Görüşler

Ahmet Faruk Çeçen yazdı: Medyanın‘terör’le imtihanı

Ahmet Faruk Çeçen yazdı: Medyanın‘terör’le imtihanı

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Ahmet Faruk Çeçen, terör ve medya ilişkisini kaleme aldı.

AHMET FARUK ÇEÇEN

Son dönemde politik temelli şiddet dünyada ciddi bir şekilde artmakta. Pek çok düşünürün belirttiği gibi politik amaçlı şiddet eylemleri fiziksel olarak verdikleri zarardan ziyade psikolojik açıdan verdikleri mesaj açısından önem taşımaktalar. Bu hususta şiddet, terör ve medya arasındaki bağlantıyı ele almak bir zorunluluk halini alıyor.

İki bölüm olarak planlanan bu yazı dizisinde, politik şiddetin ne olduğunu, terör eylemlerinin kamuoyuna ve bireylerin psikolojik durumlarına etkisini, medyanın bu eylemleri nasıl aktardığını ve toplumları şekillendirmek amaçlı mesaj olarak yapılan bu eylemlere karşı nasıl bir strateji izlendiğini ele almak istiyorum.

TERÖR NEDİR, TERÖRİST KİME DENİR

Politik şiddeti en basit şekliyle politik amaçlara ulaşmak adına bir organizasyonun (terörist grup ya da devlet) fiziki güç kullanımı olarak tanımlayabiliriz. Yani politik şiddet, şiddet içeren bir eylemi ister bir terörist grup yapsın isterse bir devlet, bunun politik amaçlarla yapılmasıdır. Aslında politik şiddet pek çok teorisyen tarafından tarihsel gelişimin gerçekleşebilmesi adına zorunlu bir araç olarak konumlandırılmıştır. Fransız Devrimi’nden beri şiddet tarihin ilerlemesine yardımcı bir olgu olarak ele alınmıştır (Clastres, 1987, s.11). Bu yaklaşımlara göre devlet şiddet kullanma tekelini elinde barındırdığından şiddeti kullanabilecek tek meşru yapıdır.

Hollandalı siyaset bilimci Alex Schmid, 1983’te yaptığı bir çalışmada 1936 ile 1981 yılları arasında terörizm hakkında yapılmış 109 farklı tanım tespit etti.

Aslında “terör” kavramı ilk kez 1789 Fransız Devrimi sırasında gündeme gelmiştir. Fransız Devrimi ertesinde Fransa’ya yaklaşık bir yıl süreyle egemen olup yaptıkları ayaküstü mahkemeler ve döktükleri kanla tarihe geçen Jakobenler tarafından kullanılan “terör” kavramı pozitif bir anlam taşıyordu, çünkü Jakobenler ortaya koydukları “terör” denen şiddet içeren eylemleri devlet adına, barış dolu bir ortama erişmek için gerekli görüyorlardı (Hoffman, 1998, s.15).

Peki, nedir bu terör? Aslında üzerinde uzlaşılamamış, doğal olarak cevapsız bir soru. Bildiğimiz gibi kiminin terörist dediğine başkası özgürlük savaşçısı demektedir. Örneğin, 11 Eylül saldırılarının planlayıcısı Usama Bin Ladin kimilerine göre teröristken kimilerine göre bir kahramandır. 11 Eylül sonrası George W. Bush yönetiminin kitle imha silahları barındırdığını iddia ederek Irak’ı işgal etmesi, sorulması gereken farklı soruları gündeme getirmiştir. Amerika, Irak ordusunu yenerek zafere ulaştıktan sonra, pek çok Iraklı sistematik olarak Amerikalı askerlere saldırılar düzenlemiştir. Bunlar ülkelerini işgalci güce karşı savunan insanlar mıdır yoksa Amerika’nın belirttiği gibi teröristler midir? Kimilerine göre terörizm ile özgürlük savaşçısı arasındaki ayrımı yapmanın en kolay yolu terörist eylemleri bir taktik olarak nitelendirmektir. Örneğin, Jeffrey Simon terörizm ve gerilla savaşı arasında bir fark olduğunu belirterek terörizmin bir metot olduğunu dile getirir. Başka isimler de terörizmin savaş kurallarını ihlal eden bir taktik olduğunu ve tüm özgürlük savaşçılarının bir taktik olan terörist eylemlere girişmeyi tercih etmediğini söyler (Schmid, 2011, s19).

