Özel'den TBMM Başkanı Kurtulmuş'a 'süreç' çağrısı: Meclis devreye girmeli, çözüm demokratikleşme ile gelir

Özel'den TBMM Başkanı Kurtulmuş'a 'süreç' çağrısı: Meclis devreye girmeli, çözüm demokratikleşme ile gelir

CHP Lideri Özel, Kürt meselesinin çözümüne ilişkin net mesajlar verdi. Özel, sorunun ancak Meclis çatısı altında demokratikleşme yoluyla çözülebileceğini belirterek TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a sorumluluk alma çağrısında bulundu. Gazeteciler, Gezi tutukluları ve yerel yöneticiler hapisteyken, kayyum uygulamaları devam ederken çözümün mümkün olmayacağını vurgulayan Özel, "Bu yol ancak tam demokrasiyle olur. Kim Kürt sorununun çözümünü istiyorsa demokratikleşme paketine dahil olmalı" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’de demokratikleşmenin önemine vurgu yaparak, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a sorumluluk alma çağrısında bulundu.

Özel, Kürt meselesinin çözümünün ancak Meclis çatısı altında demokratikleşme yoluyla mümkün olacağını belirterek, "Öcalan’a bir sihirli değnek değmesiyle her şeyin düzeleceği düşüncesi gerçekçi değildir. Sorunun çözümü için demokratikleşme adımları atılmalı, Meclis bu sürece öncülük etmelidir" dedi.

"TUTUKLULAR İÇERİDEYKEN ÇÖZÜM MÜMKÜN DEĞİL"

Gezi davası tutukluları, gazeteciler ve yerel yöneticiler hapisteyken, kayyum uygulamaları devam ederken çözümün sağlanamayacağını dile getiren Özel, "Despotik bir yönetim herkesi sindirip hapse atarken demokratikleşme konuşulamaz. 2015’te doğru bir süreç yönetilseydi, bugün bu kadar acı, kan ve gözyaşı olmazdı" ifadelerini kullandı.

"MECLİS DEVREYE GİRMELİ, ÇÖZÜM DEMOKRATİKLEŞME İLE GELİR"

Numan Kurtulmuş’un bu süreçte inisiyatif alması gerektiğini ifade eden CHP lideri, “CHP olarak hiçbir zaman al-ver pazarlığının içinde olmadık, sonunda da olmayacağız. Kürt meselesinin çözümü için tek yol tam demokrasidir. Kim Kürt sorununun çözümünü istiyorsa, özellikle DEM Parti, demokratikleşme paketine dahil olmalıdır. Biz varız, kim gelirse hodri meydan” diyerek muhalefete birlik çağrısında bulundu.

Özgür Özel, İYİ Parti’den istifa eden bağımsız milletvekili Adnan Beker'in CHP'ye katıldığını açıkladı. Beker, kürsüde partilileri selamladı.

Özgür Özel'in açıklamalarından başlıklar şöyle:

EDİP AKBAYRAM FETÖ'NÜN ÖDÜLÜNÜ REDDETTİ

Büyük usta Edip Akbayram'ın vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrendik. Edip Akbayram yalnızca şarkılarıyla her birimizin hayatında iz bırakmış bir müzisyen, bir sanatçı değil, aynı zamanda yaşantısıyla da bizlere örnek olan bir mücadele insanıydı. Her daim işçinin, emekçinin, ezilenin hikayesini anlattı. Kendi tabiriyle ezilenlerin melodik sesiydi. Cumhuriyetin sanatçısıydı. Cesaretini halktan alıyordu. O yüzden herkesin 'hoca efendi' diye peşinden koştuğu zamanlarda FETÖ'nün ödülünü reddetme cesaretini gösterebilmişti. Türküler Yanmaz albümünü Madımak'a adadı. Her dönemin insanı olmadı. Her dönem insanlıktan yana oldu. Bizler bu salonda bulunan herkes ne zaman ayağımız takılsa, sendelesek ayağa kalkarken hep onun bir şarkısıyla ayağa kalktık. Şehirleri, ilçeleri kaybettik. Büyük şehirleri kaybettik zaman zaman. Seçimleri kaybettik. Bir sonrası için inanın çocuklar dedi. İnanın motorları maviliklere süreceğiz. Güzel günler göreceğiz dedi. Düştüğümüz yerden kalktık. Birbirimizin elinden tuttuk. Ayağa kalktık. Sonra sonra Edip ağabey haklı çıktı. Ankara'da güzel günler görmedik mi? İstanbul'da güzel günler görmedik mi? İnanın çocuklar, inanın güzel günler göreceğiz ve hep birlikte motorları maviliklere süreceğiz. Türkiye'de de güzel günler göreceğiz. Edip ağabey sana söz veriyoruz. Selam olsun sana. Güzel günler göreceğiz ve senin huzuruna bir kez de böyle geleceğiz.

2024'TE 445 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ

Bugün ülkenin dört bir yanından gelen emekçi kadınlar aramızda. 8 Mart'ın öncesindeki salı günü göstermek için buraya koştular, geldiler. Türkiye geniş tanımlı kadın işsizliğinde yüzde 38'le tarihi zirvede. Yani bugün 100 kadından 38'i Türkiye'de işsiz. Kayıt dışı işlerde çalışan kadınların oranı ise yüzde 34. Bu tablo kadınların emeğinin sistematik olarak görmezden gelindiğinin, sömürüldüğünün, sosyal adaletin erozyona uğratıldığının en önemli kanıtı. Türkiye'de en önemli sorun kadına karşı şiddet durmuyor. 2024 yılını 445 kadın cinayeti ile kapattık. 2025'in bu kısa 2 ayında rakam 64'ü buldu bile. Kadınların maruz bırakıldığı şiddetin kaynağı sistemin ta kendisi. Ne oluyorsa bu ülkede, ne oluyorsa bu kadınlara iyi gelmiyor. Madem Meclis çatısı altındayız, buradan salondaki kadınların huzurunda Türkiye'deki tüm kadınlara bir sözümüzü bir kez daha hatırlatalım. 100 yıl önce olduğu gibi 100 yıl sonra da umut, CHP iktidarındadır. Bu grup İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyana kadar mücadeleniz mücadelemizdir.

KARTALKAYA YANGINI

Büyük acı 40. gününde. Yüreği taş kesenlere karşı bu salon ve Kartalkaya'ya adalet isteyenler ateşi yüreklerinin altını yakan bir mumu hiç söndürmeyecek olanlardır. Biz o bir mumu Soma için de söndürmüyoruz, infilak eden havai fişek fabrikasında hayatını kaybedenler için de, Afyon için de, Çorlu tren kazası için de, Ermenek için de Sivas Madımak Oteli için de söndürmüyoruz. Nerede yüreğindeki o mum yüreğini yakmaya devam edenler varsa ahlaklı insanlar varsa iyi insanlar varsa onlara söz veriyoruz. Unutmuyoruz, unutturmuyoruz, affetmeyeceğiz ve teker teker hesabını soracağız. Bir yanda rapora korsan diyen sonra mahcup olan, kendi yazılarıyla mahcup olan Adalet Bakanı koltuğunda otursun. Bir yanda 10 güne bütün sorumlular hakim karşısına çıkacak deyip o günden beri susmuş olan İçişleri Bakanı otursun. Bir yandan bütün raporlar her şey sorumluluğunu işaret ettiği halde 78 candan sorumlu Turizm Bakanı otursun. Onları atayan her birini atayan Recep Tayyip Erdoğan'a şunu söylüyorum; bu işin siyaseti olmaz, bakan koruması olmaz, yandaş kayırması olmaz. Bu iş can meselesidir. O canların hesabı sorulmadan bu vicdanlardaki bu ateş dinmez. Bunu ya hissedeceksin ya hissedenlere saygı duyacaksın.

MADIMAK KARARINA TEPKİ

Bir diğer taraf yüreğimiz Madımak için yanıyor dedik. Yanmaya devam ediyor 32 yıldır. Ama maalesef 35 canımızı yakarak öldürenlere yapılan muamele vicdanları kanatmaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala için verdiği kararları uygulamayanlar Anayasa Mahkemesi'nin Sivas katilleri için 'iyi halden yararlanabilirler, terör örgütü üyesi değiller' kararı üzerine aslında insanlığa karşı bir suç olduğu için zaman aşımı olmayacağı halde bazı sanıkları zaman aşımından yararlandıranlar. Bazılarını çok daha beter durumdaki insanlar koğuşlarında can çekişirken onlara kullandırtmadığı hakları Hayrettin Gül ve Ahmet Turan Kılıç için af yetkisi kullananlar bu sefer de bir AYM kararını araçsallaştırarak bu şubat ayı içinde 29 caniden 23'ünü serbest bıraktı. 6 suçlunun da ilerleyen günlerde tahliye edilmesi bekleniyor. Ve Erdoğan zamanaşımı kararında mikrofon tutulduğunda şunu demişti. Milletimiz için hayırlı olsun. Sayın Erdoğan her zamanki gibi safını seçmiş. Biz de safımızı belli edelim.

ERDOĞAN YAKANLARDAN YANA

Erdoğan görünen o ki Kartalkaya'da da, Madımak'ta da yakanlardan yana. Biz de yananlardan tarafız. Bu büyük yürek yangınlarının bu büyük bir yürek yangınlarının emsal olmaz.

Bir başka yangın da evdeki çocuğuna ekmek götüren babanın, evladının istediğini alamayan ananın yüreğindeki yangındır. Mutfaktaki yangın, pazardaki yangın, cüzdandaki yangın. Türkiye, bu şartlar altında Ramazan ayına boynu bükük girmiştir. TÜİK şubat ayı enflasyonunu yüzde 2.3 yıllık enflasyonu 39.1 ilan etti. Enflasyon yüzde 40. ENAG enflasyonu TÜİK'in tam iki katı, yüzde 80 bulmuş. Anadolu'nun dört bir yanında AK Parti'ye, MHP'ye oy veren TÜİK'in açıkladığı fiyatlara göre maaşlarına zam alanlara soruyorum; hesabı kitabı kendiniz yapın.

ÖZGÜR ÖZEL OLARAK ÇIKIP ÖZÜR DİLEYECEĞİM

2,5 katına çıkmış kıyma. Erdoğan 'kıymayı bırak' diyor. Bir de bir yandan çıkmışlar enflasyon düşüyor diyorlar. Buradan usanmadan, bıkmadan tekrar ediyorum. Enflasyon düşmesi fiyat düşmesi demek değildir. Türkiye'deki gerçek enflasyon yüzde 80'dir. Buna inanmayan bunu yalanlamak isteyen Erdoğan o sıcak salonlardan çıkacak. Atadıklarına kendine alkışlattırdığı salon siyasetinden çıkacak sokağa, markete, bakkala, esnafa, çarşıya ve pazara gidecek. Pazarda vatandaşa soracak. Bu geçen sene kaç paraydı? Bu sene kaç para? yüzde 80'in altında çıkıyorsa Özgür Özel olarak çıkıp ondan özür dileyeceğim. Hadi bakalım pazara.

ERDOĞAN'IN BRİYATİNLİ EKONOMİ DANIŞMANI

Tayyip Erdoğan'ın bu 2018'de "Verin yetkiyi bu kardeşinize, enflasyon nasıl düşecek, fiyatlar nasıl düşecek, doların beli nasıl bükülecek" dediği, geldiğinde dolar 3,6 liraydı. Şimdi 35'lerde zorla tutuyorlar. Ve tutmak için dünya kadar rezerv yakıyorlar. "1 doları 1 lira yapmak mümkün" diyordu, saçı briyantinli ekonomi danışmanı. 2018'de bir tepsi güllacın evdeki maliyeti, 25 liraymış, bugünkü maliyeti yüzde 1320 artışla 355 lira olmuş. Bu, Recep Tayyip Erdoğan'ın güllaca, Ramazan'a ve memlekete maliyetidir. Bunu sona erdireceğiz.

NE AMBARGO VAR, NE SAVAŞ, BU KUYRUKLAR NE?

Tayyip beyi, siyasi hayatı boyunca, onun peşini bırakmayacak bir şey var. Ah aldı. Bülent Ecevit, 1974'te dünyaya kafa tutmuş, 'ambargo yaparız' demişler dinlememiş, o ambargo yüzünden tüp kuyrukları olmuş. O tüp kuyruklarının hesabını Bülent Ecevit'ten sormuştu. İkinci Dünya Savaşı'na Türkiye'yi sokmayıp çocuklar babasız kalmasın diye çocukları şekersiz bırakan İsmet Paşa'ya şeker karnesini, ekmek karnesini sormuştu. şimdi ne ambargo var, ne İkinci Dünya, Üçüncü Dünya Savaşı var. Ey Erdoğan, ah alırsan ahı çıkar da bu vatandaşın günahı ne? Sen bu et kuyruklarını ülkede oluşturuyorsun. Erzurum'da, Yozgat'ta, Diyarbakır'da, Bursa'da, Van'da, Sakarya'da, bu kuyrukları yapan Erdoğan eninde sonunda bu kuyrukta duranlar bir gün bir kuyruğa daha girecekler. Seçim sandığının başında kuyruğa girecekler ve bu kuyrukları bitirecekler.

Ülkedeki işsiz ordusu Kuzey Avrupa ülkelerinin nüfusuyla yarışıyor. İş aramaktan vazgeçenlerle birlikte 11 milyon işsizimiz var ve Milli Gelir 15 bin doları aştı diyor. Yalanın kuyruklu tarafı şu, 'artık milli gelirde gelişmekte olan ülkelerden kurtulduk, gelişmiş ülkelere gittik' diyor. Oysa milli gelirdeki Türkiye'deki görece artış gelişmekte olan ülkelerin eğrisinin tam dibinde. İskandinav ülkeleri 100 bin doları zorluyor. Avrupa Birliği ülkeleri aşağı çekenlere rağmen 50 bin doların üstünde. Türkiye'de milli gelirdeki artış dolar üzerinden hesaplandığı için kur olması gerekenin altına çekince milli gelir hesabı 12 değil 15 çıkıyor. Zenginleştiniz sevinin diyor. TÜİK'e göre nüfusun yüzde 10'u toplam gelirin üçte birini cebine koymuş. Daha da acısı halkın yarısı en zengin yüzde 5'lik kesimden daha az milli gelirden pay alıyor. Yani toplumun yüzde 50'si ülkenin yarısı tahmin ediyorum bu salondakilerin neredeyse hepsi onların temsil edildiği kimseler toplumun yüzde 50'si en zengin yüzde 5'ten daha az alıyor milli gelirden ve buna zenginleştik sevinin diyor. Buna sadece ve sadece vergi almayıp bütçeye onlar için 701 milyar lira para koydukların her ihaleyi verdiklerin, senin beşli çeten, 40 haramilerin sevinir. Bu salonda da, sokakta da buna sevinecek kimseyi bulamazsın.

MADEN ÖZELLEŞTİRMELERİNİN TAMAMI HUKUKSUZDUR

Ramazan ayında onlarca işçi kendini Çayırhan'daki madenin içine kapattılar. Sebebi bugün yapılacak ihale. 1987 yılında maden açıldı ve gayet karlı bir şekilde işletilirken bundan 20 yıl önce bu maden özelleştirildi. Altın yumurtlayan tavuğu kestiler. 20 yıl boyunca bu şirket bu madenden gayet iyi para kazandı. Kesilen altın yumurtlayan tavuk dirildi. Bizim kümese geri girdi. Artık hepimiz için yeniden yumurtlayacaktı. Özelleştirmenin günü bitti. İşçiler 4 yıldır hallerinden memnun. Devlete buranın geçmesinin mutluluğunda geleceğe güvenle bakarken bu iktidar bir kez daha Çayırhan'ı özelleştirmeye altın yumurtlayan tavuğu kesmeye bunu kendisi borçlandığında dolarla doların enflasyonuyla faizlerle borçlanırken milletin malını birine verdiğinde bunu Türk lirası üzerinden 6 yıl faizsiz Türk lirası üzerinden 6 yıl taksitlere bölmeye niyetlendi ve 18 firma koştu, teklif aldı.

Madenciler yürüdüler. eylem yaptılar, açlık grevi yaptılar. 4 ay önce bu işi durdurdular. O gün hükümetten de birçok yetkili gidip sözler vermişti. Bugün özelleştirmenin ilk günü. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yöneticilerimizle milletvekillerimizle birlikte Çayıran işçilerine olabilecek en büyük desteği verdik. Belediye başkanlarımız hep birlikte gittiler.

Kol kola girdiler yürüdüler. Bundan sonra da Çayırhan madencilerini desteklemeye mücadelelerine omuz vermeye devam edeceğiz. Ama buradan bir kez daha rahmetle analım Deniz Baykal'ı. 1977'de anayasaya aykırı olarak peşkeş çekilen bütün madenleri özelleştirmişti. Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Anayasaya göre madenler milletindir. Onları işletme görevi devletindir. Özelleştirmelerin tamamı haksızdır, hukuksuzdur. Cumhuriyet Halk Partisi gelecektir. Madenler yeniden milletin olacaktır.

HALK TV'YE DESTEK

Bir yandan Halk TV davası görülüyor. Çok kıymetli Suat Toktaş Silivri'de bugün özgürlüğüne kavuşmasını umuyoruz. Serhan Asker'in, Kürşad Oğuz'un, Barış Pehlivan'ın, Seda Selek'in yanındayız. Suçları Ekrem başkanımızın uğradığı haksızlığa her seferinde 8000 kişi içinden çıka çıka aynı bilirkişinin çıkmasına bu bilir kişinin bu tesadüfü bu bilirkişiye sormak için haber yapmaya çalışan arkadaşlarımızı yargılıyorlar. Kuvvetli bir heyetle İstanbul'da yanlarındayız.

İSTANBUL BAROSU DAVASI

İstanbul Barosu dünyanın en büyük barosuna seçimle alamadılar. 2. bir baro açılması için olmadık kanun çıkarttılar. Başaramadılar. Şimdi bir terör yaftası yapıştırarak kayyum atamaya çalışıyorlar. Baronun davası var. Oradayız. Bir yandan da hem gazetecileri hem her türlü doğru bilgiyi halka sansürsüz ulaştırmaya çalışanları baskı altına almak için şimdi de meclise bir siber güvenlik kanunu getirdiler. Grubumuzun önünde şunu ifade edelim. CHP, bu çağda bir siber güvenlik kanunu olması gerektiğini hep söyledi. Ancak bu kurumun hukuk çerçevesinde denetlenebilir, şeffaf, herkese güven veren bir kurum olmasını istedik. Ama AK Parti'nin getirdiği taslakta Siber güvenlik Kurum başkanına bunu atama yetkisini cumhurbaşkanına, bu başkana da konutta, iş yerinde kapalı alanlarda arama yapılmasının ve kopya çıkarmanın ve el koyma işlemlerinin bir savcı kararı olmadan durum acil diyerek Erdoğan'ın atadığı birinin bu kararı verebilme yetkisi veriliyor. Grubumuz buna çok esastan itiraz ediyor.

Direniyor, mücadele ediyor. Biz de bu meselenin Türkiye'de herkesi suçlu ilan etme, gazetecileri baskı altına alma, gerçekleri gizleme ve haksızca sabahın bir köründe gidip de evleri basma, arama yapma yetkisinin Cumhurbaşkanının atadığı birine bir hakime bir savcıya değil bir atanmışa verilmesini sonuna kadar eleştiriyoruz. Bunun için arkadaşlarımız ellerinden gelen mücadeleyi verecekler. Kanun çıkarsa da çıkar çıkmaz Anayasa mahkemesine götüreceğiz ve bunu denetim altına alacağız.

"KİM İKTİDARI RAHATSIZ EDİYOR, YARGI SOPASI İLE DİKİLİYORLAR"

Kim ki bu iktidarı rahatsız ediyor karşısına yargı sopasıyla dikiliyorlar. Bugünden itibaren İstanbul'un seçilmiş 3 belediye başkanı Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'ın yanına maalesef Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler'i de yolladılar. Alaattin Başkan'ın suçu Beykoz gibi bir ilçeyi daha önce belediye başkanlığı yaptığı bir ilçeyi bu kez AK Parti'nin elinden alıp Cumhuriyet Halk Partili bir belediye yapmak. Dün Dün Çok sayıda yerel yönetici Alaattin başkanın muhatap olduğu sorular ve verilen kararı görünce şunu söylediler. Bu soruların sorulup da alınan cevaplarla eğer bu memlekette hukuk devleti olsa bir tane AK Partili bir tane Milliyetçi Hareket Partili belediye başkanı sokakta olamaz. Hepsi birden Silivri'de yatacak yer kalmaz.

Hepsi birden Silivri'de olurlar. Alaattin başkana 65 yaşındaki başkana belediye başkanı olduğu halde kendisi sorumlu olmadığı, imzasının olmadığı, talimatının olmadığı işlerden her belediyenin iş ve işleyişinde olan hesap sorulacaksa da yapandan sorulacak olduğu ve yüzde 99'unda da normal işleyiş dışında bir şey olmadığı meselelerden Alaattin Başkanı hapse atmaya Bir algı yaratmaya niyetli olan o kötü niyet şöyle bir süreç yürüttü. Sabahın 4'ünde buraya geliyordu. Ön seçim tanıtım toplantımıza geliyordu. Sabahın 4'ünde gittiler.

Evini bastılar evinde arama yaptılar ve oradan güya delil topladılar. Ne kadar hukuksuz olduklarını söylüyoruz. Biliyoruz. Herkes biliyor ama ne kadar hukuksuz olduklarını anlatmak için çok basit bir örnek. Türk Ceza Kanunu değişirken oradaydım. 4. yargı paketi. Çok net biliyordum. Sordum hukukçu arkadaşlar elbette dediler. Tartışmıştım burayı. Övüne övüne 4. yargı paketinde artık şafak operasyonları yok. Artık gece yarısı baskınları yok. Türkiye'de aramalar gündüz gözüyle yapılacak dediler. Dediler ki konutta, iş yerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. Bunu yazdılar. Altına da gece vakti nedir? maddenin e fıkrasına. Gece vakti deyiminden güneşin batmasından 1 saat sonra başlayan doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zamana gece vakti denir dediler.

"AVCUNU YALARSIN KARDEŞİM AVCUNU"

Bu hesaba göre İstanbul'da gün doğumu o gün 7.34 aramanın yapıldığı saat 4 4. Avrupa'ya benziyoruz. Gece aramalarını bitiriyoruz. Kanun çıkarıyoruz diye övünen bunlar. Bu kanuna el kaldıran bunlar. Oraya o savcıyı atayan bunlar bu aramayı yapan yine bunlar.

Böyle yapılan bir aramayla başlayan 4 gün boyunca 65 yaşında seçilmiş belediye başkanını nezarethanede tutan 4 günün son saatinde ifadesini alan ondan sonra götürüp adliyede tutuklayan zihniyete soruyorum. Bunu yapmakla iktidarda kalabileceğini düşünüyorsan avcunu yalarsın kardeşim, avcunu yalarsın.

Diğer taraftan, diğer taraftan çıkmış her uzatılan teybe aynı cevabı veriyor Adalet Bakanı. Türkiye hukuk devletidir. Yasalar karşısında herkes eşittir. Herkes yasaların dediğine, mahkemenin kararına uymakla yükümlüdür. Öyle mi öyle mi Adalet Bakanı. İstanbul'u AK Parti'den aldık. 37 dosya. 4 başı mamur 37 büyük yolsuzluk dosyası. Süleyman Soylu denen zat o gün İçişleri Bakanı. Geldi. 37 dosyanın 33'üne el koydu. Bu yolsuzluk dosyaları bundan sonra İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturulacak. Nerede o dosyalar? Nerede o dosyalar? Birine işlem yapılmış mı birine birine? 4 başı mamur yolsuzluk dosyalarını aldı. Üstüne oturdu. Adaletin kanunu kuruttu. Şimdi de ortalıkta yok.

"MELİH GÖKÇEK DÖNEMİNE DAİR TAM 97 DOSYA VAR KAPAĞINI AÇAN VAR MI?"

Bu rakam Ankara'da. Tabii Ankara'nın kimden alındığının ve hangi dönemin sorgulandığının da farkında olalım. Melih Gökçek dönemine dair tam 97 dosya. 97 büyük yolsuzluk dosyası var. Kapağını açan var mı? Hesabını soran var mı? Bu yolsuzluk dosyaları üzerinden bir kelime konuşan var mı? Bundan sonra buradan konuşacağız arkadaş. Buradan konuşacağız.

Ben kendimi hakim yerine savcı yerine koyacak değilim. Ama o makamda oturanlara soruyorum. Şöyle bir bakalım dedik. Belediyelerimiz savcılıklara ne yollamışlar? Ne işlem yapılmış? Bakın gelecek haftalarda gelecek. Bir Denizli var aman Allah'ım. Bir Balıkesir var utançtan yüzüne bakamazsın. Bu nasıl iş diye. Bir Manisa var aman aman aman. Hepsi hepsi teker teker gelecek buraya. Ama şimdi Bursa'dan başlayayım ve sadece özel kalem harcamalarından başlayayım.

BURSA BÜYÜKŞEHİR'İN AK PARTİ DÖNEMİNDEKİ HARCAMALARINI SAYIP SORDU

Bakın bozuk saatin bozuk ahlakın bozuk vicdanın ne yaptığına bakın Bursa'nın parasıyla. Dosyadan okuyorum. Harcama kalemleri altında dönemin Büyükşehir Belediye başkanının onay imzası var. Alaattin Köseler'in dün sorulan soruların birinde onay imzası yok

Onay imzası AK Parti özel buluşma harcaması AK Parti İl Başkanlığı'na giden paketler kalemi imzalamış. AK Parti il binasında kokteyl gideri imzalamış. AK Parti temayül yoklaması masrafları imzalamış. AK Parti Ankara'nın istediği promosyonlar imzalamış. Seçim çalışması yemek gideri imzalamış. AK Parti kadın kollarına yemek imzalamış. Alinur Aktaş seçim çalışması kendi kendine imzalamış. Yetmemiş Hüda Par İl Kongresi yemek bedeli özel kalemden ödenmiş. Ülkü Ocakları yemek bedeli özel kalemden ödenmiş. Büyük Birlik Partisi yemek bedeli Bursa özel kalemden ödenmiş. Demokratik Sol Parti lansman gideri Bursa özel kalemden ödenmiş. DSP yemek gideri Bursa özel kalemden ödenmiş. Tügva yemek bedeli Bursa özel kalemden ödenmiş. Milliyetçi Hareket Partisi Kemalpaşa ilçe örgütü harcamaları Bursa özel kalemden ödenmiş. Bursa'ya gelen 10 bakanın tek tek isim isim yazılı. Bursa'daki seçim çalışma masrafları Bursa özel kalemden imzayla resmen ödenmiş. 100 154 kalemde 154 kalemde 15,5 milyon TL'lik harcama Alinur Aktaş tarafından AKP, MHP, BBP, DSP, Hüdapar, Türkva ve kendi seçim kampanyası için 15,5 milyon lira para ödenmiş. Ey Adalet Bakanı...

Haram zıkkım olsun demekle haram zıkkım olmuyor. Senin adına bu işi yapacak biri var Bursa'da. Ey Bursa Cumhuriyet Başsavcısı. Ey harekete geçmeyen savcıları neden geçmiyorsun diye soracak Hakimler Savcılar Kurulu.

Onun başkanı onun başkanı Adalet Bakanı. Onu atayan Recep Tayyip Erdoğan. Bu sadece Bursa Büyükşehir'in belediye başkanının kendi imzasıyla oluruyla ödedikleri. Bunlara soruşturma başlatacak mısın? Yoksa bu millet gelip senin alnını mı karışlasın? Hadi bakalım.

Değerli değerli milletvekillerimiz kıymetli grubum değerli konuklar. Cumhuriyet Halk Partisi her daim tarihsel büyük bir tutarlılıkla Türkiye'de Eğer vatandaşları sorunum var diyorsa o sorunu görmeye kabul etmeye ve çözmeye kararlı bir partidir. Geçmişi külliyatı bundan doludur. Türkiye'de Kürtler meselem var diyorsa Kürt meselesi vardır.

Tayyip Erdoğan bu sorunu çözmeye gelmiş bunu iddia etmiş sonra savrulmuş bu sorunu inkar etmiş bir siyasetçidir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm meselelerin demokratik yollarla çözülmesini savunan bir parti olarak 1 Ekim tarihinde Sayın Bahçeli'nin gidip Dem grubunun elini sıkmasıyla başlayan süreci dikkatle özenle temkinle ve kendimize yakışan tarihi sorumluluğumuzu taşıyarak takip ediyoruz. Her ne kadar Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan Cumhuriyet Halk Partisi grubu tüm siyasi parti gruplarına duyduğu saygıyı deme duyduğu zaman terörist ilan edilmişse Nasıl Cumhuriyet Halk Partisi sadece ve sadece milletten aldıkları temiz kağıdıyla belediye başkanı seçilen kişilere kayyım atanmasına itiraz ettiğinde de bu konuda eleştirilmişse şimdi ya da Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir belediye başkanı 10 yıl önce taziye için örgütün bir yöneticisine telefon açtığı, taziye verdiğinden dolayı o terör örgütüne mensup kabul edilip içeri atılıyorken o terör örgütünün başının gelip konuşma yapmasının o terör örgütüne bir heyet görevlendirilmesinin önünün açılmasını o heyetin her bir üyesine telefon açılması Cumhuriyet Halk Partisi'ne yapılan yıllardır yapılan haksızlıklar üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi'ne bir samimi özür.

Bir öz eleştiri bu millete sırf sizin oyunuzu alabilmek için bir partiyi ülkenin çok önemli bir seçmen grubunu şeytanlaştırarak ve onlarla insani ilişkiler sürdürülmesini bile terör örgütü mensupluğu göstererek "biz sizi kandırdık. Biz sizin duygularınızı suistimal ettik. Şimdi döndük dolaştık o elleri biz sıkıyoruz. Methiyeler düzüyoruz " demeleri gerekse de biz bunu vatandaşlarımızın vicdanlarına onların ferasetlerine veriyoruz.

Bize yapılan haksızlık ve bugün yapılanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin her birisinin ayrı ayrı yüreğine ve vicdanına inandığım vatandaşlarımızın vicdanına emanettir. Onlara emanet ediyorum. Partime belediye başkanlarına geçmiş dönem genel başkanımıza, milletvekillerimize yapılan bu konudaki tüm iftiraları tüm hakaretleri milletimizin vicdanına emanet ediyorum.

ÖCALAN'IN ÇAĞRISI

Tayyip Erdoğan bu sorunu inkar etmiş bir siyasetçidir. Sayın Bahçeli'nin DEM grubunun elini sıkmasıyla başlayan süreci dikkatle, itinayla ve sorumluluğumuzu taşıyarak takip ediyoruz. CHP DEM Parti ile görüştüğünde terörist ilan ediliyorken, kayyım atamaya itiraz ettiğinde eleştirilmişse, CHP'nin bir belediye başkanı taziye için telefon açtığı için terör örgütü mensubu kabul edilip içeri atılırken heyet görevlendirmesinin önü açılıyorken CHP'ye bir özür bile dilemiyorlar. Bu sorunun Meclis çatısı altında çözülmesini savunuyoruz. Demokratikleşme adımları atılarak, kanunlar yapılarak çözülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Tam bir samimiyet, şeffaflık ve toplumsal mutabakatla sürdürülmesi gerektiğinin atını çiziyoruz. 2015'te olduğu gibi Erdoğan tarafından nasıl felakate sürüklendiğini biliyoruz. Bugün de aynı yanlış bakış açısı olduğunu ifade ediyoruz. Dolmabahçe'de masa kurulup canlı yayın hazırlıkları yapılırken Erdoğan tarafından inkar edildiğini hatırlatıyoruz. Bu süreci 'Erdoğan doğru yönetiyor' diyenlere hatırlatıyorum; Erdoğan'ın Dolmabahçe mamasındaki tüm aktörlerle yine aynı masada olduğunu hatırlatırım. Müzakerelerin devlet tarafından yürütüldüğünü söylediğimizde DDM'den yalanlama yaptılar. Açık çağrı yapıyorum; Öcalan'a bir sihirli değnek değmesi ile, her şey yoluna girecek denmesiyle çözülmez, bunun gerçekliği yok. Böyle bir sorun çözülecekse demokratikleşme ile Meclis çatısı altında çözülecek. Gazeteciler, Gezi tutukluları, Krdü Türk'ü yerel yönetimciler içerideyken, kayyım uygulamaları devam ediyorken bu ülkede bir çözüm mümkün olmaz. Çıkar ilişkilerine dayalı bir ilişki olursa bu işin sonunda Kürtler de Türkler de kaybeder. 2015'te doğru bir süreç yönetilmeseydi, o günden bu güne akan kan, gözyaşı olmazdı. Despotik bir iktidar herkesi pataklayıp hapse tıkacak, sonra da demokratikleşme konuşulacak. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sorumluluk almalıdır. Al ver pazarlığının içinde olmadık, sonunda da olmayız. Bu yol ancak tam demokrasi ile olur. Kim Kürt sorunu çözülsün istiyorsa, bilhassa DEM Parti, demokratikleşme paketinde yer almalıdır. Demokratikleşme paketine varız, kim geliyorsa hodri meydan.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN