James Joyce’un meşhur klasiği Ötüken Neşriyat etiketiyle rafta: ‘Yaşayan ölülere’ seslenen Dublinliler

James Joyce’un meşhur klasiği Ötüken Neşriyat etiketiyle rafta: ‘Yaşayan ölülere’ seslenen Dublinliler

Ötüken Neşriyat James Joyce’un ‘Dublinliler’ eserini Tamer Gülbek çevirisiyle yayımladı. Joyse’un onbeş öykülük kitabındaki ‘Ölüler’ bedenin cesede dönüşmesi değil, değişen değerlere karşı zombileşen anlayıştır. Tüm İrlanda, tüm Dublin duyarsızdır, sessizdir. Dolayısıyla canlı gibi görünen herkes ölüdür. Günümüzde de barış yerine silahlar konuşuyor... Kulaklar tıkalı, gözler görmüyor, diller suskun... Sanki bütün kötülükler Joyce’un ‘Ölüler’ hikâyesindeki gibi bir salgına dönüşmüş...

BESİM DALGIÇ

Sömürgeci İngiliz egemenlerinin çıkarlarına göre bazen İngiliz bazen İrlandalı sayılan James Joyce İngilizce yazan bir İrlandalı, bir Dublinli... T.S. Eliot, Joyce’un 19. yüzyılı yerle bir ettiğini söyler. Onun da içinde bulunduğu edebiyat çevrelerinin ortak görüşü Joyce’un 20. yüzyıl dünya edebiyatında devrim yapan büyük bir yazar olduğudur. Joyce tesadüfen ortaya çıkmadı. Dünyadaki siyasal, ekonomik, toplumsal koşullar değişince, doğal olarak edebiyatta, sanatta eylemlerde değişti...

Trieste’ye yerleşip 1905’te tamamladığı ‘Dublinliler’ adlı hikâyelerini yayımlayabilmesi hiç kolay olmamış. İkinci kitabı ‘Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’ ile birlikte ancak 1914 yılında bastırabilmişti. James Joyce’tan okuduğum ilk kitap Murat Belge’nin çevirisiyle ‘Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’ydi. 1996’da De Yayınevi basmıştı. Nevzat Erkmen çevirisi ‘Ulysses’ ise 1996’da Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmıştı. Joyce’un yazdığı ilk kitap olmasına karşın ‘Dublinliler’ dilimize çok geç çevrildi. Kitap piyasasında çeşitli yayınevlerinden çıkmış yaklaşık onüç adet ‘Dublinliler’ baskısı var. Son olarak Ötüken Neşriyat’ta Tamer Gülbek çevirisiyle ‘Dublinliler’ kervanına katıldı. Çeviri netameli bir iş… Bu nedenle okurlar bu kadar çok çevirinin hakkıyla yapılıp yapılmadığı konusunda karar vermekte zorlanabilir. Kıyaslama yapmak zor. Ama endişelenecek bir şey yok. Bence hepsi değerli.

26kr02-man2.jpg

TAMER GÜLBEK’İN ÖNSÖZÜ OKUNMADAN GEÇİLMEMELİ

Tamer Gülbek çevirisi de çok iyi. Kitapta ‘Çevirmenin Önsözü’ okunmadan geçilmemeli. Onbeş hikâyenin yer aldığı kitap ‘Kızkardeşler’le başlayıp novella sayılabilecek ‘Ölüler’ ile bitiyor. Joyce, Katolik eğitimi almış, İrlanda milliyetçiliğine bulaşmış, ancak İngiliz sömürgeciliğinin baskısı altındaki toplumsal çürümenin, çıkarcılığın farkına varmış. Katolik ahlâk dayatmalarıyla da çözülen toplumundan uzaklaşmış, Dublin’i terk etmiş, sevgilisi Nora ile önce Trieste’ye gitmiş, Roma’da, Paris’te yaşamış, Zürih’te ölmüş.

Ama bu ayrılış sadece fiziki bir kopuştur. Kavafis’ten Cevat Çapan’ın çevirisiyle ‘Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın / Bu şehir arkandan gelecektir’ dizelerindeki gibi o her zaman Dublinliydi.
‘Kızkardeşler’de Katolik ahlâkıyla yüzleşirken, John Huston’nun da ölmeden önce 1987’de çektiği son film ‘Ölüler’ hikâyesinde ise bedenin cesede dönüşmesi değil, değişen değerlere karşı zombileşen anlayıştır. Tüm İrlanda, tüm Dublin duyarsızdır, sessizdir. Dolayısıyla canlı gibi görünen herkes ölüdür. Hatırlanması gereken gerçek ölüler geçmişte kalmıştır. Günümüzde de barış yerine silahlar konuşuyor, hukuk yerine güdük menfaatler öne çıkıyor. Kulaklar tıkalı, gözler görmüyor, diller suskun. Sanki bütün kötülükler ‘Ölüler’ hikâyesindeki gibi salgına dönüşmüş... Birbirleriyle ilintili onbeş hikâye gerçekte ‘Ulysses’ romanına hazırlık metinleri olarak kabul edilmelidir.

‘Dublinliler’ dahil hemen hemen bütün kitaplarda karşılaştığımız, Telemakhos’la paralellik kurduğu Stephen Dedalus bir çeşit Joyce’un vicdanıdır. Dedalus’la yola çıkan Joyce için varılacak bir yer yoktur. Ancak bu çaresizlik değil sonsuzluğa uzanan bir arayıştır.

ÜZERİNE ÇOK KONUŞULUR AMA AZ OKUNUR

‘Joyce üzerine çok konuşulur ama az okunur. Sade, günlük dille yazan Joyce’a uzak kalmak onun kaybı değil elbet. Joyce’un yazarlık süreciyle Mondrian resimlerindeki aşama arasında mutlak bir yakınlık var. Biri yazdıklarını gereksiz kelimelerden, süslemelerden arındırıp ‘Finnegans Wake’teki saf anlatıma ulaşırken, öbürü de sanki Joyce’a öykünürmüşçesine çeşitli biçimlerde resimlediği ağaçtan önce kübizmle, sonra çizginin saflığıyla, minimalizmle buluşması bir çeşit ‘Ulysses’ yolculuğudur. Joyce bu yolculuğa ‘Dublinliler’le başlamış, ‘Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’yle, ‘Ulysses’le ‘Finnegans Wake’le devam etmiş... Ondan etkilenen başka yazarlarla da bu yolculuk hâlâ sürüyor...

26kr02-man.jpg
James Joyce

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN