Yeni nesiller niçin dinden uzaklaşıyor?

Türkiye’de son zamanlarda gündeme gelen, özellikle gençler arasında deizmin yayıldığına ilişkin tartışmalar aslında yalnızca bize özgü bir problemin ifadesi değil. Modern zamanlar boyunca bütün dünyada yaşanan keskin toplumsal dönüşümlerin sonuçlarından biri. Yeni bir hayat tarzı, yeni bir düşünüş yolu, yeni bir evren anlayışı kendisini gösterirken kadim değerlerin kadim kalıplarda yaşatılması zorlaşıyor. Bu değerleri “asrın idrakine söyletmek” mümkün olmayınca arzu edilmeyen kafa karışıklıkları ortaya çıkıyor.

Ancak her dinin ve her kültürün modernite ile aynı şartlarda yüzleştiğini söylemek yanlış olur. Sözgelimi 17. yüzyıldan itibaren birer birer gerçekleşen bilimsel devrimler Avrupa’da Hıristiyan Kilisesi’nin literal Kutsal Kitap yorumunun savunulmasını zorlaştırdı ama aynı problem İslam için geçerli değil. Çünkü dünyanın düz olduğu, evrenin tam olarak bundan altı bin küsur yıl önce yaratıldığı gibi doktrinel inanç esasları yok Müslümanların. Hatta bazılarının neredeyse kırmızı çizgi gibi gördükleri evrim konusunda da yok. İslam tarihi boyunca Müslüman bilim adamlarının ve düşünürlerin Darwin’in görüşlerine çok benzer bir “biyolojik tekâmül” fikrini savunmuş olduklarını biliyoruz. Bugün bazı Müslümanların tıpkı Amerikalı Protestanlar gibi evrim fikrini reddetme zorunluğu duymaları aslında reddettikleri(ni zannettikleri) modernizmin bir ürünü. Tam anlamıyla modern bir tavır bu.

***

Hatırlayan olur mu bilmiyorum, birkaç ay önce bu sütunda başka bir vesileyle Batı Avrupa ülkelerinde dinin -veya hiç değilse kurumsal dinin- neredeyse tamamen toplumsal hayattan çekilmiş durumda oluşuna değinmiştim.

Söylediklerim özetle şunlardı: Bugün özellikle İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya ve İskandinav ülkeleri Hristiyanlığa ait değerleri ve adetleri hayatlarından çıkarmış gibiler. Bunlar -Fransa dışında- vaktiyle Roma Kilisesine baş kaldırıp Protestanlığı benimsemiş olan -ve çoğunlukla Germen kökenli nüfusa sahip- ülkeler. Latin kökenine ve kültürüne daha yakın olan Fransızlar gerçi Protestan olmadılar ama hem Katolik-Protestan savaşında ikinci blokta yer aldılar hem de 1789 ihtilaliyle Katolik Kilisesi’ne en büyük darbeyi indirdiler.

Ancak Protestanlığın yanı sıra başka bir ortak özellikleri daha var bu ülkelerin: Burjuva sınıfının ortaya çıktığı ve kapitalist sosyoekonomik modelin filizlenip geliştiği topraklar bunlar. (Fransa bu hususta da kervana nispeten geç katılanlardan.) Burjuvazinin bu toplumların yalnızca üretim modellerini değil, düşünme şekillerini de devrimci biçimde değiştirdiği hatırlanırsa rasyonalizmin hakimiyeti altında geleneksel dinî dünya görüşünden kopuşun izahı kolay.

Diğer yandan toplumların genelinde refah seviyesinin yüksekliğiyle maneviyat eğilimlerinin ters orantılı geliştiğine dair yaygın görüşü de az çok doğrulayan bir tablo var burada.

***

Peki, Batı Avrupa toplumlarıyla aşağı yukarı aynı sosyoekonomik özelliklere sahip olan Amerikan toplumunun dinle ilişkisi benzer durumda mı? Değil. Ama bunun sebepleri ayrı bir yazının konusu olur. Şu var ki kamuoyu araştırmaları, neredeyse bütün dünyada olduğu gibi, ABD’de de dine inananların ve dini pratikleri yerine getirenlerin sayısının giderek azaldığını gösteriyor. Ancak Amerika’daki “dinden uzaklaşma” trendi hem nispeten yavaş işliyor hem de dindar insanların Amerikan toplumu içindeki oranı Avrupa ülkeleriyle mukayese kabul etmeyecek derecede yüksek.

Pew Research’ün son yaptığı araştırmaya göre Amerikalıların yaklaşık yüzde sekseni “Tanrıya inanıyor musunuz” sorusuna evet cevabı vermiş. Bu Batı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında çok yüksek bir dindarlık oranını gösteriyor. Üstelik “hayır, inanmıyorum” diyenlerin yarısı da Kutsal Kitap’ta anlatılandan farklı bir tanrı inancına sahip olduğunu söylüyor.

Ancak buna mukabil, “evet, bir tanrıya inanıyorum” cevabını verenlerin yaklaşık üçte biri de inandığı tanrının Kutsal Kitap’ta anlatılanla aynı olmadığını söylüyor. Araştırmanın bu kısmının özellikle önemli olduğunu düşünüyorum. Modern insanın dinle ilişkisinin kadim atalarının dinle ilişkisinden farklı olduğu ortada. (Tıpkı “Eksen Çağı” toplumlarındaki gibi…) Ölçülebilen trendlere göre bu farkın giderek artması da bekleniyor. Ancak bu fark öze ilişkin bir fark mıdır yoksa bir şekil değişikliğinin ifadesi midir, işte ondan emin değiliz. Yani, şekil kısmını başarıyla yaşattığımız dinin özünü “asrın idrakine söyletme”de başarısız olduğumuz için mi modernleşen toplumlarda dinden uzaklaşma eğilimi baş gösteriyor? Bunu düşünmek lazım.

YORUMLAR (120)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
120 Yorum