KARAR TV'de konuşan Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, camilerde vaizler tarafından okunan hutbelerin, toplum üzerinde etkisinin olmamasına ilişkin konuştu. Diyanet İşleri'nin uyguladığı merkezi hutbe uygulamasını eleştiren Çağrıcı, 'Merkezi hutbe, sorunlu bir sistemdir. Merkezi hutbeler yazılmaya başlandığından bu yana cemaatte bir ilgisizlik oluştu' dedi.
KARAR TV'de Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in yorumuyla yayınlanan Yüzleşme programına konuk olan Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, hali hazırda uygulanan merkezi hutbe sistemini ve vaizlerin toplum tarafından yeterli ölçüde anlaşılamamasını değerlendirdi. Bu sistemin toplumun sorunlarına, ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap veremediğini belirten Çağrıcı, İstanbul ile Hakkari'deki insanların ihtiyaçlarının farklı olduğunu vurguladı.
Çağrıcı, 'Camide vaizin yaptığı vaazın başarılı olması için alan araştırmasına ihtiyaç var. Konuşulabilir ama bu insanlar o konuşmadan ne kadar yararlanıyor. Cemaatin neyi öğrenmeye ihtiyacı var, güncel ihtiyaçlar neler, bunların bilinmesi gerekiyor. Aksi halde toplum vaazlar ile ilgilenmez. Yani hitap edilen toplum, mahalle ve çevrenin dini bilgilendirme ihtiyaçlarının, sorunlarının neler olduğunu, ne konularda hangi çözümlere ihtiyaçlarının olduğunu bilirseniz o konu üzerinde konuşursunuz. Hutbelerin merkezde yazılmasına da prensip olarak karşıyım. Merkezi hutbe, sorunlu bir sistemdir. Çünkü İstanbul ile Hakkari’nin sorunları, çözüm beklentileri aynı değildir. Dini bilgilenmeye nereden başlanacak çünkü o toplumun ihtiyaçları farklı. Dolayısıyla vaizlerin hutbelerde, o toplumun beklentileri, sorunları, ihtiyaçları ve durumlarına göre bir bilgilendirme yapması gerekiyor. Merkezi hutbeler yazılmaya başlandığından bu yana cemaatte bir ilgisizlik oluştu' şeklinde konuştu.
'HUTBELERDE TOPLUMUN SORUNLARINA YER VERİLMELİ'
'Öncelikle toplumun sorunlarını bilmek gerekiyor. Geri dönüşün iyi sonuçlar vermesi için din hizmetlerinin, eğitimin iyi olması gerekiyor. Yani eğitiminizin seviyesine göre din hizmetlerinin kalitesi anlaşılabilir. Öteden beri insanlar topluma bilgilerini sunuyor. Eğer sadece öğretim değil de eğitim de işin içine katılabilmişse doğru bilgilere erişim imkanı oluşur ve din adamları da toplum ile doğru bilgileri paylaşır. Ve bunun da geri dönüşü başarılı olur, toplumda iyi sonuçlar ortaya çıkar. Burada alınan eğitimin kaliteli olması gerekiyor. Camide vaizin yaptığı vaazın başarılı olması için alan araştırmasına ihtiyaç var. Konuşulabilir ama bu insanlar o konuşmadan ne kadar yararlanıyor. Cami içi yaygın eğitimin başarıya ulaşmasının bir şartı var, o da toplumun, cami cemaatinin ihtiyaçlarını iyi analiz etmek ve bilmektir. Neyi öğrenmeye ihtiyaçları var, güncel ihtiyaçlar neler, bunların bilinmesi gerekiyor. Aksi halde toplum vaazlar ile ilgilenmez. Çünkü o insanları ilgilendiren konulara dair konuşulmuyor.'
'MERKEZİ HUTBE SORUNLU BİR SİSTEM'
'Şahsen görevim sırasında arkadaşlar ile yaptığım konuşmalarda bu konunun üzerinde çok duruyordum. Yani hitap edilen toplum, mahalle ve çevrenin dini bilgilendirme ihtiyaçlarının, sorunlarının neler olduğunu, hangi çözümlere ihtiyaçlarının olduğunu bilirseniz o konu üzerinde konuşursunuz. Ve bu sayede o çevre sizi dinler, ‘Bu vaiz benim sorunlarıma dair bir şeyler diyor’ der. Dolayısıyla beklediği bir konuda onu aydınlatmış olursunuz. Bu bakımdan hutbelerin merkezde yazılmasına da prensip olarak karşıyım. Yerinde görevlinin hazırladığı bir hutbenin sorunları olabilir, bu problemleri başka türlü aşmak gerekiyor. Görevli personelin kalitesini yükselten hizmet içi eğitimler gibi yollar ile bunu çözmek gerekiyor. Ama merkezi hutbe, sorunlu bir sistemdir. Çünkü İstanbul ile Hakkari’nin sorunları, çözüm beklentileri aynı değildir. Dini bilgilenmeye nereden başlanacak çünkü o toplumun ihtiyaçları farklı. Dolayısıyla vaizlerin hutbelerde, o toplumun beklentileri, sorunları, ihtiyaçları ve durumlarına göre bir bilgilendirme yapması gerekiyor. Merkezi hutbeler yazılmaya başlandığından bu yana cemaatte bir ilgisizlik oluştu.'