Görüşler

Sivil başarının siyasete evrilememesinin nedenleri

Sivil başarının siyasete evrilememesinin nedenleri

Belgrad Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Muhammed Enes Danalıoğlu "Devletlerin ortaya koyduğu politikalar sivil toplumun itici gücü ile başlamalı ya da meşruiyet kazanmalı" vurgusu yapıyor.

Küreselleşme ve neoliberal politikaların etkisi altında mutlak egemenlik gücünde aşınmalar yaşayan ulus devlet yapılarında sivil toplumun siyaseti dönüştürmesine karşın Türkiye’de sivil toplumun varlığını ‘kutsal devlete’ atfetmesi, 28 Mayıs 2023 seçimleri sonrası, etkisini daha da hissettirmekte kararlı. Nitekim son dönemde Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın öncülüğünde organize suç ve suç örgütleri ile başlatılan yoğun mücadelenin toplumda tam anlamı ile karşılık bulması ya da bulamaması konusu da Türkiye’deki sivil toplumun kendini konumlandırmasındaki çeşitli yanlış tanımlamalardan kaynaklanıyor. Bu anlamda, komşu bölgemiz Balkan coğrafyasında hem devlet sistematiği hem de devlet-toplum bütünleşmesi açısından oldukça ortak noktalarımız olan Sırbistan’daki sivil toplumun doğru tanımlamalar ile meşruiyetini koruması, sivilin siyaseti dönüştürmesi konusundaki başarısı açısından bizler önemli ipuçları sunuyor.

Sırbistan hükümeti ve halkı, 3 Mayıs 2023 tarihinde Belgrad’ın Vladislav Ribnikar İlkokulu’nda gerçekleştirilen silahlı saldırı ile sarsıldı. Saldırıyı gerçekleştiren 13 yaşındaki K.K. isimli öğrenci, babasının silahını alarak okula geldi ve 8 öğrenci ile bir güvenlik görevlisini öldürdü. Olayın perde arkası ve aktörleri henüz tam olarak anlaşılmamışken 2 gün sonra Belgrad’ın 60 km uzağındaki Mladenovac’ta 21 yaşındaki bir şüpheli otomatik silahla arabasından çevreye ateş açtı. Olayda herhangi bir yaralanan ve ölen olmazken 3 gün içerisinde iki silahlı saldırı gerçekleşen Sırbistan’da halkın yasa dışı silahlanması bir kez daha gündeme geldi.

Yaşanan bu endişe verici gelişmeler üzerine Mayıs ayından itibaren Sırbistan sivil toplumunun önderliğinde ‘Sırbistan Şiddete Karşı’ eylemleri başladı ve her hafta protesto yürüyüşleri gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmeye de devam ediyor. Kasım ayının son haftası ile birlikte 28. kez gerçekleştirilen protesto yürüyüşleri önemli bir zafer elde etti ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić,17 Aralık’ta meclis seçimine gidileceğini ve hükümetin yeniden belirleneceğini ifade etti ve 2000 yılı sonrası Sırbistan’da 9. seçimin önü açılmış oldu. Alınan seçim kararı, Balkan coğrafyası içerisinde köklü demokrasi kültürüne sahip Sırbistan halkının rövanşist milliyetçi siyaseti dönüştürme yolundaki ilk adımın başarılı olduğunu ortaya koydu.

Yaklaşık 6 yıllık periyotta halk ve muhalefet nezdinde de meşruiyetini kaybetmeye başlayan Cumhurbaşkanı Vučić, 2022 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlık seçimlerinde de önemli bir zafer elde etti. Aleksandar Vučić’in bu başarısının gün güç geçtikçe artması ve muhalefet ile sivil toplumun başarısız olmasının nedenleri ise önem arz ediyor. Dragan Šolak’ın sermayedarı olduğu United Group’a bağlı N1 kuruluşu hariç olmak üzere ülkedeki neredeyse tüm medya kuruluşlarını kontrol eden Vučić, kamu kurum ve kuruluşlarında da parti içi ilişkileri empoze ederek, memur sınıfını da yanına çekmiş durumda. Ek olarak ülkenin üst düzey kurumlarına da kendine yakın burjuva ve bürokrasi sınıfından kişileri ataması bu başarıyı perçinleyen önemli etmenleri ortaya koyuyor. 2012 tarihinden itibaren Sırbistan Merkez Bankası Başkanlığı görevini yürüten ve özellikle Cumhurbaşkanı Vučić döneminde görev süresi uzatılarak 135 yıllık Merkez Bankası tarihinin en uzun süreli görev yapan Başkanı olan Jorgovanka Tabakovi, Aleksandar Vučić’in görevde olduğu sürece kendisinin ‘bir vali’ olduğunu vurgulaması Aleksandar Vučić’in ülke içerisinde evrilen siyasi çizgisini de vurgulaması açısından önem arz ediyor. Jorgovanka Tabakovi’in Sırp Radikal Partisi geçmişi ve 2008’den itibaren de Sırp İlerici Partisi üyeliği göz önüne alındığında Cumhurbaşkanı Vučić’in ülkeyi parti devletine dönüştürmesi ve bu doğrultuda iktidar gücünü koruması dikkat çekici ancak Vučić’in siyasi başarısı yalnızca bu perspektiften okunmamalı.

Açılımcı kimliğini, tek adam ve baskıcı yönetimine doğru evriltse de Cumhurbaşkanı Vučić’in en önemli başarısı, muhalefetin en büyük başarısızlığı olan koalisyon ya da parti içerisinde çok sesliliğe ve farklı görüşlerin bir arada olmasına izin vermesi. Sırp İlerici Partisi’nin parti programı incelendiğinde neredeyse bir resmi ideoloji tanımlaması yapmaması ve merkez-sağ parti çizgisinde yoğun şekilde ilerlemesi Cumhurbaşkanı Vučić’in kurduğu hükümetler ve koalisyonlar içerisinde kendisine yönelik en ağır eleştiri getiren kişilerin dahi iktidar mekanizmasında yer almasını sağlıyor. Yakın dönemde en önemli örnekler arasında Sırbistan Ulusal Meclisi’nde Sırp İlerici Partisi’nin vekili olan Vladimir Dukanović’in, dönemin Sırbistan Enerji ve Maden Bakanı Zorana Mihajlović ile Twitter üzerinden birbirlerine karşılıklı ağır ithamlarda bulunmaya varacak kadar ilişki içerisinde bulunmaları Sırp İlerici Partisi’ne zarar vermiyor aksine gücünü artıyor. Nitekim 2022 yılı Cumhurbaşkanlık seçimlerinde Sırp İlerici Partisi’nin koalisyon listesindeki Halkın Köylü Partisi lideri Marijan Rističević’in (daha sonra Sırp İlerici Partisi’ne katıldı), Cumhurbaşkanı Vučić’in parti içi çekişmelere önemli ölçüde müsaade etmesinin muhalefetin önde gelen partisi Demokrat Parti’nin dahi başaramadığı bir gerçek olduğunu vurgulaması aslında başarının önemli perspektifini gösteriyor. Ancak tartışılmayan tek isim var, o da Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić.

Analiz etmeye çalıştığımız bu başarı, Aleksandar Vučić’in bir demokrat kimliğini ya da parti içi demokrasiyi koruyan lider olarak görülmesine yol açabilir. Ancak Sırbistan siyaset geleneğinin ortaya koyduğu gerçekliklere göz attığımız takdirde başarının asıl sebebinin çok sesliliğe bağlılığın değil, çok sesliliğe neden bu denli bağlı olduğundan kaynaklandığını doğru okuyabiliriz. Parti-koalisyon içi çok sesliliğin ve tartışmaların temelde ‘iktidar mekanizmasının güç kullanımındaki pay ve kaynaklara erişilebilirliği’ sağlaması 17 Aralık 2023 tarihinde gerçekleştirilen olağan üstü parlamento seçimlerinde de Aleksandar Vučić’in mutlak başarısını bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla Sırbistan siyasetinde de muhalefetin aslında içerisindeki çok sesliliğin başarısızlığının olası kaynak ve güç dağılımındaki belirsizliği giderememesinden kaynaklandığını görmek zor değil. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında Sırbistan’ı 17 Aralık 2023 günü seçime götüren süreç tam anlamıyla ‘sivil toplumun bir zaferi’ olarak yorumlanmalı. Çünkü 2020 yılında yine sivil başarı olarak ülke siyasetini dönüşüm için hazırlayan ‘Beş Milyonda Bir’ isimli boykot sürecini üstlenmek isteyen Dragan Đilas, Vuk Jeremic, Boris Tadić ve Boško Obradović gibi Sırbistan siyasetinin önde gelen muhaliflerinin oluşturduğu ittifak 5 maddelik ‘Halkla Anlaşma’ olayı başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü anlaşmanın ikinci maddesi olan ‘özgür ve adil seçim ortamı oluşturulana kadar seçimlere katılınmaması ve boykot edilmesine yönelik’ çağrıyı başlarda kabul eden muhalefet liderleri, bu maddeyi hayata geçirmedi. Dolayısıyla sözünü ettiğimiz üzere muhalefet liderlerinin sivil başarıyı da iktidar mekanizmasında yer alarak gücün dağılımında pay sahibi olmayı hedeflemesi temel başarısızlık sebeplerini ortaya koyuyor. Üstelik muhalefetin, boykot sürecinde Halka Anlaşma belgesini iktidarla görüşmek için Belgrad Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Chatham House kurallarına göre gazetecilerin katılımı olmadan kapalı görüşme gerçekleştirmesi, bir kez daha muhalefet partilerinin temel hedef ve ilkelerini gözler önüne serdi.

Yaklaşık 6 aylık sivil bir direnişin siyasette yolsuzluğu, toplumda şiddeti azaltmaya yönelik elde ettiği önemli başarı, ‘Sırbistan Durmamalı’ listesi ile seçime giren ve seçim öncesi ‘Sırp İlerici Partisi olarak seçimi kazanamazsak Cumhurbaşkanlık görevini bırakacağım.’ diyecek kadar ülke sosyolojisini ve siyasi gücünü tanıyan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in başarısı ile 17 Aralık 2023 gecesi yine sonuca ulaşamadı. 18 Aralık 2023 tarihinden itibaren ‘Sırbistan Şiddete Karşı’ listesi ile seçime giren koalisyon partilerinin Dragan Đilas, Marinika Tepić, Miroslav Aleksić önderliğinde Belgrad Belediye Meclis için seçim sonuçlarında usulsüzlük olduğuna yönelik iddiaları ile Cumhuriyet Seçim Komisyonu önünde protestolar başlatmaları ise, Sırbistan sivil toplumunda karşılık bulamadı.

Karşılıksız kalan bu durum, temelde seçim sürecinin başından itibaren seçim gecesine kadar, Sırbistan sivil toplumunun siyaset sahnesindeki sesi olma konusunda başarısız olan muhalefet/koalisyon kanadından kaynaklandı. Henüz seçim sonuçları sayılırken Sırp İleri Partisi’nin kendi parti merkezinden yayınladığı sonuçları kabul etme ve etmeme konusunda fikir ayrılıkları yaşayan ‘Sırbistan Şiddete Karşı’ koalisyonu liderleri, ülkenin tüm kurumlarında parti devleti ilkesini güçlendiren iktidar mekanizması karşısında seçim sürecinin başından itibaren bir kez daha gerçek başarıyı hedeflemediğini, iktidar mekanizmasındaki kaynak dağılımında var olma mücadelesini muhalefet sürecinin merkezine aldığını ortaya koydu.

Sırbistan sivil toplumunun muhalefet partileri ile olan ve oldukça büyük zarara uğrayan bu güven ilişkisi neticesinde, yaklaşık 6 aydır devam eden halk direnişinin seçim kararı ile kısmi başarı elde etti. Ancak sivil başarının siyaseti dönüştürememesi, demokrasi tarihinde yönetme gücünün asıl sahibinin halk olduğu gerçeğini, muhalefetin sivil talepleri siyasete taşıma konusunda gerçekçi olmaması nedeni ile Sırbistan’da bir kez daha hüsrana uğrattı.

Sivilin, siyaseti dönüştürme motivasyonu ve gücü açısından sosyolojik yapı, devlet-toplum ilişkilerindeki kutsal bağlar, milli-din kimlik bütünleşmesi göz önüne alındığında oldukça benzer iki ülke olan Sırbistan-Türkiye arasındaki karşılaştırmada Türkiye’de eksik olan sivil toplumun dönüştürücü gücü dikkat çekici. Çünkü Sırbistan’da ülkedeki tüm kamu kurumlarını kendi siyasi partisi ile entegre etmesine, ülkedeki neredeyse tüm yerel yönetimlerde kendi siyasi partisi iktidar olmasına ve bu yolla kendi yerel zenginlerini oluşturarak yeni oy potansiyel alanları açmasına karşın Aleksandar Vučić’in başaramadığı en önemli husus, her ne kadar başarısız bir muhalefet var olsa da, sivil toplumu dönüştürememesi ve kontrol edememesi. Bu anlamda 21. yüzyıl devlet-toplum ilişkilerinde halkın taleplerinin dahi yönlendirildiği demokrasinin güvence altında olmasına dair gerçek anlamda umut verici.

Türkiye’nin son dönemde mafyatik yapılanmalar ve uyuşturucu baronlarına karşı başlattığı operasyonların başarıya ulaşması için bu dönüşüm noktasına odaklanmamız gerekebilir. Zîrâ devletlerin ortaya koyduğu politikalar sivil toplumun itici gücü ile başlamalı ya da meşruiyet kazanmalı. Ancak Türk devlet-toplum yapısında sivil toplumun da varlığını ‘kutsal devlet varlığına’ atfetmesi, devlet politikalarını halkın çıkarı için yönlendiren değil, devletin reflekslerine göre hareket eden sivil toplum anlayışının kısır döngüsünü ortaya çıkarıyor. İçişleri Eski Bakanı Süleyman Soylu’nun da göreve gelmesinin hemen ardından uyuşturucu çetelerine karşı yürüttüğü operasyonlar unutulmamalı. Bu operasyonların mahiyeti, bir meşruiyet tabanı oluşturduktan sonra bu tabanı dönüştürme ve yönetme biçimine evrildi ne yazık ki. Sırbistan sivil toplumunun, bu noktada bizlere gösterdiği birçok önemli ipuçları var. Sivil toplumun kendi dönüştürücü gücünü toplum adına, demokratik haklar adına koruması gerekirken kutsayıcı bir araçsal mekanizmaya dönüşmemesine odaklanmak gerekiyor. Ancak bu da tek başına yeterli olmuyor. 21. yüzyıl muhalefet algısının da sivil toplum ile olan ayrışması göz önüne alındığında, hem Sırbistan hem de Türkiye örneklerinde görüldüğü üzere, sivilin siyaseti değiştirmesi için hâlâ katedilmesi gereken uzun bir yol var.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir