Görüşler

Panama Belgeleri'ni Deboer, Lashmar ve Sambrook değerlendirdi: Biz vergi öderiz zenginler kaçar

Panama Belgeleri'ni Deboer, Lashmar ve Sambrook değerlendirdi: Biz vergi öderiz zenginler kaçar

Tarihin en büyük veri sızıntısı olan Panama Belgeleri’nin yankıları sürüyor. Akademisyen Fredrik Deboer Foreign Policy’ye yazdığı yazıda elitlerin ayrı bir ulus haline geldiğini öne sürüyor. Gazeteci Paul Lashmar Newsweek’te vergi cennetlerinin yoksullara maliyetine dikkat çekerken, Prof. Sambrook News Statesman’deki yazısında sızıntıların süreceğini öngörüyor.

Fredrik Deboer

Akademisyen Fredrik Deboer Foreign Policy’ye yazdığı yazıda elitlerin ayrı bir ulus haline geldiğini öne sürerek şunları söyledi:

Panama Belgeleri ile ilgili söylenecek en basit şey, çoğumuzun zaten bildiği bir şey: Zenginler bizim gibi değil. Belgeler, birçok insanın zaten sürekli olduğunu varsaydığı şeylere dair çirkin ayrıntılar temin ediyor. Sen ve ben vergimizi öderiz, zenginler bundan kaçınmak için yollar bulur. Bazıları için belgeleri okumak, ailenizin size Noel Baba’nın gerçek olmadığını anlatması gibi hissettirecektir; yalnızca çok uzun zamandır şüphelendiğin bir şeyin teyit edilmesi gibi.

OLAĞANÜSTÜ ZENGİNLİK

Temin edilen bilgiler, bize yeni bir dünyanın kapılarını açmadı, sadece çok iyi bildiğimiz bir dünyaya dair ayrıntıları sundu. Zenginler paravan şirketler ve vergi cennetlerini kullanarak denetimden kaçıyor, onlar bizden tamamen farklı kurallara göre oynuyor. Bunlar, kapitalizme dair ufak bir fikri olan bir kişinin bulunabileceği banal varsayımlar. Bu belgeler yargıya taşınmayabilir, zira 2008 mali krizi sonrasında bu tür suçlamaların neredeyse hiç olmadığı görülüyor. Ancak mesele şu ki, bu belgeler toplumda öfkenin uyanmasına yol açabilir. Belgelerde yer alan isimlerin çeşitliliği dikkate değer. Vladimir Putin, Muammer Kaddafi, Jackie Chan, Lionel Messi... Bu denli çeşitli kişi ve grupları bir araya getiren tek şey, olağanüstü zenginlikleri ve bu zenginliği  ellerinde tutmak için duydukları arzu.

YENİ KÜRESELLEŞME SEMBOLÜ

Küreselleşmenin geleneksel sembolü Ohio’da bir fabrika kapanırken Bangladeş’te bir başkasının açılmasıyken, yeni sembol tamamen dijital. Yani, Panama’daki bir bilgisayarın servetini Suudi Arabistan’dan kazanmış bir Rus milyarder adına Londra ile Bahamalar arasında para akışını sağlaması...   “Ülkeler” kavramı dahi, ülkelere değil, kendilerine sadık olanların oluşturduğu inanılamayacak denli karmaşık dijital bir şebeke içinde çözülmüş durumda. Artık ülkelerden bahsetmek antika gibi görünüyor. Zenginler, kendileri bir ulus olmuş.

Durum ümitsiz değil. Elitlere güvenmiyoruz ancak onlar kimse kendilerine güvenmediği halde de güce sahipler ve dünyayı yönetebiliyorlar. Bunu onlardan bekliyoruz; aksine şaşırırdık. Mesele şu ki; elitlere ve yolsuzluğa karşı ortaya çıkan öfke, başka bir alternatif olmadığı düşüncesiyle umursamazlığa mı dönüşecek, yoksa patlayacak mı?

BUZ DAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ

Prof. Richard Sambrook News Statesman’deki yazısında sızıntıların süreceğini iddia ederek şu değerlendirmelerde bulundu:

Richard Sambrook

Panama Belgeleri elitlerin mali durumuna dair sırları açığa çıkardı, ama aynı zamanda büyük veri ve küresel medya çağında araştırmacı gazeteciliğine nasıl işlediğini de gösterdi. Belgelere dair haberler, araştırmacı gazetecilikte yapılan işbirliğinin olağanüstü bir başarısı. Bu durum, veri çağında bütün kurumların muazzam büyüklükte bilgilerin bir veri çubuğu ile gizlice kaçırılmasına karşı savunmasız olduğunu gösterdi.

KORKULAR YERSİZ ÇIKTI

Yetkililerin bu hikayelerin arkasındaki insanların peşine düşmesinin ardından pek çok kişi, belgeleri sızdıracak kişilerin ortaya atılma konusunda daha gönülsüz olacağından korkuyordu. Zira Julian Assange Londra’daki Ekvador Büyükelçiliği’nde kalıyor, Edward Snowden Moskova’da sürgünde, Chelsea Manning ise 35 yıllık hapis cezasını çekiyor. Bu haberde birlikte çalışan basın kurumları, araştırmalarının yayımlanmadan önce yetkililer tarafından tespit edilmesini önlemek ve kaynaklarını korumak için şifreleme ve diğer teknikleri kullanmak zorundaydılar. Bunlar, şifreli e-posta, gezdiğiniz sitelerin ve konumuzun izlenmesini önleyen TOR gibi yazılımlar ve belgelerin analizi için hiçbir şekilde bir ağa bağlı olmayan bilgisayarların kullanımını içeriyor. Belgeler üzerinde gizlice bir yıldan uzun süre çalışan gazeteciler, Microsoft ya da Apple gibi kullanıcı faaliyetlerini izleyen yazılımlar yerine Linux gibi açık kaynaklı programları kullanmış olmalılar. Pek çok ülkeden gazetecilerin işbirliği yapması, haberin etkisinii küresel çapta maksimize ediyor. Her kurum, olayı kendi penceresinden sunabiliyor. Öte yandan Panama Belgeleri olayında büyük bir ABD’li medya kurumunun yer almaması da dikkate değer.

DAHA FAZLASI GELECEK

Panama Belgeleri, Wikileaks ve Snowden’ın sızdırmaları, siyaset ve iş dünyası elitlerinin faaliyetleri üzerindeki sır perdesini, uzun yıllar tartışılacak biçimde ortadan kaldırıyor. Ancak aynı zamanda büyük veri ve küresel medya çağında araştırmacı gazeteciliğin işleme biçimine dair zengin örnekler teşkil ediyor. Gelecekte daha fazla belge sızıntısı, daha fazla uluslararası medya işbirliği ve hükümetlerin utanç verici ifşaatların üzerine gitmek için daha fazla çaba göstermesini bekleyebiliriz.

Offshore kalesinin duvarları yıkılıyor

Gazeteci Paul Lashmar Newsweek’te vergi cennetlerinin yoksullara maliyetine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

Paul Lashmar

Panama Belgeleri’nin ifşa olmasıyla diyebiliriz ki, offshore kalesinin duvarları çatlamaya başladı. Vergi cennetleri yolsuzluk ve vergi kaçırmanın uluslar arası düzeyde muazzam bir ölçekte yürümesini sağlıyor. Batılı politikacılar offshore vergi cennetlerinden şikayet etseler de aslında bunun önüne geçmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Ancak araştırmacı gazeteciler, belge sızdıranlar ve uluslar arası medya işbirliği sayesinde meseleye önem veriliyor. Bu sırada yoksullar daha da yoksullaşıyor.

MALİYET 6 TRİLYON DOLAR

Küresel Mali Entegrasyon Grubu, offshore şirketler üzerinden yasadışı olarak elde edilen karların, 2001 ile 2010 yılları arasında gelişmekte olan ülkelere 6 trilyon dolara malolduğunu belirtiyor. Bu aralar sosyal medya kullanıcılarının bize sık sık hatırlattığı üzere, dünya nüfusunun yüzde biri, dünyadaki zenginliğin yarısına sahip ve paralarını istiflemekten hoşlanıyorlar.

Nihayet bazı şeyler değişiyor olabilir. Son yıllarda offshore şirketlere ilişkin üçüncü büyük veri sızıntısıyla karşı karşıyayız. Bunların ilki, 2013’te Cayman Adaları’ndaki vergi kaçırma faaliyetlerine ilişkin sızıntıydı. Ardından büyük HSBC sızıntısı geldi. Sızan belgelerde, bankanın İsviçre’deki özel bankası aracılığıyla dünya zenginlerinin büyük miktarlarda vergi kaçırmasına yardım ettiği ortaya konmuştu. Her üç vakada da merkezinde Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun olduğu dünya genelinden basın kurumlarının yer alması dikkate değer bir noktadır. Vergi cennetlerinin bir zamanlar yıkılmaz görünen duvarı çatlamaya başladıkça, zenginlik ve iktidar sahibi olanların mahremiyetinin artık eskisi gibi garanti altında olmadığı da görülüyor.

‘BİR DAHAKİ İFŞA NEREDE?’

Panama Belgeleri’nin açılışı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e odaklansa da önümüzdeki günlerde çok daha fazla kişiye ilişkin bilgilerin ortaya çıkmasını bekleyebiliriz. Zenginlerin son istediği şey offshore hesaplarının ifşa olmasıdır. Muhtemelen kendilerine “Bir dahaki ifşa nerede olacak?”, “Hangi vergi cennetleri güvenli kalmıştır” diye soruyorlardır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir