Artık caz da kültür politikasına girmeli

Artık caz da kültür politikasına girmeli

Yeni albümü ‘The Art of Time’ ile müzikseverlerin karşısına çıkan Elif Çağlar, caz müzikle dinleyicinin arasındaki mesafenin, doğru adımlarla kalkabileceğini söylüyor. Çağlar “Esas adımlar, daha büyük kitlelere ulaşma gücü olan kurumlara ve kültür sanat politikamıza kalıyor aslında” diye konuşuyor.

IŞIL ÇALIŞKAN / İSTANBUL

Kadife sesli müzisyen Elif Çağlar, üçüncü albümü ‘The Art of Time’ı (Zamanın Sanatı) çıkardı. Söz, müzik ve düzenlemelerin kendine ait olduğu sekiz parçalık albümde Çağlar’a piyanoda Çağrı Sertel, kontrbasta Volkan Hürsever, davulda ise Ediz Hafızoğlu eşlik ediyor. Türkiye’de ‘özgün caz’ın nasıl yapıldığını albümüyle bir kez daha kanıtlayan Çağlar ile müzik yaşamını konuştuk.

* Albümde ağırlıklı olarak modern çağ ilişkileri ve ‘özlem’ gibi gönül meselelerine değinmişsiniz. Bu konulara değinme ihtiyacı nasıl doğdu?

Önceki albümlerden farklı şeyler söylemek istiyordum... İlişkiler, hepimizi kırmış ya da kırmakta olan bir mevzu. Çoğu sorunun sebebi iletişimsizlik. Sıkça şahit olduğum şeyler, dolayısıyla kafa yorduğum bir konular zinciriydi bu. Şarkılar da seçim aşamasında bir şekilde kendiliğinden bu temayı oluşturmaya başlayınca, zamanı gelmiş demek ki dedim.

Albüme neden ‘The Art of Time’ adını verdiniz?

‘Zamanın Sanatı’yla aslında hayatlarımızın altını çizmek istedim. Beklemenin işlediği hayatlarımızın da aslında bir sanat eseri kadar kıymetli olduğu gerçeğini, hikâyelerimizin önemini vurguladım.

Bir röportajınızda “Ne sanat, ne değil, sınırlar iyice birbirine girdi” demişsiniz. Bunu biraz açar  mısınız?

Çağ değişiyor, insan değişiyor, algılar açılıyor, sanatçı da kendini ifade etmenin bambaşka yollarını buluyor. Bazen bu yollar, hala ‘sanat’ sıfatıyla bir şeylerin fazlaca benzeri olmasına rağmen yükseltilebiliyor. Bazen de zorluyor düşünce kalıplarımızı, sorgulatıyor sanat algısını. Bunlar tarihte de her dönem değişimle gelen aynı sorgulamalar aslında. Önemli olan, gerçekten filtresiz ve samimi şekilde hikâyesini anlatan eserlerin bir şekilde yerlerini, hakettikleri değeri bulmaları.

Albümde yine Ediz Hafızoğlu, Çağrı Sertel ve Volkan Hürsever birlikteliği görüyoruz. Bu isimlerin size ve albümünüze katkılarından bahsedecek olsanız neler söylersiniz?

Albüme katkıda bulunmaya çalışmayıp, albümü bayağı bildiğiniz sahiplenmeleri diyeyim buna. Aranjmanları yazarken, müzisyene tek verdiğiniz bilgi nota üstündeki aslında. Ama maalesef bu ayrımı duymadığımız, sadece aranjmandakini çalalım bitsin güdüsüyle çıkan birçok albüm var, aranjman harika da olsa hissiyat mekanik duyuluyor. Ediz de, Çağrı da, Volkan da tamamen o şarkı neyi istiyorsa, ‘yazılandan ötesini nasıl katarız’ diye düşünüp çaldılar.

Albümün hazırlık sürecinden bahseder misiniz?

Bağımsız bir müzisyen olarak benim için sürecin başlangıcı öncelikle finansmanı  sağlamak. Bundan bahsetmemin sebebi maalesef çoğu kişinin bir albüm çıkarmanın ne kadar zor olduğunu, hele de her şeyi kendi çapınızda yapıyorsanız insanı nasıl uğraştırdığını bilmemeleri. Bana kimse ‘al sana şu kadar bütçe, haydi bir albüm yap’ diye gelmiyor, bunu kendim yapmak zorundayım. O kısımdan sonrası ise bence gayet akıcı. Parçaları seçiyorum ve arajmanlarını yazıyorum. Müzisyenlerin çalımlarına zaten güvenim sonsuz.

Bir röportajınızda “Doğru adımlar atılırsa dinleyici ile caz arasında öyle sanıldığı kadar büyük bir mesafe olmadığı anlaşılır” dediniz. Bu doğru adımlar neler?

Bir müzisyenin şahsen atacağı doğru adım, içinden geleni, kaygıların şekillendirmesine izin vermeden, zorluklara rağmen sunması; ‘caz sadece şuralarda dinlenir’ diye sınırlamadan, ulaşabildiği her uygun platformda müziğini dinleyiciyle buluşturması. Esas adımlar, daha büyük kitlelere ulaşma gücü olan kurumlara ve kültür sanat politikamıza kalıyor aslında. Cazı kültürümüzle yoğurup, tüm renkleriyle kitlelere ulaştırabilecek nice yeni festival, mekân, eğitim imkânı sağlanabilir. Çoğu dinleyici o buzu kırdığı gibi alışıyor zaten duyduğu müziğe. Buna imkân sağlamayınca, caz hep elit ve mesafeli algılanıyor maalesef.

18-02/21/asd.jpg

BREZİLYA VE JAPONYA’DAN MESAJLAR ALIYORUM

Türkiye’de iyi caz müziği yapılacağının ve yapıldığının da kanıtısınız. Türkçe söz tercih etmemenizin sebebi caz müziğe uyumsuzluğu mu?

Uyumu zor diyelim, uyumsuz değil aslında, ne yapacağınızı biliyorsanız güzel tınlıyor. Genelde beste yaparken içime sinen melodilerde Türkçe söz güzel durmuyorsa, doğal olarak İngilizcesi geliyor zaten. Bazen direkt Türkçe yazıyorum ki, o şarkıları daha önce ‘Hafif Batı Müziği’ teklimde olduğu gibi sunmaya devam edeceğim. İngilizce geldiğinde de sorgulamıyorum, zorlamadan öyle geliyorsa var bir hayrı demek. Sonra bir Türk müzisyen olarak, Brezilya’dan Japonya’ya mesajlar alıyorum mesela, fena mı onlar da anlayıp sevince hikâyeleri.

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN