Şimşek: Dolar şuan kontrol altında

Şimşek: Dolar şuan kontrol altında

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Dolar şuanda kontrol altında. TL'de kayıplar oldu. Değer kaybının dış boyutunda 3 temel trend var" dedi. Şimşek, Türkiye'nin toplam borcunun 453 milyar dolar olduğunu ifade etti

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Şimşek, katıldığı televizyon programında gündeme ilişkin soruları cevapladı.

Şimşek  şunları söyledi:

Dolar şuanda kontrol altında. TL'de kayıplar oldu. Bunun bir iç, bir de dış boyutu var. Değer kaybının dış boyutunda 3 temel trend var. ABD doları yılbaşından bu yana tüm para birimlerine karşı değer kazandı. İkincisi, küresel olarak faizlerin arttığı bir dönemdeyiz. Üçüncü faktör ise petrol ithal eden ülkelerle ilgili. Petrolün bir anda 80 dolara çıkması TL'nin değer kaybına neden oldu.

Para politikasından güçlü bir adım attık, iletişim tarafını güçlendirdik. Londra'da çok faydalı görüşmeler yaptık. Bunun arkasından Ficth 25 Türk bankası ile ilgili açıklama yaptı, daha sonra Moody's Türkiye'nin kredi notunu izlemeye aldığını açıkladı. Ben komple teorilerine sığınmıyorum. Ama her şey ortada.

Türkiye'ye karşı endişeniz cari açık ve enflasyon ise bu yavaş yavaş düzeliyor. Dışarıdan büyük bir talep var. Enflasyon düşüyor, turizm şahlanmış durumda. İç talepte daha makul bir seviyede gidecek. Bu cari açık ve enflasyon yaratmıyor. Bu ekonomide her şeyin rayına oturacağını görüyoruz. Para politikasında sadeleşme sağlandı. Maliye politikasına yönelik endişeler yersiz. Bizim geçmişimiz belli. Biz mali disiplini yine devam ettireceğiz. Yapısal reform ayağında ise uzun bir süredir zaten yapıyoruz.

Seçim kararı aldıktan sonra piyasalar olumlu tepki vermişken bir kuruluş notumuzu düşürüyoruz. Biz takdiri halkımıza bırakıyoruz. Aynı gün ABD İran'a bir yaptırım listesi açıkladı, içerisine de bir kaç Türk isim koydu.

 

TÜRKİYE'Yİ BORÇ SARMALI İÇİNE GEÇİRMİŞ BİR İKTİDAR DENİYOR...

Çok teşekkür ediyorum. Rakamları ortaya koyalım. En büyük resimden başlayalım. Türkiye'nin bütün borcu, içeriye dışarıya, vatandaşın, bankaların, reel sektörün ve devletin, milli gelire oranı yüzde 142.

Biz benzer gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 211.

Dolayısıyla Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında en az borcu olan ülkeler arasında. Bunlar resmi, IMF'nin resmi sitesinden bulabilirsiniz.

2002'DE DE BÖYLE MİYDİ?

Türkiye yüksek borçlu ülke değildir. Rakam vereyim, Türkiye devletinin, kamunun, bütün KİT'lerin, bütün kamunun borcu milli gelire oranı yüzde 28, net olarak yüzde 8,5.

Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 49. Bütün dünyada devlet borçlarının ortalaması yüzde 82. Anlaştık mı?

dünyanın ortalamasına göre biz 3'te 1 borçluyuz. Devletin aşırı borçlu olduğunu iddia edemezsiniz.

Kim iddia ediyorsa rakamları okumasını bilmiyor ya da siyaset yapıyor ama yalan yanlış bilgiler üstünden yapıyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin borcu, brüt olarak yüzde 28, gelişmekte olan ülkelerde 49, dünyada 80'in üzerinde.
Diyorlar, vatandaş borç batağında. Türkiye'de 81 milyon nüfusun hane halkının, borunun milli gelire oranı yüzde 18. Bu oradan dünyada ortalama yüzde 59. Yani dünyada hane halklarının borçluluk oranı yüzde 59'ken, Türkiye'de bu oran yüzde 18.

ŞİRKET BORÇLARI

Özel sektör borçlarının milli gelire oranı yüzde 68. Bu oran dünyada yanlış hatırlamıyorsam ortalama yüzde 87. Gelişmiş ülkelerde daha fazla. Borcunun yarısı döviz cinsinden, yarısının yarısı da Türk bankalarında dövize endeksli. ama reel sektörün borcu yüksek.

Dış borcun oranı yüzde 53. Bu yüzde 53'ün, 37 puanı özel sektörün borcu. Ama özel sektörün borcuna bakıp, şu kadar borçlu demek doğru bir yaklaşım değil.

Diyelim ki siz 2002 yılında TÜPRAŞ devletindi. Siz TÜPRAŞ'ı özelleştirdiniz. Bunu alan yerel firma gitti dışardan borç aldı. Ama karşılığında da bir varlık var. Dolayısıyla Türk şirketlerinin varlıklarıyla birlikte bakmak lazım.

Türk bankalarının toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 24.

Şunu anlatmaya çalışıyorum. Borç meselesinde gerçekten samimi şekilde rakamlara bakmak istiyorlarsa şunu görecekler. Türkiye genel olarak az borçlu ülkeler arasında.

Biz ne yaptık? 2008-2009'da dedik ki, vatandaş döviz cinsinden borçlanamaz dedik. Çok doğru bir karar. Döviz cinsinde vatandaşı koruduk. Faize karşı da koruduk. Mevcut borçların faizi sabit. Mesela şirketler öyle değil.

Siz dün bir ev aldınız yüzde 12 ile aldınız, o sabit kalıyor. Biz hane halkını vatandaşı şoklara karşı korumaya aldık.

Şimdi bir adım daha atıyoruz, çok önemli. Şirketler, eğer döviz borcunu yönetemeyecek bir kurumsal altyapıya sahiplerse, döviz gelirleri yoksa ve kendilerini piyasada sigortalama anlamında korumaya almayacaksa, biz bunların dövizle borçlanmasına izin vermeyeceğiz diyoruz. Çok doğru bir karar. Nihayet mayıs ayında 26 bin döviz borcu olan KOBİ düzeyindeki şirkete fiilen önünü kapattık. Bir iki tanesi hariç. Bu çok önemli bir reform.

Büyük şirketlere yönelik de yapacağız. Sen döviz borçlanıyorsun, kur riskini yönetemiyorsun, faturasını millet ödüyor. Biz buna izin vermeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün döviz varlıklarıyla, Hazine, Merkez Bankası, kamudan bahsediyorum. Döviz varlıkları döviz borçlarından daha fazla. Biz dünyadan alacaklıyız. Dolayısıyla iddia edildiği gibi, devlet bir borç batağında falan değil. Devlet, cumhuriyet tarihinin en sağlam, bir çok açıdan dönemlerini yaşamıştır.

Türkiye'nin bütün farklılıklarını zenginlik olarak gören bir hükümetiz, partiyiz. On yıllarca sürmüş ret siyasetine son veren bir partiyiz. Ve bütün vatandaşlarımızın hiçbir ayrım olmadan, kültürel, siyasi haklarını doya doya yaşaması için yasaklarla mücadele eden bir partiyiz. Her şey ortada. Biz siyasete alan açtık.

Ama dünyanın hiçbir yerinde, normal siyaset mekanizmasıyla terör örgütlerinin iç içe geçtiği durumlara izin verilmiyor. Keşke, bahsettiğiniz parti kendisi bölücü terör örgütünün güdümünden çıkartabilse. Keşke özgür biçimde memleket meselelerini konuşarak, Meclis'te siyaset yaparak çözme yoluna gitse. Teröre, Türkiye'yi tehdide yönelmese. Ve şu anda bir sorun varsa herkesin oturup geriye doğru bakıp özeleştiri yapması lazım.

Türkiye durup dururken OHAL'i mi getirdi? Dünyanın en karmaşık darbe girişimlerinden birisine sahne oldu Türkiye. 2014 Ekim olaylarını hatırlarsınız. Çok ciddi biçimde Türkiye'ye yönelik çok boyutlu bir terör ortaya çıktı. 30 tane büyük terör saldırısına sahne oldu. Bir ara Türkiye teröre verilen kurbanlar sıralamasında dünyada 4'üncü sıradaydı. Biz OHAL'i bu mecburiyetler yüzünden getirdik.

Yoksa 2 gün dahi bunun olmasını dahi istemeyiz. Onun için, şunu anlatmaya çalışıyorum. Kim ne derse desin, yakın dönemde başımıza gelen felaketlere bazı tepkiler var. Bunun üzerinden yürütülen algılar var. Ama gerçekçi olalım, eğer Türkiye'de terörün belini kırmazsanız ne demokrasi olur, ne huzur olur, ne barış olur. En öncelikli konu terörle güçlü şekilde mücadeledir. Güvenliğin olmadığı yerde yatırım, istihdam olur mu? Özgürlük olur mu? Bu dengeyi sağlamak lazım.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN