İran’ın ‘Erkeksiz Kadınlar’ı

İran’ın ‘Erkeksiz Kadınlar’ı

İranlı yazar Shahrnush Parsipur’un ülkesinde yasaklı ‘Erkeksiz Kadınlar’ romanı Can Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Parsipur romanında Mehdoht, Fâize, Munis, Zerrinkülah gibi birçok kadının birbiriyle iç içe geçen yaz(g)ısı üzerinden İran İslam Devrimi’ne giden olaylara ve kadınların yaşamlarının nasıl etkilendiğine ışık tutuyor. İranlı kadınların yaşadıklarını ele almakla yetinmeyen yazar okurunu toplumsal ahlak, ölümlülük, şiddet ve ilişkiler üzerine düşünmeye davet ediyor.

MERVE KOÇAK KURT

Yüzleri olmayan karanlık siluetler görüyorum kitabın kapağında. İsmi cismi yok kadınların. Sulu boya fırçasıyla gelişigüzel yapılan bir resme hapsolmuşlar. İlgi çekici mi? Kesinlikle! Kapağıyla da adıyla da dikkati celbediyor: Erkeksiz Kadınlar. Okura ‘roman’ kategorisinde sunulmuş ama tam anlamıyla bir roman mıdır emin olamadım. O yüzden ‘anlatı’ demeyi seçiyorum.

Shahrnush Parsipur’un, olağanın dışında olağanüstülüklere de yer veren bir anlatım tarzı var. Mehdoht, Fâize, Munis, Zerrinkülah, Bayan Ferruhlikâ Sadreddin Gulçihre ve diğerlerinin bazen birbirine teğet geçen, bazen de birbiriyle iç içe geçen öykülerinden müteşekkil bir kitap ‘Erkeksiz Kadınlar’. Can Yayınları tarafından yakın zamanda dilimize kazandırıldı. Çeviri, Yıldız Uysal’a ait. Yazar, kitabının sonuna “Paris, 1978 yazı” notunu düşmüş. Aradan epeyce zaman geçse de yazılanlar hâlâ güncelliğini koruyor.

25kr02man.jpg

HER BİRİNİN HİKÂYESİ BAŞKA

“İlk günlerde sokaklarda çatışmalar sürüyor, taraflar birbirlerini vurup öldürüyordu. Giderek sokaklar boşaldı, halk evlerine çekilerek pişmanlık duymaya başladı. Kimisi de hapse düştü. Birileri de sevinçliydi ve düzenlenen partilerde şarap ve arak içerek eğleniyordu. Genç kızın bu tip partilere uğradığı yoktu tabii ama sokakları dolaşırken evlerinde parti verenlerin camlarının önünde dikiliyor, gülüşmelere kulak veriyordu. Geceleri kimsenin evden çıktığı yoktu, zira polisler gördüklerine parola soruyorlardı. Giderek Munis, Tahran Üniversitesi civarındaki kitapçılara daha sık uğrar olmuştu. İlk günlerde vitrinlerin önünde dikiliyor, kitapların başlıklarını okumaktan çekinerek sadece kapaklarını incelemekle yetiniyordu. Giderek korkusunu yenerek kitap isimlerini okumaya başladı.”

Okurken, aslında derin bir dönüşümün öyküsünü de görüyoruz arka planda. İran İslam Devrimi’ne giden olayları ve kadınların yaşamlarının nasıl etkilendiğini. (Kültürel kodlar toplumdan topluma değişse bile) ‘kadın’ üzerindeki baskıların her yerde nasıl da aynılaştığını. Bildik tanıdık baskılar diyorsunuz. Kimi şekil şemal üzerinden kimi yaşantı… Bunları bir kenara bırakıp ‘Erkeksiz Kadınlar’ın öykülerine dalıyorsunuz sonra. Dilini dilinize, ruhunu ruhunuza yakın hissettiğiniz o kadınların öykülerine...

Mehdoht ile birlikte doğayı izliyorsunuz. “Bağ yemyeşildi, balçıktan duvarıyla sırtını köye vermiş nehrin kenarında uzanıyordu. Bu tarafında bir duvar yoktu ve nehir onu koruyordu. Bağ, vişne ve kiraz ağaçlarıyla doluydu. İçinde üç odalı, önünde yosunları ve kurbağalarıyla bir havuzu bulunan, yarı şehir yarı köy evlerini andıran bir ev vardı. Havuzun etrafını ince kumlu bir yol ve birkaç söğüt ağacı çevrelemişti. Söğütlerin aksi havuza yansıyor ve öğlen vakitleri havuzun koyu yeşili ile söğütlerin açık yeşili sessiz bir savaşa girişiyordu.”

Fâize’nin, “Hanım Bacı ben sevdalıyım. Sevdiğime kavuşmak istiyorum. Bana karşı tarafın aklını çelecek bir muska ver!” diye yakarışına şahit oluyorsunuz. Hanım Bacı’nın o bilgece sözlerine de: “Kızım hiçbir şeyi zorla tutamazsın. Bu aşka karşı koyman şart. Şairlerin dediği gibi. İki tarafın birbirine gönülsüz olması ne güzel/ Birinin başı beladadır gönlü kaymışsa başkasına!”

FERRUHLİKÂ’NIN BAĞI

“Ferruhlikâ elli bir yaşına rağmen her zaman olduğu gibi güzel ve alımlı, balkonda sallanan sandalyesinde sallanıyordu. Baharın ortasında turunç kokusu odaya dolmuştu. Arada bir Ferruhlikâ gözlerini kapatarak kendine düşündü; babası hayatta olsa şimdi bahçedeki yerinde oturmuş sardunyaların toprağını değiştiriyor olurdu.”

“1953 yılının 15 Ağustos günü saat 16.00’da Fâize günlerce kuşku ve derin düşünmenin ardından kararını verdi. Artık sessiz kalmanın bir anlamı yoktu. Aynanın karşısında pudra sürerken kendi kendine, ‘Artık yaşlanıyorum,’ dedi. Yirmi sekiz yaş ve iki ayı vardı. Yaşlı değildi ama yıpranmıştı.”

“1953 yılının 17 Ağustos günü saat 16.00’da Munis evlerinin çatısında dikilmiş sokağa bakıyordu. Tamı tamına 56 saattir bir saniye bile uyumamıştı. Emirhan dışarı çıkmasını yasaklamıştı.”

“Zerrinkülah yirmi altı yaşında bir hayat kadınıydı. Şehri Nev’de çalışırdı. Altın Ekrem’in (Ekrem Farsçada kadın adıdır) evinde. Ekrem’in yedi dişi altındandı.”

Fâize, Munis, Ferruhlikâ ve diğerleri bir bağ evinde yaşamaya başlarlar. ‘Erkeksiz Kadınlar’, işte bu kadınların birbiriyle iç içe geçen yaz(g)ısı. Yaşadıkları olayları ele almakla kalmıyor, toplumsal ahlak, ölümlülük, şiddet ve ilişkiler üzerinden bizi düşünmeye davet ediyor. Olağanüstü hâller ve masalsı durumlar da var kitapta. Mesela bir ağacın insan sütüyle beslenmesi, bir insanın kristalize olup şeffaflaşması, ya da kadının bir nilüfer çiçeği doğurması gibi… Okunası bir kitap, sevgili okur! Okunası…

NOBEL ADAYI SÜRGÜN BİR YAZAR

Kitabın yazarı Shahmush Parsipu, 1946’da Tahran’da doğmuş. Çok küçük yaşlardan itibaren yazmaya başlamış. 1974’te ‘Sag ve Zimistaân-i Buland’ (Köpek ve Uzun Süren Kış) romanı çıkmış. İran televizyonunda çalışırken bazı tutuklamalara karşı çıkınca görevine son verilmiş, üç ay hapis yatmış. 1977 yılında tekrar tutuklanmış, dört sene hapis yatmış. ‘Erkeksiz Kadınlar’ yayımlanır yayımlanmaz büyük yankı uyandırmış ancak kısa süre sonra yasaklanmış. Toplumun ahlak kurallarına uymadığı için uyarılan Parsipur birkaç ay sonra İran’ı terk etmiş. 2023 Nobel Edebiyat Ödülü adayları arasında yer alan yazar, hâlen ABD’de yaşıyor. ‘Erkeksiz Kadınlar’, 2009’da İranlı fotoğraf sanatçısı Şirin Neşat tarafından sinemaya da uyarlanmış ve film, yönetmenine Venedik Festivali’nde en iyi yönetmenlik dalında Gümüş Aslan Ödülü’nü kazandırmış.

25kr02man3.jpg
Shahmush Parsipu

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN