Türkiye’nin derinleşen vize çıkmazı
Aynı iktidarın eski hükümetten yeni hükümete devrettiği problemlerin en büyüğü veya öncelikli olanı nedir? Ekonomi, eğitimi, yargı, dış politika, tarım ya da kültür… Hangisi?
Bir ülkede birden çok müzmin mesele varsa açık ki orada öncelikli mesele eğitimdir. Ne kadar çok problem, kriz veya büyük mesele varsa o kadar ez eğitim vardır. Bunu bir fırsatta hatta her fırsatta konuşmak üzere şimdilik kenara bırakalım.
Öte yandan, seçmenin büyük kısmı öyle düşünmese de Türkiye ekonomisinin senelerdir kriz içinde olduğu aşikardır. Nitekim yeni bakanlar arasında en dikkat çekici iki atamadan birisi ekonomiye yapılmıştır. Diğeri de hariciyeye… Pek bahsi edilmese hatta aksi söylense de Türkiye’nin büyük problemleri listesinde dış politikanın ekonomiden önce geldiğini düşünenlerdenim. Birbirinden zor ve çetrefilli dosyalarda tatminkar bir ilerleme sağlanamadı, geriye gidişler yaşandı. İnşallah yeni bakan Hakan Fidan döneminde tıpkı ekonomide beklendiği gibi hariciyede de “rasyonelleşme” devri açılır da kaçırılan fırsatlar geri kazanılır.
Fidan’ın masasındaki dosyaların en üstünde, senelerdir artarak Türkiye için onur kırıcı noktaya varan vize bahsi olduğunu, olacağını tahmin ediyorum.
Bilindiği üzere Shengen ülkeleri ve ABD, Türk vatandaşlarının vize başvurularını zor kabul ediyor, uzun vadeli randevu veriyor ve taleplerin yarıdan fazlasının da reddediyor. Listeye Kanada ve İngiltere de katıldı. ABD bazı başvurularda 12 aya varan randevular veriyor. Shengen bölgesine vize taleplerinde ise ret kararları yüzde 50’yi buluyor. Özetin özeti, Türklere dünyanın kapısını kapatan sistematik bir uygulamayla karşı karşıyayız. Türk pasaportu değer kaybediyor ve iyi muamele görmüyor. Vize taleplerini reddedilmesinde Türkiye’deki ekonomik kriz, giderek daha çok sayıda genç ve beyaz yakalı çalışanın ülkede kendisine gelecek görmemesinin payı büyük. Buna bir de yıllar içerisinde kaybettiğimiz sempatiyi de eklersek katı bir defansla karşılaşıyoruz. Şimdi olduğu gibi…
Onur kırıcı ve can sıkıcı mı, öyle. Daha onur kırıcı olan ise, bize vize vermeyen ülkelerin bunu bizden gördükleri süper ayrıcalıklı muameleye rağmen yapmalarıdır.
Türk vatandaşlarına vize vermeyen, uzun vadeli randevularla zorluk çıkaran ülkelerin vatandaşları Türkiye’ye tarihi geçmiş pasaport veya kimlik kartlarıyla bile girebiliyorlar. Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde bu ülkelerin listesi var. Birçok ülke vatandaşı için pasaporta gerek yok, birçok ülke için de geçerli kimlik belgesine bile gerek yok.
Avrupa Konseyi’ne üye 17 ülkenin vatandaşları Türkiye’ye sadece kimlik belgesiyle girebiliyor. Almanya, Belçika, Fransa, Gürcistan, Hollanda, İspanya, İsviçre, İtalya, KKTC, Lihtenştayn, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Ukrayna, Yunanistan, Polonya ve Bulgaristan vatandaşları. Almanlar geçerliliğini son 1 yıl içerisinde yitirmiş pasaport veya kimlik kartıyla da girebiliyor. Belçikalılar, Fransızlar, İspanyollar, İsviçreliler, Lüksemburglular ve Portekizliler ise geçerliliğini beş yıl içinde yitirmiş pasaportlarla Türkiye’ye girebiliyorlar.
Biz de aynı muameleyi yapalım; yani, mütekabiliyet uygulayalım demiyoruz. Zira bu birçok sebepten dolayı mümkün değil, bilhassa turizm bağımlılığı nedeniyle akıllıca da değil. Ne var ki eski yeni, geçerli geçersiz bütün pasaportlar iş görürken pasaportumuzun değersizleşmesinin yarattığı büyük sorunu artık görelim. Aha aşıldı, aha aşılıyor demekle problemin aşılmadığını, durumun daha kötüleştiğini anlayalım.
Kendimizi övmeye doyamadığımız “büyük ülke, büyük devlet, büyük güç” sloganından da istersek vazgeçmeyelim ama öyle olduğunu kendi vatandaşımıza biraz olsun hissettirelim.
Vize problemi sadece diplomatik bir konu değildir ve bir ülkenin bu noktaya gelmesi elbette bir dizi başka problemin de neticesidir ama çözüm makamında Fidan oturuyor. Bu vesileyle yeni Dışişleri Bakanı’na başarılar diliyoruz.