Mutluluk hayat boyu sabit bir çizgide ilerlemiyor. Geniş katılımlı bir araştırmaya göre, bireylerin yaşam doyumu ergenlikten itibaren azalmaya başlıyor ve 40’lı yaşların ortasında en düşük seviyeye ulaşıyor. Bu dönem, duygusal refah açısından bir tür "dip nokta" olarak tanımlanıyor.
Dartmouth College’dan ekonomist David Blanchflower tarafından Ulusal Ekonomi Araştırmaları Bürosu’yla birlikte yürütülen çalışmada, farklı ülkelerden elde edilen verilerle "U şeklinde" bir mutluluk eğrisi ortaya kondu. Bulgular, kültürel ya da ekonomik farklılıklar olsa da insanların yaklaşık 47 yaş civarında en düşük yaşam memnuniyetini deneyimlediğini gösteriyor.
Araştırmaya göre, orta yaş döneminde artan profesyonel baskılar, aile sorumlulukları ve hayatla ilgili gerçekleşmemiş beklentiler bireyleri psikolojik olarak zorluyor. Blanchflower bu süreci “psikolojik bir tünel” olarak nitelendiriyor; geçmişin muhasebesiyle geleceğin belirsizliği arasında sıkışmışlık hissi, bu dönemi duygusal olarak yıpratıcı hale getiriyor.
Ancak umut verici bir gelişme de var: 50 yaşından sonra mutluluk eğrisi yeniden yukarı çıkmaya başlıyor. Bunun nedenleri arasında bireylerin hayatı daha fazla olduğu gibi kabul etmesi, önceliklerini netleştirmesi ve sosyal baskıların azalması yer alıyor. Ayrıca yaş ilerledikçe artan duygusal olgunluk da bu toparlanma sürecini destekliyor.
Her ne kadar bilim mutluluğun kesin bir formülünü sunamasa da, bu tür çalışmalar duygusal dalgalanmaların normal ve evrensel olduğunu gösteriyor. Yaşamın zorlu dönemleri geçici olabilir; birçok insan için hayatın en tatmin edici yılları, orta yaş krizinden sonra başlıyor.