1994 yılına kadar belirli aralıklarla toplanan Minsk Grubu’nda sorunun çözümü yönünde bir gelişme kaydedilemeyince daha hızlı karar alarak etkin bir çalışma yürütülebileceği gerekçe gösterilerek 1994 AGİT Budapeşte Zirvesi’nde tüm insiyatif eş başkanlığı üstlenen ABD, Fransa ve Rusya’ya bırakıldı.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında 35 yıldır devam eden Dağlık Karabağ ihtilafı çözülmek üzere. 8 Ağustos’ta Vaşington’da bir araya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Pashinyan’ın Başkan Trump’ın şahitliğinde imzaladıkları ortak bildiri ile iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem açıldı.8 Ağustos’ta Vaşington’daki Üçlü Zirve’nin ardından düzenlenen imza töreninde ayrıca nihai barış için uzun süredir müzakere edilen “Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin Ve Barışın Tesis Edilmesine ilişkin Anlaşma” Dışişleri Bakanlarınca parafe edildi.İki ülkenin Minsk Grubu’ndan çekilmesine dair AGİT’e gönderilen mektup ve ABD ile Azerbaycan ve Ermenistan arasında işbirliğine ilişkin ayrı ayrı mutabakat muhtıraları imzalandı. Metni üzerinde mutabık kalınan Barış Anlaşması’nın Ermenistan Anayasasında Azerbaycan’ı hedef alan maddelerin değiştirilmesini takiben kısa sürede imzalanarak yürürlüğe girmesi bekleniyor. Başkan Trump’ın adeta kendi “Şov”una çevirdiği imza töreninde Azerbaycan’ı Nahçıvan’a bağlayacak “Trump Uluslararası Barış ve Refah Rotası”, kısa adıyla TRİPP de resmen açıklandı.
“Dağlık Karabağ” ya da uluslararası çevrelerde kullanıldığı şekliyle “Nagorna Karabakh” Güneybatı Azerbaycan’da Karabağ sıradağlarının kuzey kanadında yaklaşık 4.400 km karelik bir alan. Nüfusu Ermeni ve Azerilerden oluşuyor. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ayrılıkçı ermeni güçleri ile Azerbaycan ordusu üç yıl süren bir savaşa tutuştular. Ermenistan tarafından desteklenen Ermeni milisler, Azerbaycan topraklarının %20’sine tekabül eden Dağlık Karabağı ve çevresinde “rayon” olarak isimlendirilen yedi ilçeyi işgal ettiler.1992 yılında henüz Teşkilat haline dönüşmemiş olan “Avrupa Güvenlik Ve İşbirliği Konferansı”nın Helsinki’de yapılan Konsey Toplantısında, sırf bu sorunun çözümüyle ilgilenmek üzere Azerbaycan ve Ermenistan’ın yanı sıra aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 11 üyeden oluşan Minsk Grubu oluşturuldu. 1994 yılına kadar belirli aralıklarla toplanan Minsk Grubu’nda sorunun çözümü yönünde bir gelişme kaydedilemeyince daha hızlı karar alarak etkin bir çalışma yürütülebileceği gerekçe gösterilerek 1994 AGİT Budapeşte Zirvesi’nde tüm insiyatif eş başkanlığı üstlenen ABD, Fransa ve Rusya’ya bırakıldı. Maalesef Türkiye de yakın geçmişteki en büyük dış politika hatalarından birini yaparak bu konuda oluşan oydaşmaya katıldı, sürecin dışında kaldı. Nasıl bir tesadüfse, en kalabalık Ermeni diasporasına ev sahipliği yapan eş başkanlar da, ihtilafın dondurulmuş sorunlar kategorisinde rafa kaldırılmasına engel olamadı. Sonunda kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan Azerbaycan, 2020 yılındaki askeri harekatıyla Dağlık Karabağ’ı geri aldı. 2023 yılında da Ermeniler işgal ettikleri tüm Azeri topraklarını tamamen terk etti.
8 Ağustos Vaşington Zirvesinden kimin kazançlı çıktığı uzun süre tartışılacağa benziyor. Azerbaycan, Ermenistan’ın Anayasasını değiştirmesiyle barış masasına oturmadan dile getirdiği taleplerin hemen hemen hepsini elde etmiş olacak. Amerika’nın stratejik işbirliği ortağı haline gelen Azerbaycan’a, 1992’den bu yana uygulanan silah ambargosu da kaldırılıyor. Cumhurbaşkanı Aliyev ise Trump’ın birinci döneminde ayak basamadığı Beyaz Saray’ın anahtarına sahip oldu.
Ermenistan Başbakanı Pashinyan içerde kendisini Batı yanlısı ve fazla yumuşak politikalar izlemekle suçlayan muhalefete karşı elini güçlendirdi. Türkiye, Rusya, Azerbaycan ve Türk Dünyası arasında sıkışıp kalan Ermenistan’ı yalnızlıktan kurtardı. Türkiye ile Kara sınır kapısının açılmasıyla ve TRİPP’in hayata geçirilmesiyle büyük ekonomik kazanımlar da sağlayacak.
Her ne kadar, Vaşington Zirvesi sonuçları için kazan/kazan politikasının güzel bir örneği dense de aslan payını ABD ve Trump’ın kendisi elde etti. Suriye’den sonra Kafkaslar’daki Rusya ve İran etkisi azaltıldı 1990’ların ikinci yarısında görev yapan Amerikan Bakan Yardımcılarından Strobe Talbott’un geliştirdiği Orta Asya ve Kafkaslardaki Eski Sovyet topraklarının Rusya’nın etkisine bırakılmasını öngören “arka bahçe” politikası terkedilerek ABD bölgeye geri dönmüş oldu. Trump Rusya-Ukrayna Savaşının sona erdirilmesinde, Gazze’de bulamadığı başarı hikayesini Kafkaslarda buldu. Türkiye, İran ve Rusya’nın da yakından ilgilendiği 40 yıllık Zengezur koridoruna bir anda kendi adını vererek resmen üzerine çöktü. İşin en garibi de Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz alenen Müttefiklerinin topraklarına göz diken, NATO ülkelerini daha fazla silahlanmaya zorlayan, İran’da yerin dibine kadar bomba yağdırarak sivillerin ölümüne yol açan, İsrail’in Gazze’deki soykırımına göz yuman ve her an Üçüncü Dünya Savaşı çıkarır mı? diye endişe ile izlediğimiz çılgın Trump, Nobel barış ödülünün en güçlü adayı haline geldi.
10 Ekim’de açıklanacak bu yılki Nobel Barış Ödülü Başkan Trump’a verilirse kimse şaşırmasın.Hey gidi goca Dünya…
HASAN GÖĞÜŞ KİMDİR?
1976 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Hasan Göğüş, 1977’de Dışişleri Bakanlığı’na girerek diplomatik kariyerine başlamıştır. Büyükelçi olarak Türkiye’yi pek çok ülkede temsil eden Hasan Göğüş, 2018 yılında Dışişleri Bakanlığı’ndan emekliye ayrılmıştır.
