Taylandlı yönetmen Sitisiri Mongkolsiri’nin ‘Açlık’ filmi Netflix’te izleyiciyle buluştu. Servet sınıfının popüler aşçısı şef Paul ile babasının esnaf lokantasında noodle pişirirken kendini birden vok tavasıyla zenginlere şov yaparken bulan Aoy arasındaki başarı hırsını izleyiciye aktaran film, yeme kültürü üzerinden sınıf çatışmasını masaya yatırıyor. Yemek pişirme sahneleriyle görsel bir şölene de imza atan film öte yandan izleyicisinin iştahını kapatacak sorulara gebe...
SALİHA SULTAN
Acıktınız mı? İşte size iki saat on dakika boyunca hemen her sahnesinde yemek pişirilen bir film: Açlık (Hunger). 8 Nisan’da Netflix’te yayınlanan film, bundan üç yıl önce ‘Açlık Oyunları’ filminde direnişin sembolü olan üç parmak selamıyla bir aydan fazla bir süre krallık rejimini protesto eden öğrencilerin ülkesi olan Tayland yapımı.
HUNGER (AÇLIK)
Film, sosyal medyada Uzak Doğuluların envai çeşit sebze ve soslarla donattıkları noodle’ları iştahla mideye indirdiği videoları izlemeyi sevenler için ilk on dakikasında keyifli bir şova imza atıyor. Filmin yönetmeni Sitisiri Mongkolsiri, iştah kabartan bu görsel şölenin ardından kamerasını ustalıkla yeme kültürünün perde arkasına çeviriyor. Eğer oruçsanız ve filmi tam da bugünlerde izlerseniz, filmin başında akşam iftarda ne yesem diye düşünürken sonunda ise kendinizi hangi sosyal sınıfın mensubu olduğunuzu sorgularken bulabilirsiniz.
‘AYAKTA KALMAK İÇİN YİYORSAN FAKİRSİN’
Ratatouille (2007), Chef (2014) veThe Menu (2022) gibi yapımlara aşina olanların pür dikkat izleyeceği film, aşçılıkta bir numara olmak isteyen iki şefin çatışması üzerinden farklı sınıflar arasındaki sosyal bölünmeyi, açlık duygusu ekseninde izleyiciye aktarıyor. Servet sınıfının popüler aşçısı şef Paul, babasının esnaf lokantasında noodle pişirirken kendini birden vok tavasıyla zenginlere şov yaparken bulan Aoy arasındaki ortak nokta ise her ikisinin de fakir mahallenin çocukları olması. Ancak, Sezai Karakoç’un ‘başarı cinneti çağı’ olarak tanımladığı modern çağın hastalığı ‘başarı tutkusu’nun pençesindeki bu iki karakterin çatışması etrafında aktarılanlar, bu iki karakterin hikayelerine odaklanmak yerine, zihinlerde ben bu filmdeki iki uçtan hangisiyim sorusunu tetikliyor: Zevk için yiyenlerden mi, hayatta kalmak için yiyenlerden mi?
Film, Tayland’ın sosyete sınıfının yeme kültürü ile kenar mahallelerde yaşayanların yeme kültürü arasındaki farklılıkları net bir şekilde gözler önüne sererek bu sorunun cevabını da asla izleyiciye bırakmıyor. Net olarak, ‘zevk için yiyorsan zenginsin, ayakta kalmak için yiyorsan fakirsin’ diyerek, moral bozuyor. Yönetmen her ne kadar Aoy’un ‘yemeğe sevgisini katan’ babaanne hikayesi üzerinden bozulan moralleri toparlamaya çalışsa da, Paul’un “Yemege sevgi mi katılırmış? Bu yoksulluktan kurtulamayanların ürettiği bir bahane. Yediğin şey sosyal statünü gösterir, sevgini değil” sözleri can yakıyor. Üstelik balıkçının en taze balıklarını, çiftçinin en iyi sebzesini zenginlere sattığını artık öğrenmiş olmanın sancısı yetiyor.
RAHATLATMAYAN, İRRİTE EDEN BİR EVE DÖNME METAFORU
Yönetmenin, film boyunca servet sınıfını sırf paraları olduğu için yiyebildiklerini, ama tadından aslında hiçbir şey anlamadıklarını hissettirdiği, şefin hazırladığı ‘özel’ tabakları süslediği kana benzeyen sosları ağızlarının kenarlarından damlatarak ucubeleştirme çabaları yine de takdire şayan. Tüm senaryo, bir konuda başarı tutkusuna kapılmanın nasıl tamamen bir güç sınavına, taciz, kontrol ve saplantı haline dönüşebileceğine dair izleyicinin gözünü açmaya çalışıyor.
Filmin en can alısı noktası ise şef Poul’a nazaran o duygusuz ortamda insanlığını kaybetmemekte direnen Aoy’un “Herkesin yediği an kendini evinde hissettiği bir yemek vardır” repliğinin ardında gizli. Filmin sonunda yönetmen her ne kadar Aoy’u ortamdan çekip alarak, eve dönme metaforunu güzelleyerek, az evvel şahit olduğumuz dehşet verici döngüden bizi çekip çıkarmaya çalışsa da, jenerik akarken herkesin aklındaki soru tahmin ediyorum aynı olacaktır: Benim evim hangi mahallede? Filmi mutlaka izleyin. O sorunun cevabıyla yüzleşirken iştahınız fena halde kapanacak.
Filmde Aoy karakterine Chutimon Chuengcharoensukying (solda), şef Paul karakterine Nopachai Chaiyanam hayat veriyor.
‘HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİREMEME SEBEBİN YETERİNCE AÇLIK ÇEKMEMEN’
Filmin bir sahnesinde, babası artık zenginler için bir iki bezelye tanesi ve soslarla süslediği yemekler hazırladığı için kendi mahallesindeki yemek kültürünü hakir görmeye başlayan şef Aoy’a bakıp, “Modern dünyayı hiç anlamıyorum” diyor. Sonra ekliyor: “Yüksek fiyat çekebilmek için illa her şey özel olacak. Özel olduğu için mi pahalı, yoksa pahalı olduğu için mi özel?” Başka bir sahnede şef Paul ise Aoy’a fakirler ve zenginler arasındaki açlık duygusu arasındaki farkı şu cümlelerle açıklıyor:
“Fakirler açlığını dindirmek için yemek yer, ama yemekten fazlasını satın alabildiğinde insanın açlığı dinmez. Onaylanmak için, özel deneyimlere açlık çekerler. Hayallerini gerçekleştirememe sebebin yeterince açlık çekmemen.”