Görüşler

Ali Rıza Özdemir ve İsmail Baki yazdı: Cumhurbaşkanı adaylarından ne istiyoruz?

Ali Rıza Özdemir ve İsmail Baki yazdı: Cumhurbaşkanı adaylarından ne istiyoruz?

‘Alevilik Bildirgesi’nin yazarları Ali Rıza Özdemir ve İsmail Baki “Alevîler, milli birliği önemsiyor. Bu nedenle milli birliğe ve ortak değerlere vurgu yapılmalı ve bu değerler ön planda tutulmalı” diyor.

Alevîliği Türk ve dünya kamuoyuna doğru biçimde anlatmak amacıyla Ali Rıza Özdemir ile İsmail Baki tarafından kaleme alınan ve Ağustos 2017’de yayımlanan Alevîlik Bildirgesi, şimdiye kadar 150 inanç ve kanaat önderi tarafından imzalandı. İmzası alınan bütün kişilerin, Alevî toplumunda bir karşılığı vardır. Ayrıca 20 kadar sivil toplum örgütü, Alevîlik Bildirgesi sürecini kurumsal olarak desteklemektedir. Bildirge’nin kamuoyuna duyurulması ile çalışmalarımız Alevîlik Bildirgesi Hareketi veya Yol Evlatları Hareketi olarak anılmaya başlanmıştır.

18-05/24/screenshot_3.jpg

“Hiç kimse Alevîliği bizim yerimize tanımlamamalı. Cumhurbaşkanı adaylarımız Alevîliği tanımlamaktan kaçınmalı, Alevîler adına konuşma zahmetine girmemeli.”

Yeni bir seçim sürecine girdiğimiz ülkemizde Alevîlerin de haklı ve temel talepleri vardır. Uzun süredir Alevî toplumunun değişik şekillerde dile getirdiği talepler, halen yerine getirilmemiş, mağduriyetler giderilmemiştir. On yıllardır Alevîlerin en temel vatandaşlık haklarını bile görmezden gelinmiştir. Alevîlik Bildirgesi bileşenleri olarak yaklaşan Cumhurbaşkanı seçimlerinden beklenti ve taleplerimizi ana hatlarıyla Cumhurbaşkanı adaylarımızın dikkatine sunuyoruz.

DOĞRU TANIMLAMA

Bizi rahatsız eden en büyük sorunlardan biri Alevîliğin tanımı konusunda. Alevîliği hiç kimse bizim yerimize tanımlamamalı. Çünkü bizler, bu hakkı hiç kimseye vermedik. “Alevîlik bir kültürdür” yahut “Hz. Ali’yi sevmek Alevîlikse ben de Alevîyim” türünden lakırdılar boştur ve toplumumuzda hiçbir karşılığı yoktur. Bizim için Alevîlik; “Hakk-Muhammed-Ali yoludur” yani “doğru yol”dur. Bir inançtır; bir iman meselesidir. Onu vahyin dışına çıkarıp salt “kültür” olarak tanımlamanın, Alevîliğin bilgi ve anlam evrenindeki tek karşılığı vardır ve o da “küfür”dür. İkincisi, Alevîlik salt hatta içi boşaltılmış bir Hz. Ali sevgisi değildir. Hz. Ali’yi sevmek demek, onu İslam tarihinin sıradan bir figürü haline getirmek değildir. Aksine bunu yapmak, Hz. Ali’nin hakkına girmek demektir. İnancımızda Hz. Ali’yi sevmek demek; onun “Allah’ın velisi”, “Konuşan Kur’an”, “On İki İmam’ın birincisi”, “Hz. Muhammed’in halifesi ve vasisi”, “Allah’ın doğru yolu”, “ilim şehrinin kapısı”, “İnananların Kâbe’si”, “Cennet ve cehennemi bölen kişi” vb. olduğuna iman etmektir. Bu nedenle Alevîliğin inanç, bilgi ve anlam evrenini bilmeden kurulan bütün cümleler, iyi niyetli olsa bile, tarafımızdan ciddiye alınmamaktadır. Özetle; Cumhurbaşkanı adaylarımız; Alevîliği tanımlamaktan kaçınmalı, Alevîler adına konuşma zahmetine girmemeli.

CEM EVLERİNİN ‘KÜLTÜR EVİ’ SAYILMASI

Tarikat kapısındaki (Dört kapı: Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat) ibadetimiz cem erkânıdır. Cem erkânını yerine getirdiğimiz yerler olan cem evleri halen devlet aklında “kültür evi” olarak kabul edilmektedir. Alevîliği “kültür” olarak gören sakat bir zihniyetin cem evlerini de “kültür evi” şeklinde tanımlaması elbette garip değil. Ama baştanbaşa yanlıştır. Kabulü asla mümkün değil. Çünkü cem evlerinin “meydan” adı verilen bölümlerinde cem ibadeti yapılır. Bizim için cem bir ibadettir ve başkalarının Alevîlerin ibadet olarak yerine getirdiği uygulamaları farklı şekilde ifade etmeye hakkı yoktur. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire, Türkiye’nin din veya inanç özgürlüğü hakkını koruyan 9. madde ve bununla bağlantılı olarak ayrımcılığı yasaklayan 14. maddeyi ihlal ettiğine karar vermiştir) Cem evleri ibadethanedir ve ibadethane statüsü verilmelidir. Talep olan yerlerde cem evi açılmalı ve devlet bütün masrafları karşılamalıdır. Cem evlerinde çalışanlar, talep olduğu takdirde devlet tarafından istihdam edilmelidir.

DİYANET’İN EL ÇEKMESİ

Diyanet İşleri Başkanlığı, din tacirliğini önlemek için Atatürk tarafından kurulan önemli bir devlet kurumudur. Ancak geldiğimiz noktada Atatürk’ün hedeflediği amaçlara uygun çalışmadığı açıktır. Alevîler açısından Diyanet İşleri; “çaycısı bile Alevî olmayan” bir kurumdan ibarettir. Bu şekliyle kabul görmesi mümkün değildir. Ne var ki, Diyanet yetkilileri zaman zaman Alevîlik konusunda açıklamalar yapmakta, Alevî inanç ve kanaat önderlerine yanaşarak Alevîleri Sünnîleştirmek gibi çabalar içine girmektedir. Bunun da kabulü mümkün değildir. Diyanet İşleri yetkilileri; Alevîlik hakkında konuşmamalı, Alevîleri asimile edici çalışmaları bırakmalı ve asli görevlerini yerine getirmeli. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut yapısı içinde Alevîlerle ilgili herhangi bir tasarrufta bulunması doğru değil.

AYRIMCILIĞIN SON BULMASI

Alevîlerin neredeyse tamamı devlet kurumlarında (sadece Alevî oldukları için) kendilerine ayrımcılık yapıldığını hissetmektedir. En varlıklı iş adamından en fakirine kadar bütün Alevîlerde bu duygu vardır ve hatta bu duygu, bir tedirginlik halini almıştır. İşlerinin, devlet kurumlarında Alevî olmaları nedeniyle ilerlemediğine ve sonuçlanmadığına dair ötekileşme hissi artarak devam etmektedir. Devlet kurumlarında görev almada, memurlukta bu çekince açıkça görülmektedir. Alevîlerin yaşadığı bu hissi yenmek; devlet kurumlarında ayrımcılık yapılmadığına dair Türk toplumunun tamamını ikna etmekten geçmektedir.

SİYASETTE ALEVİLERİN GÖRÜNÜR OLMASI

Cumhuriyetin ilk yıllarında Alevîler, genel olarak sağ partileri destekliyorlardı. Birkaç nedenden dolayı bu destek asgari düzeye indi: Sağ partiler Alevîlere verdikleri sözleri tutmadılar; Selefi akımların etkisinde kalarak daha mezhepçi politikalar benimsediler; Alevîleri partilerin karar verici mekanizmalarından özenle uzak tuttular. Alevîler; siyasi partilerde daha görünür olmalı, karar verici süreçlere dâhil edilmelidir. Partiler; genel başkan yardımcılarından en azından birine kamuoyunda Alevîliği ile tanınan bir kişiyi getirerek işe başlayabilirler.

BÜROKRASİDE YÜKSELME

Geçmişte de durum çok parlak değildi ancak bugün için devlet bürokrasisinde Alevîler yok denecek kadar azdır. Bugün üst düzey Alevî bürokrat yok gibidir. Bu durum, Alevîlerdeki ötekileşme sürecini beslemektedir. Alevîler devlet bürokrasisinde yükselmek için gerçek bir liyakat sistemi istemekte, bütün adaletsizlikleri reddetmektedir. Liyakate dayanan adil bir bürokratik sistemin inşası için somut adımlar atılmalıdır.

ÖNYARGILARIN YOK EDİLMESİ

Geçmişten beri Türk toplumunun değişik katmanlarında Alevîler hakkında birçok iftira dolaşmaktadır. Bunlar, Osmanlı döneminde devlet eliyle bilinçli olarak yayılan psikolojik operasyon unsuru bilgilerdir. Yazık ki, bu hastalık günümüzde de ufak dozajlarda devam etmektedir. Bu alçakça iftiralar artık sonlanmalı. Zaman zaman devlet eliyle de beslenen bu tür yanlış bilgiler, ders kitaplarına kadar girebilmektedir. Devlet, kurumlarıyla bu tür yanlış bilgileri yayanların üzerine gitmeli ve bu tür fiilleri cezalandırmalıdır.

KATLİAMLARIN AYDINLATILMASI

Alevîlerin, devletle ilişkisinde en sorunlu alandan biri Cumhuriyet devrinde yaşanan katliamlar. Özellikle Maraş, Çorum ve Sivas katliamları aradan geçen yıllara rağmen aydınlatılmamış ve gerçek failleri bulunamamıştır. Alevî kamuoyunda devletin bu katliamlara göz yumduğuna dair genel bir kabul vardır. Söz konusu katliamlar aydınlatılmadan ve failleri cezalandırılmadan Alevîlerin vicdanı kanamaya devam edecek, devletle ilişkiler doğru bir temele oturmayacak ve konu, birileri tarafından sürekli istismar edilecektir.

TACİZ VE TAHRİKTEN VAZGEÇİLMESİ

Alevîlerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim ve buralardaki devlet kurumlarına tarihte Alevî düşmanlığı ile ünlenmiş kişilerin adlarının verilmesi, bilindik bir uygulama. Amaç tahrik. Elbette Türk tarihine mal olmuş herkes Türk’ündür, bizimdir. Ancak bahsi geçen uygulama iyi niyetli değil. Diğer taraftan tarihte Alevî kimliğiyle ön plan çıkmış ünlü şahsiyetlerin adı devlet kurumlarında ve yerleşmelerde yok denecek kadar az. Yerleşmelere ve devlet kurumlarına isim verilirken hassasiyetler gözetilmeli. Birleştirici isimlere ağırlık verilmeli.

EL KONULAN DERGÂHLARIN İADESİ

Alevîlikte “ziyaret” önemli bir kavramdır. Ziyaret yerlerimizden biri de, Alevî uluların kabirlerinin de bulunduğu dergâhlardır. Bu dergâhların bir kısmı üçüncü şahıslara satılmış, bir kısmı ise Sünni cemaatlere verilmiştir. Üstelik bunlar devlet eliyle yapılmıştır. Oysa bu uluların soyları devam etmektedir ve bazı ailelerin bu dergâhlar üzerinde hak talepleri vardır. Bir kısmı ise harabe haldedir. Alevî ulularının kabirlerinin bulunduğu veya adını taşıyan dergâhların yönetimi, o kişinin evlatlarına verilmeli. Harabe haldekiler onarılmalı.

MİLLİ BİRLİĞE VURGU YAPILMASI

Alevîlik, ayrılık değil “birlik” yoludur. Bu bağlamda Alevîler, milli birliği de son derece önemsemektedir. Milli birliğe ve ortak değerlere vurgu yapılmalı ve bu değerler ön planda tutulmalı. Bir mezhebin veya inanış biçiminin siyasete malzeme yapılması toplumun her kesimi için rahatsızlık vericidir. Toplumsal beklentiler ve talepler meşru zeminde elbette karşılanmalıdır ama sadece Sünnilik değil Alevîlik de siyasetin malzemesi yapılmamalı.

EVRENSEL İNSAN HAKLARI

Alevîlerin en önemli talepleri arasında; evrensel insan haklarının işlerlik kazanmasını, uluslararası hukukun uygulanmasını ve gerçek bir demokrasinin inşa edilmesini saymak gerekir. Sadece Alevîler için değil bütün Türk toplumu için talep edilen bu hususlar, ülkemizin kalkınmasında da anahtar rol oynayacak. Siyasi partiler bu konuda uygulanabilir bir yol haritası çizmeli ve bunu kamuoyu ile paylaşmalı.

SONUÇ

Alevîlerin devletten ve hükümetlerden talepleri olmayacak işler değil. En doğal insan hakları ve vatandaşlık talepleridir. Başka bir inanç grubunun haklarına müdahaleyi de içermeyen bu taleplerin tamamı, sadece Alevîlerin değil, bir bütün olarak Türk milletinin yararına olan işlerdir. Bu metinde yazılı hususların karşılanması, enerjimizi daha yararlı ve ileri işlerde harcamamız için bir kapı açacaktır. Ülkemizin kalkınmasına ve milletimizin dirliğine katkı sunacak söz konusu talepleri sadece Alevîler değil, Türk toplumunun her kesimi Alevîlerle dayanışma içinde ve yüksek sesle dillendirmelidir. Cumhurbaşkanı adaylarımıza ve Türkiye kamuoyuna saygı ile arz ederiz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir