[Karar]
ERKUT TEZERDİ
Hande Dalkılıç, uluslararası klasik müzik camiasının Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden. Geçtiğimiz hafta dünyaca ünlü ‘Camerata Orphica Oda Orkestrası’yla birlikte konser veren sanatçı, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda ‘Profesör Doktor’ unvanıyla da derslere giriyor. Dalkılıç, sanat yaşamını KARAR’a anlattı.
Eserlerinizi çalarken ve üretirken size neler ilham oluyor?
Çalmak veya üretmek istediğim döneme ait resimler tablolar bana ilham verir. Doğa yürüyüşleri ve sabah koşusu sonrası piyano çalışmak ve hazırlayacağım eserlere odaklanmak üzerimde gerçekten çok etkilidir. Ayrıca çalışacağım eserlerin çok iyi kayıtlarını genel olarak dinlerim. Bunları da eski yorumculardan dinlemek ise en büyük ilgi alanım.
Peki Hande Dalkılıç kimleri dinliyor?
Öncelikle meslektaşlarımın konserlerine giderim, dinlerim ancak CD’lerden başta V. Horowitz olmak üzere N. Freire, M. Argerich, E. Gilels ve E. Kissin çokca dinlediğim piyanistlerdir.
ANADOLU ESERLERİ
Türküleri piyanoyla çalma fikri nasıl doğdu?
Ülkemizde çok sesli müziğin kurucuları Türk Beşleri üyelerinden Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin ve Cemal Reşit Rey’in eserlerine ait albümler yaptım. Bunlar, ilk seslendirmeleri de içeren çalışmalar oldu. Muammer Sun’un ‘Yurt Renkleri’ albümü Anadolu’nun özgün ezgilerinden oluştuğu için çok ilgi gördü ve sonrasında opera bestecisi Çetin Işıközlü’nün Doğu Anadolu Bölgesi’ne ait dokuz türküyü piyano için tekrar yazmasıyla ‘Yukarı Fırat Ezgileri’ albümüm ortaya çıktı. Önce ses ve orkestra için planladığı bu türküleri solo piyano ve batılı tarzdaki armoniyle tekrar yazdı ve böylece yurt dışında da bizim ezgilerimiz piyanoda çok sesli üslupla dinleyicinin ilgisini çekti. Bu albümün ilk icrasını Kanada’da Ottawa ve Toronto’da gerçekleştirdim. Konserin ilk yarısında Chopin, Scarlatti gibi bestecilerin eserlerini çaldıktan sonra ikinci yarının tamamını ‘Yukarı Fırat Ezgileri’ndeki türkülere ayırdım.
‘Camerata Orphica Oda Orkestrası’yla çalışmak nasıl bir deneyim oldu?
Keman sanatçısı Mario Hossen’in kurduğu ve kendi yönetimindeki orkestra, herbiri kendi alanında ödüllü sanatçılardan oluşuyor. Orkestranın olağanüstü bir tınısı ve entonasyonu var. Onlarla çalmak, çalışmak bir zevkti. Mario Hossen’le üç, dört senedir konserler veriyorum. En son 33. Uluslararası Ankara Festivali kapsamında verdiğimiz konserde de çok başarılı olduk.
‘Çalması en zor parçadır’ diyebileceğiniz bir eser var mı?
Ankara Müzik Festivali’nde icra ettiğim Ernest Chausson’un ‘Piyano, Keman ve Yaylılar İçin Konçerto’sudur diyebilirim. Eserin yazımı, okuması zor, armonisi müthiş ölçüde karışık. Bu müzik dinleyiciye harika geliyor ama hazırlanırken icra güçlükleriyle bana göre en zorlarından biri.
10 AYDIR PAZARIM OLMADI
Büyük zorluklarla karşılaştığınız bir konser hiç oldu mu?
Çok konser veriyorum hepsinin ayrı zorluğu olabiliyor. Performans kendi başına büyük fedakarlıklarla yapılan çalışmaların yanısıra dikkat, güç, kontrol gerektirir. Örneğin özgür geçirdiğim bir Pazar günüm 10 aydır hiç olmadı. Mutlaka çalışmam gereken zaman dilimini ayırıp programımı onun çerçevesinde yapmak durumundayım. Bu tabii benimle birlikte plan yapan eşim, ailem arkadaşlarım gibi kişileri de etkiliyor. Neyseki herkes çok anlayışlı ve destek veriyor.
