Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, bir televizyon programında yaptığı açıklamalarla İstanbul depremi hakkında yeni bir tartışma başlattı. Prof. Dr. Şener Üşümezsoy'un "Adalar fayı ölü" iddiasına cevap veren Bektaş, yıllardır Marmara Denizi'ndeki fay hatları üzerine yapılan çalışmalara değinerek, Adalar Fayı'nın zannedildiği gibi "ölü bir fay" olmadığını, aksine stres biriktiren ve tehlike barındıran bir segment olduğunu söyledi. Bu sözler, özellikle bölge halkında büyük endişeye neden oldu.
MARMARA FAY HATTININ BATIDAN DOĞUYA KIRILMASI
Prof. Dr. Bektaş, Kuzey Anadolu Fayı'nın (KAF) ana kolunu İzmit ve Ganos segmentleri olarak iki güçlü bölüme ayırdı. Arada kalan Orta Marmara segmentinin ise "zayıf fay" olduğunu ve büyük enerji biriktirmeden enerjisini boşalttığını ifade etti. Bektaş'a göre, bu durum son 20-30 yıldır sürekli olarak Batı'dan Doğu'ya doğru artçı depremlerin oluşmasına neden oluyor.

Fayların "Krip" Özelliği: Bektaş, Adalar Fayı'nın 10 kilometre derinliğe kadar enerji biriktirdiğini, 10 kilometrenin altında ise "krip" adı verilen bir hareketle enerjisini boşalttığını belirtti. Bu durum, fayın büyük deprem enerjisi biriktirmesini engelliyor.
1963 Depremi Örneği: Uzman, 1963 yılında Adalar açıklarında meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki depremi hatırlatarak, Adalar Fay'ının bu enerjiyi zaten boşalttığını ve Batı'dan gelen stresi karşılayabileceğini söyledi.
ADALAR FAYI NEDEN ÖNEMLİ?
Prof. Dr. Bektaş, özellikle 2025 yılındaki 6.2'lik depremden sonra artçıların doğuya, yani Adalar'a doğru kaydığına dikkat çekti. Bu durumun, stres transferinin Batı'dan Doğu'ya doğru ilerlediği anlamına geldiğini belirtti.

Bektaş, Adalar Fay'ının kilitlenme derecesinin düşük olduğunu, bu nedenle 7'den daha büyük bir deprem üretmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Ancak olası bir kırılma durumunda, 1963 depremine benzer şekilde 6.4 büyüklüğünde bir deprem yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Bektaş'ın açıklamaları, Adalar Fayı'nın "ölü" olduğu yönündeki yaygın görüşe karşı çıkarak, bölgenin hâlâ aktif olduğunu ve dikkatle takip edilmesi gerektiğini ortaya koydu.
