Görüşler

Ceyhun Çiçekçi yazdı: Aşırı 'Lieberman' bizi de savunur mu?

Ceyhun Çiçekçi yazdı: Aşırı 'Lieberman' bizi de savunur mu?

İsrail aşırı sağının sembol yüzü olarak bilinen Avigdor Lieberman sürpriz bir şekilde Savunma Bakanlığı’na getirildi. Peki, uluslararası arenada dikkat çeken bu hamle ne anlama geliyor? Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Ceyhun Çiçekçi kaleme aldı.

[Karar]
CEYHUN ÇİÇEKÇİ

Geçtiğimiz günlerde İsrail siyaseti yine hareketli anlara sahne oldu. Benjamin Netanyahu liderliğindeki hükümette Savunma Bakanı olarak görev alan Likud Milletvekili Moşe Yaalon istifa ederek yerini aşırı sağda konumlanan İsrail Evimiz Partisi’nin lideri Avigdor Lieberman’a bıraktı. Bu süreçte, anamuhalefetteki Siyonist Birlik’in lideri Isaac Herzog’la olası ulusal birlik hükümetinin pazarlıklarını yürüttüğü kamuoyuna yansıyan Netanyahu’nun Lieberman hamlesi, pek çok gözlemciyi şaşırtmakla birlikte, zaten ‘yeterince’ sağ kulvarda bulunan hükümet konfigürasyonunu ‘bir tık daha’ sağa kaydırdı ve İsrail siyasetinin daha da marjinalleşeceğine yönelik kaygıların artmasına sebep oldu. Hâlihazırda Knesset’te bulunan bütün sağ partileri içeren bir koalisyon hükümetine liderlik ediyor Netanyahu. Ulusal birlik değil belki ama sağda birlik hükümeti kurmayı başarmış görünüyor.

“Alçak Koltuk” krizini eminim hatırlıyorsunuzdur. Türkiye’de oldukça popüler bir dizi olan Kurtlar Vadisi’ndeki İsrailli temsilleri nedeniyle, o dönem Tel Aviv’de görevde bulunan Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon tarafından makamına çağrılmış ve burada kendisi alçak bir koltukta oturtularak Çelikkol’un şahsında Türkiye’ye ‘diplomatik hakarette’ bulunulmuştu. Yine kendi partisinden milletvekili olan Ayalon’u Bakan Yardımcılığı görevine getiren, o dönemin Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’dı. Şimdi ise aynı Lieberman, Savunma Bakanı olarak hükümete katıldı. Hem de Türkiye-İsrail ilişkileri normalleşmeye yüz tutmuşken… Davos sonrası süreçte iki ülke arasındaki gerilimin tırmandırılmasında önemli bir aktör olan Lieberman’ın hükümete katılımı, Türkiye’yi yakından ilgilendirmeli.

16-06/08/gorus.jpg

Normalleşme sürecinde her şey yolunda giderken İsrail siyasetindeki güncel gelişmeler ikili ilişkilerin seyri açısından belirleyici olabilecek potansiyele sahip.

Türkiye ile İsrail arasındaki temaslar ve sıcak mesajlar, ilişkilerin bir süredir toparlanma evresinde olduğuna dair doneler veriyor. ‘One Minute’ dediğimiz 2009’daki Davos Zirvesi’nden bu yana köprünün altından çok su aktı. Tabiri caizse devir değişti. Araya kocaman bir Arap Baharı episodu bile sığıştı. Fakat günümüzde her iki ülke de güvenlikten enerjiye pek çok başlık sebebiyle işbirliği imkânlarını yokluyor. Tarih, 1990’lardaki sıkı Türkiye-İsrail ilişkilerine tekerrür etme şansını verecek mi yakın zamanda göreceğiz...

Bu bağlamda normalleşme sürecinde hemen her şey yolunda giderken İsrail siyasetindeki güncel gelişmeler, iki ülke ilişkilerinin seyri açısından belirleyici olabilecek potansiyele haiz. Özellikle de Lieberman’ın hükümete Savunma Bakanı olarak dâhil olması, şayet Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesini dış politika dengeleri açısından rasyonel buluyorsak, bizleri korkutmalı. Çünkü her şeyden evvel Lieberman, hem provokatif hem de popülist bir siyasi figür. Kaldı ki Türkiye’ye yönelik düşünceleri de aşikâr. Siyaseten konumlandığı aşırı sağda özellikle de kendisi gibi Rus göçmenlerinin oylarına talip. Ayrıca kendisi Batı Şeria’da bulunan yasadışı bir yerleşimde ikamet ediyor. Bu iki veri dahi yeterince ipucu verebilir aslında Lieberman’ın olası siyaseti hakkında. İlki, direkt Lieberman’la alakalı olmasa da, İsrail ile Rusya’nın bu dönemdeki görüşmelerine dikkat etmeliyiz; ikincisi ise Filistin sorununda kayda değer bir iyileşme beklemek bir yana provokatif hamlelere hazırlıklı olmalıyız. Ayrıca kendisine daha önceleri teklif edilen hükümet ortaklığını, Netanyahu liderliğindeki hükümetin ‘yeterli düzeyde milliyetçi olmamasından ötürü’ reddettiğini de aklımızda tutalım.

İsrail siyasetinin yapısal nitelikleri de Lieberman benzeri kısıtlı siyasi profillerin ekstra önem kazanmasına ve ülkenin söz gelimi dış politikasında kritik roller ifa etmesine zemin hazırlıyor. Seçim barajının düşüklüğü ve ülke genelinin tek bir bölge olarak kabul edildiği seçim sistemi, irili ufaklı pek çok partiyi meclise taşımakla kalmıyor, onların bu örnekte de olduğu gibi, potansiyel hükümet krizlerinde ‘kurtarıcı’ olarak vasıflanmalarını sağlıyor. İşte tam da bu sebeple, Netanyahu’nun liderliğindeki hükümet, sadece bir vekilin kaybıyla iktidardan düşme tehlikesi yaşadığından Lieberman liderliğindeki İsrail Evimiz Partisi’ni hükümete eklemlemekte herhangi bir beis görmedi. Oysaki İsrail Evimiz Partisi’nin yalnızca 6 milletvekili vardı. 120 sandalyeli Knesset’teki en küçük partinin siyasi spektrumun solundaki Meretz olduğunu ve sadece 5 milletvekiline sahip olduğunu da not edelim. Sadece 6 milletvekiline sahip olmasına mukabil Lieberman, Savunma Bakanlığı gibi oldukça yüksek profilli ve ülkenin geleceğine şekil verebilecek önemde bir mevkiyi elde etti.

İsrail sağının tek bir hükümet olarak iktidarda bulunduğu dönemde, bölgedeki herkesin dikkatli olması gerekir. Hatta en başta da Türkiye'nin.

Lieberman’ın orduda sevilmediği ve tek başına etkin olamayacağı vurgulansa da Netanyahu’nun bu kararı, bölgede potansiyel olumsuzluklara kapı aralayabilir.

İsrail Ordusu’nun İsrail dış politikasındaki etkisini göz önünde bulundurduğunuzda, Savunma Bakanlığı’nın önemi daha iyi anlaşılabilir. Türkiye’de oldukça bilinen isimlere referansla söylemek gerekirse İsrail’in Lübnan’ı işgali ve Falanjistlerin Sabra-Şatila katliamları, Likud lideri Menahem Begin’in Başbakan ve Ariel Sharon’un Savunma Bakanı olduğu dönemde gerçekleştirilmiştir. Elbette ki uluslararası politikayı salt kişilerin serdettikleri profiller belirlemez, yapısal ve konjonktürel limitler ülkelerin hamlelerini şekillendirir. Bugün bir diğer işgale ya da katliama zemin bulunmayabilir lakin %1 ihtimal dahi olsa hesaplamak gerekir. Ayrıca İsrail tarihinden eşleştirilebilecek optimum örneklerdir Netanyahu-Lieberman ikilisiyle Begin-Sharon ikilisi. Bu sebeple de bölgesel düzlemde Filistin sorununu perdeleyen sorun başlıklarının bir an önce ortadan kaldırılması veya yönetilebilir bir seviyede gündemin alt sıralarına itilmesi ve gelecekteki olası İsrail agresyonunun uluslararası arenada daha fazla görünür kılınması gerekmektedir. İsrail sağının tek bir hükümet olarak iktidarda bulunduğu bir dönemde bölgedeki herkesin dikkatli olması gerekir; hatta en başta, ‘Filistin davasına’ sahip çıkmaya çalışan Türkiye’nin...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir