CHP Fatih Adayı Mahir Polat: İBB'nin yıllık 1 milyar liralık gelir kaynağına el konuldu

KARAR TV’de konuşan CHP Fatih Belediye Başkan adayı Mahir Polat, iktidarı İBB’nin elinden alınan Galata Kulesi üzerinden eleştirdi. Polat ‘’Cenevizlilerin yaptığı Galata Kulesi, 'Osmanlı dönemi yapısı' diye bir gerekçe uydurularak elimizden alınıp Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredildi. Yıllık 1 milyar geliri olan kaynağımız elimizden alındı’’ dedi.

KARAR TV’de Bİ’KARAR VER programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un konuğu olan İBB Eski Genel Sekreter yardımcısı ve CHP Fatih Belediye Başkan Adayı Mahir Polat, İBB’nin elinden alınan Galata Kulesi üzerinden hükümete eleştiriler yöneltti. Polat, tarihi yapının Osmanlı değil Ceneviz yapımı olduğunu ifade ederek, kararın hukuksuz olduğunu ifade etti.

Polat ‘’Cenevizlilerin yaptığı Galata Kulesi, 'Osmanlı dönemi yapısı' diye bir gerekçe uydurularak elimizden alınıp Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredildi. Yıllık 1 milyar geliri olan kaynağımız elimizden gitti. 4 senedir bunun mücadelesini veriyoruz. Davada sürekli bilirkişi değiştiriyorlar’’ dedi.

İktidar adaylarının seçim vaatlerini de eleştiren Polat ‘’Bir ülkede Milli Eğitim Bakanlığı varsa ve o Milli Eğitim Bakanlığı hükümetin yönettiği bir yerse, hükümetin adayı kreş vadedemez. Biz devletin yapmadığını vadediyoruz’’ ifadesini kullandı.

İşte, Mahir Polat'ın diğer önemli değerlendirmeleri...

'HER 4 VATANDAŞTAN 1'İ AÇLIK SINIRININ ALTINDA'

'Fatih’i şimdi şu berraklığı ile konuşma zamanı, bir coğrafya var. Üzerine iddialı cümleler de kurulabilir ki bunu hak eder, birinci nokta. Ama kullanılacak ilk cümle, Fatih yoksul bir semt, tüm tarihi, şaşasına göre bugün Türkiye toplumunun medeniyet iddiası, aynası. Biz hiç kısa tarihten bahsetmeyelim, uzun tarih içerisinde söyleyelim. İnsanlık tarihinin bu kadar parçası olan bir yerde 3 kıtanın bütün iklimini getirdiğimiz ve odaklandığımız, bunu da 570 sene bizim kendi imparatorluğumuzun gücüyle yaptığımız bir Fatih’ten bahsediyoruz, Payitaht. Şu an her 4 vatandaştan 1’i açlık sınırının altında yaşıyor ve bize sosyal yardım talebinde bulunuyor, bizim için reel Fatih bu. Ve emekli aylığının 10 bin lira olduğu bir ortamda her 5 aileden 1’i de bu ücretler ile geçiniyor. Şimdi tarihi, toplumu ve mekanı istediğiniz gibi güçlü retorikler ile anlatabilirsiniz ama bence bu gördüğümüz şey, Fatih Türkiye toplumunun gerçek aynasıysa o zaman ülkenin gerçek tablosu budur. Tarihi yarımadada her 4 haneden 1’inin yardım talep ettiği çöküntü bir alan. Bence Türkiye toplamda bu kadar yoksul bir durumda, yani Fatih’in ayna olduğunu o nedenle söylüyorum.'

yeni-proje-2024-02-21t160545-186.jpg

'İBB'NİN YILLIK 1 MİLYAR LİRALIK GELİR KAYNAĞINA EL KONULDU'

'Galata Kulesi, Cenevizlilerin yaptığı bir yapı ve Osmanlı Dönemi Yapısı diye bir gerekçe uydurularak elimizden alınıp Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlandı. Bu basitçe bir binanın devri gibi gözükebilir ama yıllık 1 milyar geliri olan, oradan gelen geliri bizim yoksul halka dağıtacağımız bir kaynağımız elimizden gitti. 4 senedir bunun mücadelesini veriyoruz, bilirkişi kalmadı. İki günde bir davadaki bilirkişileri değiştiriyorlar. Türkiye’de bugüne kadar yazılmış tüm kaynaklar Galata Kulesi’nin tarihini, menşeini anlatır ama hukuka döndüğünüzde ne oldu? İBB’nin elinden alınmış bir mülk. Bu İBB’nin elinden mal alma, yetki alma, çalışma alanlarını engelleme her aşamada yaşadığımız bir meseleydi. Bu durum aktif olarak da devam ediyor. Ama biz devlet görevi yapmış ve siyaset yapmak için de öne çıkan insanlar olarak şikayet makamında değiliz. Yapma makamındayız o yüzden bunları gerek olmadıkça toplum ile paylaşmadık. Çünkü siyaset ve icra yaparken toplumun daha fazla ayrışmasının tarafı biz olamayalım, insanlar devletine güvenini yitirmesin. Hep bunu koruduk ve korumamızda gerekiyor çünkü toplumun bir tane devleti var, onu muhafaza etmesi gerekiyor. Bu anlayışla ilerledi ve biz hizmetlerimizi yine yaptık. Engeller oldu, biz 3 katı çalıştık ama yine yaptık, bunun bilinmesi gerekiyor.'

'İKTİDARIN ADAYI KREŞ YAPMAYI VADEDEMEZ'

'Bir ülkede Milli Eğitim Bakanlığı varsa ve o Milli Eğitim Bakanlığı hükümetin yönettiği bir yerse, hükümetin adayı kreş vadedemez. Biz devletin yapmadığını vadediyoruz çünkü orada eksiliği eleştirdiğimiz için, orada olmadığı için Büyükşehir’de yapıyoruz. Ama MEB’i yöneten bir hükümetin adayı İstanbul’da kreş vadedemez. İlk önce oradaki yapısal sorunu görür ve oranın yapılmasını MEB’den sağlayacağız der, kendisi vadetmez. Yani şu rolü doğru tanımlamak gerekiyor, biz inşallah bir gün iktidar olursak bunu MEB eliyle çözmeyi vadetmemiz gerekir. Basit görünen fakat önemli olan bir noktadan bahsediyorum.'

'VATANDAŞ DEVLETİN YARDIM ELİNİ BULAMIYOR'

'Boğaziçi alanlarının korunmasından kültür dairesine tarihi alanların restore edilerek tekrar değerlendirilmesinden sosyal hizmetlere, İBB’de yoksulluk tabanlı çalışmaları da ben yönettim, çok geniş şekilde insan odaklı bir alandaydı. Benim ilkelerim gereği de çok anlamlı çünkü insana dokunan, onun ihtiyaçlarını gözeten bir devlet arzusu olan, buna inanan birisiyim. Bence devlet insan içindir, insan devlet için değildir, bunu doğru şekilde yerine yerleştirmek gerekiyor. Bu söylem her zaman herkesin tekrar ettiği bir şeydir ama bunu ilkesel olarak benimsemek bambaşkadır. Ben Türkiye’deki insanların çok sahipsiz olduğunu, çoğu zaman bir trajedi yaşadığında el uzatmasını beklediği devleti orada bulamadığını kendi yaşantısında da görmüş birisiyim. Bunun son örneğinde de Hatay depreminde bütün boyutlarıyla gördük. Belki de en son örneğini Erzincan İliç’te gördük. Buna baktığımızda şunu söyleyebilirim, eğer bir devlet mekanizması yapısal olarak bir toplumun, ülkenin kaderini belirleyecek kararları hükümet düzeyinde atıyorsa bunun bir yapısal aklı ve yöntemi olması lazım. Bu insanı aşan, insana etki edecek ama insanı aşan alanlar diye söyleyeceğimiz yer. Bence Türkiye bunu çoktan terk etti. Türkiye şu anda bir planlamaya sahip olmayan bir ülke. Devlet Planlama Teşkilatının kapatılmasından bu güne kadar stratejik plan denilen ama bence bir hileden başka bir şey olmayan, devletin bütçesini ve imkanlarını nereye kullanacağını topluma açmadığı, tartışmadığı bir metodoloji ile yürütülen devlet yönetiminden bahsediyoruz. O yüzden birilerinin sabah kalkarak ‘Şuraya şu kadar büyük bir şey yapacağım bu da devletimizin atılım projesidir’ diye dendiğinde onun fizibilitesinin, profesyonel yapısının olmadığı bir evren ortaya çıkıyor. Geriye yerel yönetimler kalıyor, onlar da büyük oranda insan odaklı yaşamın çözümlerine ulaşacağı bir sistem olması gerektiğini ve buna özellikle odaklanılması gerekildiğini savunan bir anlayıştayım. Türkiye’de sürekli bu tartışılıyor, merkezi yönetim ve yerel yönetim meselesi ülkenin 2.yüzyılının ana konuları.'

'FATİH BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ'

'Neden Fatih’ten aday oldum? Çünkü tarihin genişliğinde bir yaşam kültürüm var ve benim için Türkiye’deki en değerli yer Fatih’tir. Yani tarih ve İstanbul dediğimizde her şeyi konuşabileceğimiz bir evren. Bugün, Fatih’in üzerine çalışırken bahsedemeyeceğiniz hiçbir şey yok. Sadece aktif tarih ve siyaset tarihi değil, mesela toplumsal tarih, yoksulluk, savaş veya kültür tarihi dahil olmak üzere her şeyi konuşabilirsiniz. Bu nedenle Fatih benim için çok değerli.'