1 milyon mülteci sözünün bedeli 10 puan

1 milyon mülteci sözünün bedeli 10 puan

Toplumun korkularından beslenen aşırı sağcıların 70 yıl sonra meclise girmesi, Almanya’da gündemin en önemli maddesi. Ancak AfD’den daha büyük sorun, bu hareketin ortaya çıkaran siyasi atmosfer. Herkes endişeli, ancak söylemleriyle aşırı sağa destek olan ve AfD’nin bir buçuk milyon oy çaldığı merkez siyasette özeleştiri izine rastlanmıyor.

MİKDAD KARAALİOĞLU / FRANKFURT

Almanya AfD’nin (Almanya için Alternatif) federal meclise girmesini sindirmeye çalışıyor. Her siyasi tartışmanın bir köşesinde “AfD ile nasıl baş edebiliriz?” sorusu var. Şüphesiz bu soru Almanya’da yaşayan Türkleri birinci derecede etkiliyor. Aşırı sağcı AfD’nin söyleminde ne kadar mülteci karşıtlığı ön planda yer alsa da nihai hedefi Almanya’daki yerleşik Müslümanlar, dolayısıyla Türkler. AfD ile mücadeleyi kendisine amaç edinen diğer partilerinse prensipte Türklerin ve Türkiye’nin hedef olmasıyla ciddi sorunları olduğu söylenemez. En azından son seçim kampanyasında AfD dahil tüm partilerin uzlaştığı konu Türkiye karşıtlığı oldu. Sadece Türkiye ve İslam karşıtlığının AfD canavarını yarattığını iddia etmek de mümkün değil. AfD gibi arızalı bir hareketin zemin bulmasında Alman halkına yıllardır pompalanan korkuların önemli yeri var. AfD’nin ulusal hassasiyetler, toplumsal sorunlar ve başta AB olmak üzere sözde dış tehditlere verdiği popülist cevaplar, korkuları ile mücadele eden seçmen için ilaç gibi geldi.
İstatistiklere bakıldığında Alman halkının ne tür korkularla yaşamak zorunda kaldığı hakkında bir kanaat oluşabilir. Almanların yüzde 70’i toplum bölünüyor endişesi taşıyor. Kriminal olayların gittikçe arttığını düşünenler yüzde 62. Almanya’da İslam’ın etkisinin gittikçe arttığını düşünenler ise yüzde 46. Bu koşullar altında Almanya’ya çok yabancı geliyor diyenler ise yüzde 38. Infratest adlı araştırma kuruluşunun anketleri toplum içindeki korkuları bu şekilde tespit etti. Bu korkuların ne derece gerçeğe dayandığı ise en iyimser tespitle tartışmalı. Ama gerek medyanın rating endişeleri, gerek Alman kimliğinin yüzyıllardır çözülemeyen “Biz kimiz?” soruna aradığı cevap ve gerekse “Toplumda biraz korku iyidir” anlayışı, sanal korkuların reel bir zemin bulmasına yol açtı.

AfD işte bu korkuları siyasi söyleminin merkezine koydu. Parti programında emeklilik, işsizlik, eğitim vs. gibi temel konularla ilgili hiç bir ciddi çözüm önerisi bulunmuyor. Ancak söz konusu korkulara sürekli vurgu yapılıyor. AfD seçmenleri arasında yapılan anketlere göre seçmenin yüzde 99’u AfD’nin İslam’ın Almanya’deki etkisini azaltmasını iyi buluyor. Yani reel olmayan bir iddia, gerçek bir sorunmuş gibi AfD’nin hanesine yazılan bir artı puan oluyor. Alman kamuoyunun yıllarca popülist ve ötekileştirici bir üslupla tartıştığı mülteciler konusunun, AfD için fiilen bir seçim propagandası olmaktan öte bir fayda sağlamadığı görünüyor.

Alman medyası ve siyasi merkezi AfD’nin demokrasi için çok ciddi bir sorun olduğu konusunda hemfikir. Ancak bu hareketin ortaya çıkmasında kendilerinin ne denli önemli bir rol oynadığı konusunda hiç bir özeleştiri işareti görülmüyor. CDU’nun kardeş partisi CSU bile mülteciler konusunda AfD ile yarışır ve yer yer destekler bir söylem kullandı. Hıristiyan Birlik partilerinin, “Aşırı sağ oylar bizim partide kalır’’ düşüncesiyle gizlice destekledikleri bu söylem seçim sandığında ağır bir tokat gibi kendisini gösterdi. Sadece Bavyera eyaletinde seçime giren CSU hemen hemen yüzde 10’luk bir düşüşle yüzde 38,8 oy aldı. Peki kaybedilen yüzde 10 nereye gitti? Tabii ki gitmesi gereken yere, AfD’ye. Ülke genelinde ise AfD’nin, CDU/CSU ve SPD’den bir buçuk milyon oy çaldığı tahmin ediliyor.

AfD DEĞİL, ATMOSFERİ KALICI

AfD’de parti içi çatışma daha İlk günden kendini gösterdi. AfD’nin Genel Başkanı ve şüphesiz star ismi Frauke Petry federal mecliste partisini grubunda yer almayacağını açıkladı. AfD daha zaferini yaşayamadan ilk gün büyük bir yara aldı. Petry partinin hamasetten sıyrılıp daha yapıcı politikalar yapmasını talep ediyor. Bir diğer neden de partisinde kendisinin gittikçe etkisiz hale getiren iç muhalefet. AfD’nin Alman siyasetinde kalıcı olması mümkün gözükmüyor. Ancak AfD’yi ortaya çıkartan siyasi atmosfer hala var. Bu atmosferin etkisinde kalanların sadece AfD’yi seçtiklerini düşünmek ise büyük bir hata. Almanya AfD ile gerçekten mücadele etmek istiyorsa sorunun köküyle mücadele etmeli, geçici yan etkileri ile değil. 

'BİR DAHA ASLA'

Almanya’da Almanya için Alternatif (AfD) partisinin, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Federal Meclis’e giren ilk aşırı sağcı parti olması, ülke genelinde tepkiyle karşılandı. Almanya’da AfD binalarının önleri ve birçok yerde protesto gösterileri düzenlendi. Nazi Almanyası’na gönderme yapan protestocular, ‘Bir daha asla’, ‘Tarih tekrarlanmasın’, ‘Mülteciler hoşgeldiniz’, ‘Yüzde 13 bir utanç’ yazılı pankartlar taşıdı.

SCHILL TECRÜBESİ UNUTULDU

Almanya’da medya ve siyaset netice itibarıyla AfD’nin bir algı hareketi olduğunu biliyor. Biraz da “Biz yarattık biz indiririz” rahatlığı var. Almanya aynı boyutta olmasa bile benzer bir siyasi şarlatanlığı daha önce de yaşadı. Hamburg’da kendi adıyla Schill Partisi’ni kuran eski hakim Roland Schill, Almanların özgürlüğünün tehdit altında olduğunu, göçün sıkı kontrol edilmesi, iltica hakkının kısıtlanması ve tabii Türkiye’nin AB üyeliğinin engellenmesi gerektiğin söyleyerek, Hamburg gibi liberal bir eyalette kurulduktan bir sene sonra yüzde 19 oy alıp hükümete girmeyi başardı. Alman medyası o yıllarda bitmez tükenmez “Suç oranları artıyor. Halk çaresiz” yayınları yapıyordu. 11 Eylül nedeniyle İslam karşıtlığı zirve yapmıştı. Bu koşullarda İçişleri Bakanı olan Schill, yine medya tarafından yolsuzluk iddiaları ve skandallarla yok edildi. Son olarak eyalet başbakanı Olo von Beust’u eşcinselliğini kamuoyuna açıklamakla tehdit edince görevden alındı. Partisi yok oldu. Bu utanç veren tecrübe bugün nerdeyse hiç anılmıyor bile.

MERKEL'İN ZOR DEMOKRASİ SINAVI

Almanya’da ‘sonucu belli’ olarak görülen seçim süreci, şok bir oy dağılımıyla sona erdi. 14 puan kayıp yaşayan iki büyük partiden Sosyal Demokratlar muhalefete geçme kararı alınca zor görev Merkel’e düştü. Şansölye, görüşleri taban tabana zıt olan Yeşiller ve liberalleri bir araya getirip ‘Jamaika koalisyonunu’ kurmaya çalışacak.

Almanya’da iktidar partilerinin seçimlerde hezimete yakın bir oy kaybı yaşaması, siyasette denklemleri yeniden değiştiriyor. Seçimde ikinci sırada yer alan sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) yeterli çoğunluğa rağmen koalisyona katılmayacağını açıklaması ile birlikte hükümet kurmak için sadece bir alternatif kaldı: Hristiyan Demokrat Birlik-Hristiyan Sosyal Birlik ittifakı (CDU/CSU), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’den oluşan üçlü koalisyon. Partilerin renklerine binaen Jamaika bayrağına gönderme yapılarak ‘Jamaika koalisyonu’ olarak nitelendirilen bu hükümet aslında mecburi bir çözüm olacak. Partilerin koalisyona girmesi için en ideal şart ikinci parti olmaları ya da iki partili bir koalisyonda yer almaları. Yani hem Yeşiller hem de FDP aslında ikili bir koalisyonda olmayı daha çok tercih ederdi. Şimdi seçmenin kendilerine verdiği bu görevi kabul etmekten başka şansları yok. Üçlü bir koalisyonun en büyük sorunu ise müzakerelerde verilecek tavizler. Trajikomik bir şekilde Jamaika koalisyonunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi de her halükarda AfD’ye yarıyor.

Farklı siyasi beklentileri ve mecburiyetleri olan üç partinin yapacağı koalisyon Almanya siyasetinin vazgeçilmezi olan istikrarı tehlikeye sokacak gibi görünüyor.

TÜRK SEÇMEN TEPKİSİNİ GÖSTERDİ

Kuzey Ren Westfalya eyaletinde seçimlere katılan ve Türk partisi olarak bilinen Alman Demokratlar Birliği (ADD), 41 bin civarında oy aldı. ADD’nin aldığı oylar yüzde olarak bir anlam ifade etmiyor. Ancak Türk seçmenin yeni eğilimleri hakkında önemli bir ip ucu veriyor. Seçmenin önemli bir bölümü oyları ile Almanya’nın Türkiye politikalarını porotesto etti. Oylarını protesto amaçlı AfD’ye verenler, yerel düzeyde etkin partileri seçenler ve oy pusulalarının üzerine AK Parti ya da Erdoğan yazan seçmenler de vardı. Tartışmasız gerçekse şu: Kitle partileri Türk seçmenin hissiyatların anlamaktan ve bu konuda tavır değişikliğine gitmekten çok uzak.  

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN