1977 Taksim 1 Mayıs Mitingi, dönemin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyon'u (DİSK) tarafından düzenlenmişti.
1977 Taksim 1 Mayıs Mitingi, dönemin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyon'u (DİSK) tarafından düzenlenmişti.
Mitinge katılacak siyasi gruplar ve sendikal örgütler, Taksim Meydanı'na çıkmadan önce belli bölgelerde toplanarak, kitlesel giriş yapmayı tercih ediyorlardı.
Meydana kitlesel girişte amaç, sadece grubun gücünü göstermek değil, sol gruplar arasında uzun zamandır gerek genel ve gerekse 1 Mayıs mitingine katılım üzerinden süren ve o dönem oldukça da sertleşmiş tartışmalar yüzünden güvenlik önlemi almak idi.
Gruplar arası fikir ayrılığı tartışmalarının zaman zaman şiddet olaylarıyla sonuçladığı dönemde, gergin başlayan 1 Mayıs 1977 başlagıçta sorunsuz devam etti. Dönemin Türkiye Komünist Partisi güdümünde olan DİSK, Çin yanlısı Maocu gruplara karşı '' miting alanına sokmayacağız. '' sloganlarını atıp karşı olduğu grupları alana almadı.
Alanın güvenliği tümüyle DİSK tarafından alınmıştı. Alana sokulmamalarına karar verilmiş gruplar için muhtemel geliş yollarına barikatlar kurulmuş ve barikatlarda nöbet bekleyenlere sopalar dağıtılmıştı.
Görüş farklılığı sol gruplar arasında uzun zamandır süren gerginlik, Taksim Meydanı'na girip girmemek üzerinde yoğunlaşmışken, miting günü yaşanan gerginliğin boyutu ölümle sonuçlanan çatışmalara varıyordu.
18 Nisan günü, Kocamustafapaşa'da Maoist Halkın Kurtuluşu örgütünden Sadık Canaslan, bir afiş asma tartışmasında Sovyet yanlısı İGD'lilerce, vurularak öldürülmüştü.
28 Nisan günü ise DİSK afişlerini asmak isteyenlerle Maocu gençler arasında İzmir Konak alanında çıkan çatışmada, Maocu gençlerden İdris Türkoğlu hayatını kaybetmişti.
Bu gerilim içinde başlayan mitinge özellikle de yukarıda adı geçen grup üyeleri silahlanarak gelmişlerdi ve bir iddiaya göre o gün alanda, 20 bin'den fazla silahlı kişi bulunuyordu...
Olaylar, DİSK lideri Kemal Türkler'in konuşması bitişine gelirken 1 el silah sesiyle başladı.
"Giremeyeceksiniz, girseniz bile meydanda kimseyi bulamayacaksınız" denen Maocu gruplar, Tarlabaşı yönünden alana doğru Türkler'in konuşması bitmeden girmek için koşar adım yaklaştıklarında DİSK barikatlarıyla karşılaştılar.
İlk silah Tarlabaşı yönünden gelen bu grup içinden biri tarafından barikata doğru ateşlendi ve çok geçmeden de barikatlar ve meydandakilerde bulunan diğer silahlar çekildi, birbirine karışan sesleri meydanda yankılanmaya başladı.
Çıkan çatışmanın ardından, meydan çevresine konuşlanmış polis güçlerini şaşkınlığa uğrattıysa da, çok geçmeden kolluk kuvvetleri de meydana doğru yönelip silahlarıyla olaya müdaheleye başladılar.
Çatışma bir taraftan sürerken ve insanlar kaçışırken kargaşa içinde hareket eden bir polis panzeri, bir kadını ezerek ölümüne sebep oldu.
Meydana girmek isteyen ve silahlı çatışmayı başlatan gruplar ile meydana onları sokmak istemeyenler arasındaki çatışmada 5 kişi hayatını kaybetti.
200'e yakın yaralının, kaçının silahla yaralandığına dair resmi kayıt bulunmuyor.
Yukarıdaki ( Muhtemelen Sular İderesi üzerinden çekilmiş) fotoğrafta, Tarlabaşı yönünden gelenlere ateş açan bir kişi görülüyor ve kalabalık ise Gezi parkına doğru kaçışıyor.
1 Mayıs 1977'de yaşamını yitiren 34 kişinin 28'i, meydandaki karmaşadan kaçmak isteyenklerin birbirlerini ezmesi sonucunda öldü.
Mitinge katılan grupların iddiası, meydanın çeşitli bölgelerinden ateş açılarak gerçekleştiği öne sürülen olayın anlatıldığı gibi olmadığı ortaya çıktı.
Tarlabaşı tarafında yoğunlaşmış çatışmalardan kaçmak isteyenler, yönünü Kazancı yokuşuna çevirdiğinde, yolun başına parkedilmiş bir kamyon, kargaşanın oluşmasına neden oldu ve ölümlerler beraberinde geldi.
Bu kamyon uzun yıllar, sol gruplarca, provokasyonun bir parçası olarak kabul edildiyse de, sonradan kamyonun DİSK'e ait olduğu ve miting platformunun malzemelerini taşıdığı ortaya çıktı.
Olayla ilgili provokasyon iddiası, farklı noktalardan uzun menzilli silahlarla kitle üzerine ateş açıldığı gibi savları içerse de bu iddiaları destekleyecek hiçbir delil bulunmuyor.
Yaklaşık 400 bin kişilik bir kalabalığa (özellikle de belirtilen yerlerden) ateş açılmış olsa, ateşli silahla ölenlerin 5 kişiden daha fazla olması gerekirdi.
Bu nedenle iddialar artık, provokatörlerin panik yaratmak için havaya ateş açtığı söylemine dönüşmüş durumda.
Oysa hemen hemen tüm grupların, bir çatışma çıkacağı beklentisiyle meydana silahlı militanlarıyla indiği ve ülkedeki gerilimli ruh halinin, kişiyi hemen silahlanmaya sevk ettiği düşünüldüğünde, polisin havaya ateş açmasının anlamsız olduğunu kanıtlıyor.
Bunun dışında polisin, hiç de hazır olmadığı bir olayla karşılaştığı ve hatalı olduğu da açık. Birbirlerine ve havaya ateş açan grupları dağıtmak için kalabalığı daha da paniğe sevk edecek girişimlerde bulundukları, örneğin ses bombası attıkları (panzer), havaya ateş açtıkları (içinden bir Thompson otomatik silahla ateş açılan meşhur beyaz reno) biliniyor.
Sular İdaresi binası üzerindeki bazı kişileri ellerinde uzun menzilli silahlarıyla gösteren bu kare ise, olay günü çok uzaktan çekilen bir filmden alınma. Çeken kişi bu kareyi olaylar sırasında mı, yoksa biraz daha zaman geçip polis güvenlik almak ve araştırma yapmak için çatıya çıktığında mı çektiğini hatırlamıyor.
Ancak bir gerçek var ki, o gün Sular İdaresi'nin üzeri, olaya hakim ve yakın bir yer olduğundan gazeteci ve fotografçılarla doludur ve bu durum da oradan ateş edildiği iddiasını pek desteklemiyor.
Ve işin ilginç tarafı, ne İntercontinantal'den ne de Sular İdaresi'nden ateş açıldığını gördüğünü söyleyen hiç kimse bulunamıyor. "Oradaydım" diyenlerin tamamı, iddialarındaki bu sözüm ona tetikçileri görmemiş ama bir arkadaşından veya orada bulunan başkalarından bunu duyduğunu söylüyor.
Acı bir olaydan faydalanmak isteyen sol grupların çarpıtmaları, zaman içinde bir "şehir efsanesi"ne dönüşmüş görünüyor.
Bu sol grupların artık iyice marjinalleşmiş uzantıları, onca ölüme sebep olan 1 mayıs 1977 Taksim olayı üzerine eski düşmanlıkları tümüyle unutmuş, bu şehir efsanesini hep bir ağızdan tekrarlıyor ve öykünün başka türlü bir anlatımını dillendirmek, şiddetli tepkilerine neden oluyor.
Sonuç olarak 34 insanın hayatını kaybettiği, 200'den fazla kişinin yaralandığı 1 Mayıs 1977 olayı , hem sol içindeki çatışmayı ve hem de sağ-sol çatışmasını tırmandırdı, Türkiye'yi kaçınılmaz olarak bir başka felakete, 12 Eylül Askeri Darbesine sürükledi.
Son olarak;
1 Mayıs 1977'de ölenler sadece birer istatistik unsuru değiller.
54 yaşındaki Ermeni vatandaş Garabet Ahyan, 17 yaşındaki lise öğrencisi Jale Yeşilnil, 20 yaşındaki polis memuru Nazmi Arı, Rum vatandaş 57 yaşındaki Aleksandros Konteas ve ilkokul öğretmeni Bayram Çıtak hayatını kaybedenlerden birkaçı,
onların ve adlarını buraya yazamadığımız diğerlerinin anısına.Saygıyla...