ERTUĞRUL DEMİREL
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, gazetemiz sorumlu müdürü Ertuğrul Demirel’e Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi’nin özel sabun sergi bölümünde röportaj verdi.
Verdiği röportajda gastronomi şehri olarak bilinen Gaziantep, artık müzeleriyle de adından söz ettiriyor. 500 bin mülteciyle 13 yıldır kardeşçe yaşadıklarını söyleyen Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Bu çeşitlilik sofra kültürümüze de yansıdı. Şimdi ise müzelerimizle kültürün başkenti olmayı hedefliyoruz.” dedi. Şehirde para, deprem, aile hatıraları, ayna, sabun ve pekmez gibi 32 müze bulunuyor.

Kültürel mirasının yanı sıra gastronomi kültürüyle de Türkiye’nin ve dünyanın gözde şehirlerinden biri olan Gaziantep bugünlerde Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında gerçekleşen ‘GastroANTEP Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. 21 Eylül’e kadar sürecek festival, gastronomi ve kültür sanat etkinlikleriyle Gazianteplilere ve şehri ziyaret eden turistlere dolu dolu bir program sunuyor. Festival sırasında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan ve şehre hem kültürel hem gastronomik bir değer katan ‘Panorama Havara Kitap Kafe ve Restoran’ı, restorasyonunun ardından yeniden açılan ‘Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi’ni okurlarımız için gezdik. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile de tarihi Sabunhane’de bir araya geldik. Başkan Şahin ile hem festivali konuştuk hem Türkiye’nin önemli göç duraklarından biri olan şehirdeki göçmen nüfusun bir arada yaşama modeline etkilerini ele aldık. Bu görüşmede Başkan Şahin’den öğrendik ki Gaziantep üçü müze, biri eğitim merkezi olmak üzere dört yeni mekana daha kavuşmaya hazırlanıyor. Şahin, “Gaziantep sadece mutfağıyla değil, kültürü ve tarihiyle de dünyaya açılıyor” diyor.

Sayın Başkan, GastroANTEP Festivali şehrin marka değeri açısından çok anlamlı işlere imza atıyor. Öte yandan Gaziantep son yıllarda ciddi göç aldı. Peki festivalde göçmen nüfusun yemek kültürüne göre özel bir alan da ayrıldı mı?
Bizim modelimiz ayrıştırma değil, kaynaştırma. Çünkü ayrıştırma olduğunda entegrasyon değil, gettolaşma olur. Her standın içinde Gaziantep’in de Halep’in de yemekleri var; Suriyeli kardeşimiz de Antepli kardeşimiz de birlikte çalışıyor. Biz bu şehirde ‘Gaziantep modeli’ni uyguluyoruz. Bu model sayesinde 500 bin mülteciyle 13 yıldır kardeşçe yaşıyoruz. Çocuklarımız aynı okullarda okuyor. İnsan tanımadığını düşman bellemesin diye komşuluk, arkadaşlık çok önemli...

Mutfağın iç içe geçmesi bu modele nasıl yansıyor?
Antep mutfağı ile Halep mutfağı yan yana, iç içe. Örneğin baklavamızın yanına Halep mutfağının ürünü ‘kuru baklava’ koyuyoruz. Böylece bu çeşitlilik sofraya büyük zenginlik katıyor.
Peki şehirde yeni projeler var mı? Neler söylersiniz?
Evet, şu anda dört yeni proje üzerinde çalışıyoruz. Paranın tarihini ve dönüşümünü, takas sisteminden günümüzün dijital paralarına kadar anlatacak bir ‘Para Müzesi’ kuracağız. Bakırcılık, sedefkârlık gibi yok olmaya yüz tutmuş el sanatlarını yaşatacak ‘Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’ kuruyoruz. Bu müzede kurslar verilecek, ustalar çıraklar yetiştirecek. Şehrin köklü ailelerinin özel eşyaları, belgeleri ve ritüellerinin sergileneceği ‘Aile Hatıraları Müzesi’ de açacağız. Kına gecesi, diş hediği gibi unutulmuş geleneklerimiz burada yeniden canlandırılacak. Ayrıca bir ‘Deprem Eğitim ve Anma Merkezi’ kuracağız. Bu müze değil, eğitim merkezi olacak. 10 dönüm arazi üzerine kuruyoruz. 7.7’lik depremin bilimsel bir şekilde analiz edileceği merkezde, inşaat mühendisleri ve mimarlar staj yapabilecek. Amacımız aynı hataların tekrar yaşanmaması.

Bu projelerle hedefiniz nedir?
Gaziantep sadece kebap ve baklava için gelinen bir şehir olmayacak. İnsanlar müzeleri, tarihi ve kültürel dokuyu görmek için de gelecek. Biz şehrimizi gastronominin yanı sıra kültürün de başkenti yapmayı hedefliyoruz.
BU MÜZEYE SİZİN DE KANINIZ KAYNAYACAK
Gaziantep’in tarihî üretim kültürünü yaşatacak yeni mekânlarından biri de restorasyonun ardından ‘Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi’ olarak kapılarını ziyaretçilere açan eski sabunhane. Karahacı Sokak’ta yer alan yapı, 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş. Tarihi kayıtlarda adına rastlanmayan ve kitabesi bulunmayan bu sabunhane, uzun yıllar Pekmezci Ailesi tarafından mercimek, sabun ve pekmez üretiminde kullanılmış. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin yapıyı restore etmek için hazırladığı ‘Sabun Hanı Projesi’, 2020 yılında Tarihi Kentler Birliği tarafından düzenlenen yarışmada uygulama ödülüne layık görülmüş. 2021’de KUDEB tarafından başlatılan restorasyon, 2023 yılı sonunda tamamlanmış. ‘Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi’nin alt katı imalat alanı olarak planlanmış. Burada zeytin taş değirmeni, dinlenme havuzları, sabun ve pekmez kazanları yer alıyor. Üst katta da sabun döküm ve kurutma alanları, sergiler ve pekmez bölümü bulunuyor.

Sabun burada kaynatma ve dinlendirme sürecinden sonra, döküm, taraklama, raspalama ve markaslama aşamalarından geçiyor. Daha sonra ‘tenanir’ denilen kulelerde altı ay boyunca kurutuluyor. Pekmez bölümünde ise üzümden dut ve keçiboynuzuna kadar pekmez çeşitleri tanıtılıyor ve üretimde kullanılan aletler sergileniyor. Mekanın avlularında ise el oyması mağara, zeytinyağı kuyuları ve gömülü pithoslar ziyaretçisine sabun ve pekmez kokuları arasında geçmişten gelen harika bir deneyim yaşatıyor. Neden sabun ve pekmez bir arada derseniz, her ikisinin de ortak noktası olan kaynatma geleneği ve bu gelenek bugün hala önemli göç duraklarımızdan biri olan coğrafyanın kültürel mirasının simgesi. ‘Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi’, hem üretim kültürünü hem de tarihî dokuyu bir arada ‘kaynatarak’ kısaca koruyarak geleceğe aktarıyor.

DÜNYADA TEK: 20 TON ATIKTAN DOĞAN KAFE
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin sıfır atık anlayışıyla dünyada eşi benzeri olmayan bir projeye imza attığı Panaroma Havara Kitap Kafe ve Restoran’ı Gaziantep’e yolu düşünlerin mutlaka görmesi gerek. Panorama 25 Aralık Müzesi bünyesinde açılan mekan, tamamen atık malzemelerin yeniden değerlendirilmesiyle kurulmuş. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nden getirilen 20 ton CNC atığının, doğayı kirletmek yerine sanata dönüştürüldüğü mekânın sandalyeleri eski kalorifer borularından, minderleri ise tekstil atıklarından yapılmış.
Masalar inşaat bobinlerinden oluşturulurken, marangoz ve ayakkabıcılardan toplanan farklı atık ürünler de duvarlara estetik bir doku katıyor. Şef Esra Göğüş’ün yönetiminde hizmet veren mekânda, daha önce iş imkânı bulamayan kadınlar da jüri eşliğinde seçilerek istihdam ediliyor Böylelikle kadınlar hem üretim süreçlerinde yer alıyor hem de ev ekonomilerine katkı sağlıyor. Kafenin alt katı, Gaziantepli yazarların bağışladığı eserlerin de bulunduğu kütüphane-kafe olarak hizmet veriyor. Üst katında ise unutulmaya yüz tutmuş Gaziantep yemekleri, bakır tencerelerde, eski usullerle hazırlanarak misafirlere sunuluyor.

Şef Göğüş, mekânın mutfağında Gaziantep’in unutulmaya yüz tutmuş yemeği olan Omaç’ı hazırlayarak sıfır atık anlayışını sadece mimaride değil, mutfakta da sürdürdüklerini belirterek, “Gaziantep mutfağı, tarih boyunca çeşitliliğiyle biliniyor. Bu çeşitlilik aynı zamanda sıfır atık felsefesine de çok uygun. Biz burada hem atıksız yemek hem de unutulmuş lezzetleri yeniden yaşatıyoruz” diyor. Projeyi dünyada tek örnek olarak tanımlayan Göğüş, “Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde hizmet verdiğimiz bu mekânda insanlar yemek ve kitap kültürüyle buluşuyor. Hem kültürümüzü unutturmuyor hem de gelecek nesillere aktarıyoruz. Diliyoruz ki, bu proje diğer şehirlerimize de ilham olsun” ifadelerini kullanıyor.
