Casusluktan tahliye

Casusluktan tahliye

İnsan hakları aktivistlerine ‘casusluk’ ve ‘terör örgütü üyeliği’ gibi ağır suçlamalarla açılan Büyükada davasının ilk duruşmasında 113 gün tutuklu kalan sanıklar serbest bırakılırken, geriye Türkiye’nin uluslararası imajını yıpratan süreç kaldı. Mahkeme, kriz çıkartan davada ‘delillerin toplanmış olması’ gibi genel gerekçeleri tahliye için yeterli gördü.

HİLAL ÖZTÜRK / İSTANBUL

Büyükada’da bir otelde, FETÖ, PKK ve DHKP-C terör örgütlerinin hedefleri doğrultusunda gizli toplantı yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandıktan 113 gün sonra hakim karşısına çıkan sivil toplum örgütü üyeleri, 2’si yabancı 8 kişi tahliye edildi. Gezi olayları benzeri bir ayaklanma planladıkları iddia edilen 8’i tutuklu 11 şüpheli hakkında ‘ajanlık’ ‘terör örgütü üyesi olma’ ‘terör örgütlerine yardım etme’ suçlarından iddianame düzenlenerek İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı.

İstanbul Başsavcılığı tarafından hazırlanan 17 sayfalık iddianamede Ali Ghravi, Günal Kurşun, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, İlknur Üstün, Muhammet Şeyhmus Özbekli, Nalan Erkem, Nejat Taştan, Özlem Dalkıran, Peter Frank Steudtner, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi yöneticilerinden Taner Kılıç ile Veli Acu, ‘şüpheli’ sıfatıyla yer alıyordu. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi yöneticilerinden Taner Kılıç hakkında, ‘silahlı terör örgütü FETÖ üyesi olmak’ suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, diğer şüphelilerin ise ‘silahlı terör örgütüne yardım etme’ ve ‘casusluk’ suçlamalarından 15’er yıla kadar hapis talep ediliyordu. Dosyada, toplantıyı şüphelilerden Taner Kılıç’ın organize ettiği ancak ‘ByLock’ kullandığı gerekçesiyle İzmir’de gözaltına alınınca toplantıya katılamadığı belirtiliyordu. İddianamede, ‘gizli tanık 1’in beyanları doğrultusunda, şüpheli konumunda yer alan şahısların ‘Çalışma Atölyesi’ adı altında toplantı organize ettikleri ve bu toplantıda yasadışı faaliyetlerin konuşulduğu aktarılıyor.

Önceki gün ilk kez hakim karşısına çıkan STK üyeleri savunmalarında, terör örgütleriyle bağlantıları olduğu iddiasını ve gizli toplantı suçlamalarını yalanladı. Sanıklardan Ali Ghravi “115 günden beri tüm insan haklarım ihlal eden bir durumla karşı karşıyayım. Benim işledigim bir suç yok” dedi. Alman vatandaşı Peter Frank Steudtner ise şiddet karşıtı olduğunu ve insan hakları örgütlerine eğitimler verdiğini belirterek, toplantıya da travma ve veri güvenliği konusunda eğitim için geldiğini söyledi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser ise davanın sanıklarından olan ve ByLock kullandığı iddia edilen Taner Kılıç yaptığı 76 görüşmenin işi gereği olduğunu söyleyerek “Kendisine direktör olarak hesap vermek zorunda olan kişiyim. ByLock olduğunu bilmem mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

Savunmalar sonrası savcısının talebi doğrultusunda mahkeme tüm sanıkların tahliyesine karar verdi. Hakim ‘casusluk’ ve ‘terör örgütü üyeliği’ ile suçlanan sanıkları, ‘delillerin toplanmış olması’, kaçma ihtimalinin bulunmaması’ gibi genel gerekçelerle serbest bıraktı. Ağır suçlamalarla açılan ve ilk duruşmada tahliye kararı verilen dava Türkiye’ye ağır insan hakları eleştirilerinin yapılmasına ve Almanya ile ilişkilerin gerilmesine neden olmuştu.

GİZLİ TANIK İFADESİNDE KAOS PLANI

Aramalarda ele geçirilen belgeler ve gizli tanık ifadelerinden hareketle iddianamede toplantıyla ilgili mevcut siyasi ortamın, terör örgütlerinin başrol oynadığı, sivil toplum örgütleri görünümü altında organize edilen Gezi Parkı olayları benzeri ayaklanma olaylarına ne şekilde evrileceğinin tartışıldığı ileri sürüdü. İddianamede “Bu amaçla faaliyetlerde bulunan şüphelilerin yakalanması sırasında, düzenleyicilerin verdiği ‘Adalet’ ismiyle gerçekleşmekte olan yürüyüşün, Gezi Parkı olayları benzeri şiddet içeren ve toplumda kaos oluşturacak olaylara dönüştürülmesinin amaçlandığı tespit edilmiştir” ifadesine yer veriliyordu. Şüphelilerin, silahlı terör örgütleri PKK/KCK, DHKP/C ve FETÖ iltisakı ve irtibatına yer verilen dosyada, sosyal medya paylaşımları da aktarılıyordu. Şüpheli İdil Eser’in, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörlüğü görevini yürüttüğü anlatılan iddianamede, üst ve oteldeki eşya aramalarında ele geçirilen materyallerde silahlı terör örgütü DHKP/C üyesi olmak suçundan tutuklu Semih Özakça ve Nuriye Gülmen ile ilgili belgelerin olduğu, Murat Dicle isimli bir şahsın AF örgütünde çalıştığı değerlendirilen Fırat Doğan isimli şahsa “Kendisinin Irak’ta uzun zamandır PKK üyesi gerilla doktoru olduğunu ve AF örgütüne üye olmak istediğini, bunun kendileri için sorun olup olmayacağını sorduğu” iddia ediliyordu.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN