa yayımlanan bir ekte bu kadar yetkin ismi görmek, Kahramanmaraş’ın bereketi ve Zengin ailesinin toparlayıcılığı ile açıklanabilir ancak. Bu isimlerin halen bir araya gelebiliyor olması. O dergide atılan dostluğun hiç eskimemiş olması bizler için imrenilesi bir tablo. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından kadirşinaslık örneği olarak tıpkıbasımı yapılan bu efsane derginin her sayfası, döne döne okunmayı fazlasıyla hak ediyor.

Çocuk edebiyatına ömrünü adamış adamlar denilince ilk olarak Cahit Zarifoğlu gelir akıllara. İkinci akla gelen isim de Mevlana İdris olur. Zarifoğlu’nun vefatının birinci yıldönümünde İkindiyazıları dergisinde yayımlanan şiirine “Cahit Zarifoğlu’nun içimizde büyümüş, yıllanmış yokluğuyla” ithafını koyan, “Biz bakardık ve sen yürürdün şeyhim” mısrasıyla şiire başlayan Mevlana İdris’in de şeyhi ile aynı günde kuş olup uçacağını nerden bilebilirdik. Bundan böyle 7 Haziran, dünya telaşelerini 46 ve 56 yaşlarında tamamlayan, çocuk edebiyatının bu iki prensinin birlikte anılacağı bir tarih oldu bizim için.

Çocuklardan bahsetmişken, tam da burada, yine kişisel bir hatıramı anmama müsaade edin. Okumaya ve yazmaya teşvik etmek amacıyla oğlum Görkem Çelebi’nin öykü yazmasını sağlayıp, kendi adına açtığı blogunda yayınlatıyorduk. Mevlana İdris, Çelebi’nin öykülerini okumuş ve beğenmiş. Bize ulaşıp, yayın yönetmeni olduğu ÇETO dergisinde Çelebi’nin düzenli şekilde yazmasını istemişti. Bu ne güzel bir teklifti. Bu ne güzel bir teşvikti. Bu şekilde kim bilir kaç çocuğun hayatına dokunmuştu. Kaç çocuğun yazmasını sağlamıştı. Eminim, oğlum büyüdüğünde ilkyazı çalışmalarının Mevlana İdris tarafından yayımlandığını, gururla anlatacak.

Zarif, naif, ince, güzel bir Müslüman’dı Mevlana İdris. Tek başına, sessizce, bir tebessüm sadeliğinde yaşadı. Nasibi olanlara bir kelebek rikkatiyle dokundu. Merhametinden, sevgisinden, tebessümünden, ilgisinden payımıza ne düştüyse aldık. Eminim, onu tanıyan herkesin dilinde keşkeler vardır. Keşke biraz daha onunla vakit geçirseydim. Keşke, daha sık görüşseydim. Keşke daha çok arayıp sorsaydım. Keşke yanına daha fazla uğrasaydım. Keşke daha çok yan yana olsaydım. Bize bu keşkeleri bırakıp gitti. Yaşamıyla öğrettiklerinin yanında gidişiyle de çok şeyi gösterdi bize. Dünya telaşesinin hiç bitmeyeceğini ancak ömür denen saatin elbet bir gün ansızın duracağını. Dostlukları, arkadaşlıkları, sohbetleri, muhabbetleri ertelemememiz gerektiğini. İyi insanları daha sık hatırlamamız gerektiğini. İyi insanlarla daha sık beraber olmamız gerektiğini. İyi insanları daha sık ziyaret etmemiz gerektiğini öğretti bize.
Bereketli bir ömür yaşadı Mevlana İdris. 56 yıllık kısa ömrüne nice güzellikler sığdırdı. Hicret’te Peygambere evini açan, İstanbul’un fethine mazhar olmak için koşarak gelen o güzel adama komşuluk ediyor, onunla yan yana yatıyor şimdi. Hakkında ne söylesek boş. Kendisini ne kadar anlatsak eksik. O zaman, biz susalım ve son sözü o söylesin:

Biriniz bir kaç yıldız taksın gökyüzüne/ Biriniz çay hazırlasın/ Biriniz akşam olsun/ İçinde atların öldüğü müzik susunca/ Biriniz çocukluğuna sarılıp kuyuya insin/ Biriniz onun uzattığı şiiri okusun/ Ağlamak gerekiyorsa biriniz ağlasın/ Biriniz akşam olsun yeniden/ Biriniz yağmuru dansa kaldırsın.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir