Uruguay’ın eski devlet başkanı José Alberto Mujica Cordano, dünya tarihine yalnızca siyasi başarılarıyla değil, aynı zamanda sade ve mütevazı yaşam tarzıyla da geçti. “Dünyanın en yoksul devlet başkanı” olarak anılan Mujica, bu ifadeyi bir hakaret değil, bir onur olarak görüyor. Pahalı arabalardan, lüks malikânelerden uzak bir hayat süren Mujica, liderlik anlayışıyla tüm dünyaya ilham veriyor.
KİMLİKLERİNİN ÖTESİNDE BİR LİDER: JOSÉ ALBERTO MUJICA CORDANO
1935 yılında Uruguay’ın başkenti Montevideo’da dünyaya gelen José Mujica, siyasete adım atmadan önce bir gerilla savaşçısıydı. Tupamaros adlı silahlı solcu hareketin bir parçası olan Mujica, bu dönemde defalarca kez tutuklandı ve toplamda 14 yıla yakın bir süre cezaevinde kaldı. Askeri diktatörlüğün sona ermesinden sonra siyasi mücadeleye devam eden Mujica, 2009 yılında Uruguay Devlet Başkanı seçildi. Görev süresi boyunca yolsuzlukla mücadele, eşitlik ve sosyal adalet konularında dikkat çeken politikalar izledi.

DEVLET BAŞKANI AMA ÇİFTLİKTE YAŞIYOR
Mujica'nın başkanlık yaptığı dönemde bile resmi konutta yaşamayı reddedip, eşiyle birlikte kırsaldaki mütevazı çiftlik evinde kalmaya devam etmesi dünya basınının ilgisini çekmişti. Sahip olduğu mal varlığı yalnızca bir traktör, eski model bir Volkswagen ve küçük bir tarla olan Mujica, maaşının yüzde 90’ını hayır kurumlarına bağışladı. Onun için zenginlik, sahip olunan eşyaların çokluğunda değil, özgürlüğün ve huzurun sürdürülebilmesinde yatıyor.
“YOKSUL DEĞİLİM, SADE BİR HAYAT SEÇTİM”
Kendisine yöneltilen “En yoksul devlet başkanı olmak sizi rahatsız etmiyor mu?” sorusuna verdiği yanıt, Mujica’nın hayat felsefesini tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Ona göre gerçek yoksulluk, ihtiyaçtan çok arzuya bağımlı olan hayatlarda gizli. Sürekli daha fazlasını isteyen insanların asıl yoksul olduğunu ifade eden Mujica, “Benim çok eşyam yok ama zamanım var, özgürlüğüm var” diyerek zenginliğin tanımını ters yüz ediyor. Onun gözünde mutluluk, tüketmekte değil; sadeleşmekte saklı.

GÖSTERİŞ DEĞİL HALKINA HİZMET
Mujica’nın başkanlık dönemi boyunca gösterdiği en dikkat çekici özellik, halktan biri gibi yaşamaya devam etmesiydi. Koruma ordusu, konvoylar, lüks toplantılar yerine, sokakta halkla birebir sohbet etmeyi tercih eden Mujica, liderlik anlayışının temelini eşitlik, dürüstlük ve samimiyet üzerine kurdu. Onun için liderlik bir makam değil, sorumluluk demekti. Kendisi gibi düşünmeyenlere bile anlayışla yaklaşarak, Uruguay halkının geniş kesimlerinin saygısını kazanmayı başardı.
MÜCADELE DOLU BİR HAYAT, ÖRNEK BİR DURUŞ
José Mujica’nın hayatı kolay bir yolculuk olmadı. Zorluklarla, tutuklulukla, işkencelerle geçen yıllar onu yıldırmadı; aksine güçlendirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra bile intikam peşinde koşmak yerine uzlaşmayı, barışı ve sosyal dayanışmayı seçti. Uruguay tarihinin en özgün liderlerinden biri olarak anılan Mujica, görev süresi sona erdikten sonra da siyasetin içinde kalmaya devam etti; ancak her zaman sade bir vatandaş gibi yaşamayı sürdürdü.

BİR LİDERDEN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEYİMİZ VAR
Bugünün dünyasında lüks, şatafat ve iktidar hırsının ön planda olduğu lider profillerinin arasında José Mujica, bambaşka bir örnek olarak hafızalara kazınıyor. Onun mütevazı hayatı, sadece bir yaşam tarzı tercihi değil, aynı zamanda bir duruş. “Hayatımı sadeleştirerek zenginleştirdim” diyen Mujica, tüketim çılgınlığına karşı insanlığa sade ama güçlü bir mesaj veriyor: Daha azıyla daha özgür olunabilir.