Belki de dünyada özgürlük savaşçısı terörist tartışması en çok İsrail-Filistin sorununda gündeme gelmektedir. Schmid’e göre (ibid, s.20,21) bu hususta kişilerin arka planları belirleyici olmaktadır. Amerikalı Müslüman bir akademisyen, terörizmin ulusal özgürlük hareketlerinden, özgürlük savaşçılarından ve işgale karşı direnişten farklı bir şey olduğunu belirtir ancak ulusal özgürlük ve işgale karşı direnişte bulunan grupların çoğu zaman terörizme başvurduğunu dile getirir: “İşgal Fransızların Cezayir’de ve İsrail’in Filistin’de yaptığı gibi iskan politikasını içerirse, bu iskan edilen bölgelerdeki yerleşimcilere ulusal özgürlük savaşımının bir parçası olarak saldırmak terörizm sayılmaz çünkü bu yerleşimciler sivil gibi gözükseler de aslında silahlıdırlar ve genellikle zorla yerleşilen yerdeki yerli insanlara karşı düşmanca bir tutum içindedirler. En temelinde, bu yerleşimciler işgale meşruluk kazandıracak şekilde bir oy bloğu oluşturmakta ve böylece işgalcilere doğrudan bir destek sağlamaktadırlar.” Buna karşın, İsrailli bir akademisyen terörist ve özgürlük savaşçısı aynı şeydir diyerek terörizmin tanımlanamamasının nedeninin terörist eylemlerle ulusal özgürlük adına yapılan eylemlerin kıyaslanması olduğunu belirtmektedir. İsrail-Filistin çatışmasında, Filistin halkından ciddi destek gören ve İsrail’i dünyanın en büyük terör devleti olarak tanımlayan Hamas, Amerika, Kanada gibi ülkeler tarafından terör örgütü listesinde tutuluyor. Öte yandan Türkiye, İran, Rusya, Çin, Norveç ve İsviçre gibi ülkeler Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyor. Mısır örneğine bakacak olursak, Mısır’ın seçilmiş meşru cumhurbaşkanı olan ve Sisi tarafından darbeyle yönetimden el çektirilen Muhammed Mursi’yi seçimlerde destekleyen Müslüman Kardeşler hareketi, Mısır’ın darbe yönetimi, Rusya ve Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından terörist olarak gösterilmektedir.

Terörist eylemler olay yerindeki insanlardan ziyade tüm toplumu hedefler. Bu nedenle öncelikle propaganda olarak ele alınması gerekir.

Adorno’nun belirttiği gibi tanımlama oldukça zor bir şeydir ve çoğu zaman çizilen çizgilerin dışında kalan bir şeyler vardır. Ancak yukarıda belirtilen tartışmalar göz önüne alındığında, terörizmi tanımlamanın herhangi bir fenomeni tanımlamaktan çok daha zor olduğu ortadadır. Tüm bu nedenlerden dolayı uluslararası hukukta ortak bir terörizm tanımı oluşamamıştır. Bununla beraber, Hollandalı siyaset bilimci Alex Schmid, 1983 yılında yaptığı bir çalışmada 1936 ile 1981 yılları arasında terörizm hakkında yapılmış 109 farklı tanım tespit etmiştir. 1981 yılından sonra da yapılan pek çok tanım olmuştur. Yapılan bütün bu tanımlar terörizmin şiddet kullanma veya kullanma tehdidi içerdiği, bir mücadele metodu olarak kabul edildiği, amacının hedef kitlede bir korku ortamı yaratmak olduğu gibi hususlarda hemfikirdir.

Hedef kitlede korku yaratmak nasıl gerçekleştirilmektedir sorusu bu noktada ön plana çıkmaktadır. Schmid (2004) bu konuda önemli bir yaklaşımda bulunarak şiddeti bir iletişim biçimi olarak kavramsallaştırır. Ona göre dinamitin (1866-1867) icadı ve sonrasında 1881’de matbaadaki gelişmelerle beraber kitlesel medyadaki atılımlar, 19. Yüzyılda teröristlere devrimci ve anarşist propagandaları adına zemin hazırlamıştır. Anarşist bir teorisyen olan Peter Kropotkin binlerce yılda oluşan tarihsel yapıları birkaç kilo dinamit yıkamaz der ancak propaganda olarak terörizmin etkili olabileceğini belirtir. Ona göre kamusal ilgiyi cezbeden eylemler sayesinde, yeni fikirler insanların aklına girmekte ve onları dönüştürmektedir. Bu tür bir eylem binlerce sayfadan daha fazla propaganda yapabilmekte en önemlisi isyan ruhunu uyandırmaktadır.

KİTLESEL DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ

Bu noktada görüldüğü gibi terörist eylemler olay yerindeki insanlardan ziyade tüm toplumu hedeflemektedir. Yani terörizm sadece şiddet olarak anlaşılamaz onun öncelikle propaganda olarak ele alınması gerekmektedir. Klasik dediğimiz medya araçları da en başından beri bu propagandanın bir parçası olagelmektedir. Medya sayesinde oluşan korku ortamında kitlenin bazı davranış değişikliklerine gitmesi beklenmektedir. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir.

* Devletin güçsüz, terör örgütünün güçlü olarak anlaşılacak şekilde güvenliğin ortadan kalktığının düşünülmesi ve böylece içte ve dışta ülkenin itibarının sarsılması.

* İnsanların normal davranışlarını değiştirerek ekonomi, toplumsal ve siyasal olarak terör örgütünün işine gelecek şekilde davranmaları.

* Toplumda terör örgütünün lehine bu eylemleri yaptığını savunduğu kesim ile toplumun diğer kesimleri arasında gerilimin artarak ülkede kutuplaşma belki de olası bir bölünmeye götürecek şekilde iç savaş ortamı oluşması.

Bir sonraki yazımda sosyal medyanın terör örgütleri tarafından nasıl kullanıldığını ve hükümetler ile sosyal medya platformlarının bu hususta aldığı ya da alamadığı önlemleri ele alacağım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir