Görüşler

Seçim: Riskler ve kazançlar

Seçim: Riskler ve kazançlar

Davranışlarımızın ‘faydacı’ doğasını irdeleyen araştırmacı yazar Muhsin Altun “Otokrasi, gücünü riskten kaçınan seçmen tercihlerinden alır” diyor.

HAYVANLAR ALEMİ

Kızıl sinek kuşları, her baharda Meksika’dan Kanada’nın Kayalık Dağları’ndaki 1400 metre rakımlı üreme alanlarına uçarlar. Dondurucu gecelerin ve yoğun kar yağışının hala görülebildiği Mayıs ayında bölgeye ulaşan kuşlar, enerji ihtiyaçlarını karşılamak için şafaktan alacakaranlığa kadar her 10-15 dakikada bir beslenirler. Gece ise sabah tekrar gıda aramaya çıkana kadar uyuşuk vaziyette kalmak zorundadırlar. Gün içinde birkaç yanlış gıda arama kararı veren bir kızıl sinek kuşu, gece soğuksa veya kar yağışı arama faaliyetini geciktirirse sabaha kadar yaşamasına yetmeyecek bir enerji rezerviyle baş başa kalabilir.
Yine de kızıl sinek kuşları gıda arayışında nadiren yanlış kararlar verirler. Kararlarının doğruluğu, riskten kaçınma ve risk alma eğilimlerinden birini öne çıkaran maddi koşullarla ilişkilidir. Risk faktörü, gıda arayan bir hayvanın alternatif seçeneklerden elde edilebilecek getirileri tam olarak kestiremediği durumlarda vereceği kararda etkilidir.

Hayvanların alternatif beslenme seçeneklerini değerlendirme keyfiyetine odaklanan zoolog A. Kacelnik ve biyolog M. Bateson, böcekler, balıklar, kuşlar ve memeliler dâhil 28 türü kapsayan 59 çalışmanın sonuçlarını analiz etti. Çalışma, “riske duyarlı” tercihlerin tüm gruplarda yaygın olduğunu göstermiştir. Örneğin daima üç tohum sunan sabit bir beslenme seçeneği ve eşit olasılıkla hiç tohum vermeyen ya da altı tohum sunan bir seçenek karşısında, test edilen hayvanların çoğu sabit getirili seçeneği tercih etmektedir.

Bununla birlikte, riske duyarlı tercihlerin yönünün, gıda peşindeki hayvanın günlük enerji bütçesinden etkilendiğine dair güçlü bulgular da vardır: Enerjik anlamda -deyim yerindeyse- cari fazlaya sahip hayvanlar riskten kaçınırken cari açığı bulunan hayvanlar riske eğilimlidir. Eş deyişle, gıda ihtiyacı beklenen ortalama getiriden daha az olan bir hayvan riskten kaçınma stratejisi izler. Buna karşılık, beslenme stresi altındaki bir hayvan, iki farklı yiyecek arama seçeneği karşısında en yüksek getiriyi vadeden seçenek lehine davranacaktır.
Özetle, birçok hayvan için yaşam ve ölüm arasındaki farkı, gün içinde verdiği gıda arama kararlarının doğruluk derecesi tayin eder.

İNSANLAR ALEMİ

Riskler söz konusu olduğunda insanlar da en az hayvanlar kadar “temkinli” davranmaktadır. Örneğin “bir elimde nakit yüz lira; diğerinde bin lira kazanma şansının %50 olduğu bir piyango bileti var” desem hangisini tercih ederdiniz?

Çok sayıda deneysel çalışma, peşin düşük kazancı olası yüksek kazanca tercih ettiğimizi gösteriyor. Tanınmış psikologlar D. Kahneman ve A. Tversky’ye göre, bireyler “sonuçları nihai zenginlik veya refah durumları olarak değil kazanç ve kayıplar olarak algılarlar.” Kayıplar mukabil kazançlardan daha büyük görünmekle, insanlar kayıptan sakınırlar. Bin lira kazanmak, bin lira kaybetmenin verdiği acıyı telafi edemez. “Kaçan balık büyük olur” sözü bu acıya gönderme yapar. İnsanı yönlendiren, kazanç umudundan ziyade elindekini kaybetme korkusudur. Çoğu durumda bu korku, daha büyük kayıp riski yaratan tercihlere yol açar. Dini otoritelerin sıkça lanetlediği “dünyayı ahirete tercih etme” eğilimi de esasen bu risk algısı ile ilgilidir.

İnsanın belirsizlik altında nasıl karar verdiğini anlamak için çok sayıda araştırma yapılmıştır. Biyologlar ve ekolojistler, bakterilerden primatlara kadar uzanan insan dışı hayvan türlerinde riskten kaçınmayı belgelerken evrimsel ilkeler ekonomistler tarafından çeşitli insan davranışlarına uygulanmıştır. Fayda fonksiyonlarının evrimsel kökenlerini araştıran ekonomist A. J. Robson’ın geliştirdiği risk tercihleri modeline göre, çevrede ne kadar sistematik risk varsa riskten o kadar fazla kaçınılması, evrimsel anlamda baskın fayda fonksiyonudur.

Bu gibi çalışmaların ortak noktası şudur: Riskten kaçınma canlılarda sıkça gözlenen bir davranış olduğuna göre, evrimsel anlamda belirli avantajlar sağlamalıdır. Ekonomi-politik perspektiften bakıldığında, sigorta ve sermaye piyasaları ile çeşitli hükümet politikalarına arız olan sistematik risklerin yönetilmesi, bu avantajların teşhisi sayesindedir. Düzgün yönetilmezse sistematik risk riskten kaçınmada artışa neden olabilir; bu da daha yüksek risk primi ve borçlanma maliyetleri ve daha düşük ekonomik büyüme anlamına gelir. Keza, kendi başına sistematik bir risk kaynağı haline gelebilen hükümet müdahalelerinin potansiyel tehlikeleri seçmen tercihlerini etkileyebilir.

Riske duyarlı davranış modellerinin, üreme ve gıdaya erişimle ilgili kaygılar yanında siyasal tercihlerimizi de etkilediği yönünde bulgular vardır. Statükonun referans noktası olduğu bir siyasal ekolojide, kayıptan kaçınmanın siyasal dengeleri oy verme anlamında nasıl etkilediğini araştıran ekonomistler A. Alesina ve F. Passarelli’nin çalışması, mevcut kazanımları koruma eğiliminin çoğunluk oylamasının standart sonuçlarından önemli sapmalara yol açtığını göstermiştir.

Ortalama seçmen, özellikle siyasi reformların fayda ve maliyetlerini mevcut duruma (statüko) göre değerlendirmektedir. Süregelen bir politikayı değiştirmek, kayıplar ve kazançlar anlamına gelse de odakta daima kayıplar vardır. Bu eğilim, özellikle ekonomik kriz koşullarında iktidar lehine bir tür “siyasi bağış etkisi” yaratır: Çoğunluk tarafından tercih edilen politika yeni statüko haline geldiğinde seçmenlerin çoğu onu değiştirmek istemeyecektir. Statüko riske karşı sigorta işlevi görürken “Patika Bağımlılığı” bir alternatiften diğerine geçişin maliyetini artırır. Çoğunluğun statükoda bir değişiklik lehine oy kullanması, ancak siyasal ekolojide yeterince büyük bir şok meydana gelirse gerçekleşir.

Statükonun yeni referans noktası haline geldiği sürenin uzunluğu da seçmen tercihleri açısından önemlidir. Örneğin bir partinin tek başına iktidarda kaldığı süre ne kadar uzun olursa, daha uzun zaman ufkuna sahip gençler mevcut kayıp deneyimlerine o kadar az ağırlık verirler. Bu da onları statükoyu değiştirmeye daha istekli kılacaktır. Nitekim Alesina ve Passarelli’nin çalışması, genç seçmenlerin çoğunluğunun yaşlılara kıyasla statükoyu daha az tercih ettiğini göstermiştir. Keza, ABD ve AB ülkelerinden toplanan geniş ampirik kanıtlar, kaynakların yeniden dağıtımı söz konusu olduğunda yaşlı seçmenlerin daha muhafazakâr oldukları tezini desteklemektedir.

Siyasal reformlar konusundaki nesiller arası çatışmayı karakterize eden bu eğilimler, beklenen ekonomik faydadaki farklılıklardan ziyade psikolojik nedenlerle açıklanmaktadır: Yaşlılar “Değişim! Hemen şimdi!” türünden çağrılara görece daha az ilgi gösterirler. Ne de olsa bu değişimin getirisinden yararlanabilecekleri zaman ufukları daha kısadır. Gençlerin risk almaya yöneldiği momentte yaşlılar eldekini muhafaza etme eğiliminde olurlar. “Kayıptan kaçınma” eğilimi, daha kısa zaman ufkuna sahip seçmenler arasındaki siyasal uyumu artırarak onların siyaset oyununda önemli bir rol oynama şansını artırır. Eş deyişle, gençlerin seçmenler içindeki payının düşük olduğu yaşlı toplumların statükoya sadık kalma olasılığı daha yüksektir.

Riskten kaçınmanın, özellikle yoksul seçmenlerin adı yolsuzluklarla anılan partileri desteklemesinde etkili olduğunu gösteren bulgular vardır. Yolsuzluk, mevcut genel kazanımları azaltıcı potansiyelinden dolayı “negatif toplamlı” bir oyun olarak tanımlansa da geçmiş yıllarda birçok seçmen İtalya’da Berlusconi’yi, Tayland’da Chart Thai’yi, Meksika’da PRI’yi ve Hindistan’da Kongre Partisi’ni desteklemiştir. Kuşkusuz yolsuz liderlerin genellikle popüler figürler olması ve yolsuzluğun refah kaybına yol açtığına dair inancın zayıflığı da bunda etkilidir.

Yoksullar, çoğu kez onları “hayatta kalma” çizgisinde tutan bir gelire sahip olmakla, bu gelirdeki herhangi bir azalma riskine karşı duyarlı olacaklardır. “Himayeci” siyasal ağlara -gönüllü ya da zorunlu olarak- katılmakla kendilerini bu riske karşı sigortalayabilirler. Lider, onlara bir tür “geçim sigortası” sağlarken onlar da liderin yağmacı gündemini -zımnen de olsa- onaylayan tercihlerde bulunurlar. Bu sigortanın maliyeti, ironik biçimde, artan yolsuzluğa eşlik eden azalan gelirdir. Buna karşın özellikle mutlak yoksulluğun “kısa vadeciliği” destekleyen doğası, hemen şimdi -örneğin seçim arifesinde- sağlanacak somut bir faydayı, gelecekte pahalıya mal olsa bile reddetmez. Ekonomist Oskar Kurer’in tespitiyle, “yolsuzluğun maliyeti bir bütün olarak ulus tarafından karşılandığından, üyelerin maliyetlerdeki payı kazanımlarından daha az olacaktır.”

Liderin bu süreçteki başarısı, rutin idari vasıtalarla elde edilebilecek faydalara erişimi tekelleştirerek “şahsını” vazgeçilmez kılmasıdır. Muhalefetin mümkün olduğunca parçalı bir pozisyonda tutulması, bu başarının kurumsallaşması açısından önemlidir. Himaye temelli geçim sigortasının alternatif yöntemlere kıyasla en uygun koruma aracı olup olmadığı açık değilse de liderin gücünü tehdit etme eğilimindeki kolektif çabaları baltalama kapasitesi not edilmelidir.

SONUÇ

Riskten kaçınma, çoğu hayvan türünün sahip olduğu ilkel bir adaptasyondur. Belirsizlikler riskten kaçınmayı ve azla yetinmeyi dayatırken eldekini kaybetme olasılığı risk almayı teşvik eder. “Beklenen Fayda” Rasyonel Seçim’in temelini oluşturmakla; insanları tercihlerinden dolayı suçlamak akıldışı bir tepkidir.

Riskler toplumda değişim isteğini artırsa da değişimin yönü konusundaki anlaşmazlıkları da artırır. Bu anlaşmazlıkların damgasını vurduğu bir siyasal ekolojide, uzun süredir iktidarda olan ve statüko ile özdeş görünen bir partiye “çakmak” kolay değildir. Kayıptan sakınan yaşlılarla riskten kaçınan yoksulların kusursuz ittifakı, muhalefetin önündeki en büyük meydan okuma olabilir.

Türkiye açısından bakıldığında, son depremin sarsıcı etkisinden bağımsız olarak, Başkanlık sistemiyle girilen “patika”nın, öngörülebilir bir dengeye götürecek negatif bir geri dönüş üretip üretmediği önemlidir. Bunun için, “yarın seçim olsa” tarzı anketlerden ziyade insanların risk algılarını ve gelecekten beklentilerini teşhis etmeye yönelik çalışmalara ihtiyaç var. Kızıl sinek kuşları yolumuzu aydınlatabilir.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir