Stresi azaltmak ve ruh sağlığını desteklemek amacıyla yaygınlaşan meditasyon uygulamaları, 2,2 milyar dolarlık bir pazara dönüşmüş durumda. Ancak uzmanlar, bu uygulamaların sanıldığı kadar zararsız olmadığını, bazı kullanıcılar için ciddi psikolojik yan etkiler doğurabileceğini belirtiyor.
Farkındalık (mindfulness) temelli meditasyon teknikleri, son yıllarda hem bireysel uygulamalarda hem de dijital platformlarda büyük ilgi görüyor. Buna karşın, yapılan araştırmalar bazı kullanıcıların depresyon, anksiyete, dissosiyasyon ve psikotik semptomlar gibi olumsuz etkiler yaşadığını ortaya koyuyor.
2022’de ABD’de düzenli meditasyon yapan 953 kişiyle yapılan bir çalışmada, katılımcıların yüzde 10’undan fazlası yaklaşık bir ay süren ciddi yan etkiler bildirdi. Benzer şekilde, 2020 tarihli 40 yıllık bir derleme çalışması da en sık görülen olumsuz etkilerin anksiyete ve depresyon olduğunu gösterdi.
Meditasyonun kökeni binlerce yıl öncesine dayansa da, olumsuz etkileri de yeni bir konu değil. Budist gelenekteki “Dharmatrāta Meditasyon Yazmaları” bile meditasyonun ruhsal dengesizliklere yol açabileceğini belgeliyor.
Mindfulness hareketinin öncülerinden Jon Kabat-Zinn bile 2017’de, konuyla ilgili çalışmaların büyük çoğunluğunun düşük kaliteli olduğunu ifade etmişti. İngiltere’de 84 okulda yapılan, 8 bin çocuğun yer aldığı geniş çaplı bir araştırmada da meditasyonun anlamlı bir fayda sağlamadığı, bazı hassas bireylerde olumsuz sonuçlar doğurabileceği saptandı.
Uzmanlar, bu uygulamaların rehber kitaplar, mobil uygulamalar veya eğitmenler aracılığıyla yaygınlaştırılırken potansiyel zararlarının yeterince belirtilmemesini eleştiriyor. ABD’de ise meditasyonun yol açtığı ağır psikolojik sorunlara karşı destek sağlayan özel klinikler bulunuyor.